Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Ağustos 2003
Sayı: 63
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Amerikan jandarması olmayacağız!
  ÖSS sendromu bitmiyor!
  Eğitim hakkımıza bir saldırı aracı: Yaz okulları
  Yıldız Teknopark AŞ kuruldu!
  Okullarımızı satmak istiyorlar...
  Özel Okulları Destekleme Projesi ve Uluslararası Ortak Lisans Programları...
  Çuval ABD'nin "bağımsızlık ve demokrasisi"dir!
  Genç komünistlerin bölge faaliyetlerinden...
  İşgalci ABD'ye destek, Ortadoğu halklarına ihanettir!
  Genç işçilerle kölelik yasası ve Irak'a asker gönderme üzerine konuştuk...
  Sanayi sitelerinden...
  Genç bir komünistin bir günü...
  Üniversite sermaye işgali altında!
  Şovenizm ve saldırgan milliyetçilik!..
  "Pozitif milliyetçilik"...
  Kurtuluş yok tek başına!
  Reklamlarla dayatılan...
  Ya da bir kutu kızıl boyayala dünyayı tüm renklere boyayın!
  "Dünyayı değşitirin, çünkü değiştirmek gerekiyor"
  Geçmişten bugüne halk ozanlarımız
  Alternatif bir dünya için kendi alternatif devrimci sanatımızı yaratalım
  "Yağmurları temizlemeli çocuklar yine koşabilsin yağmurların içinde..."
  Ayak sesleri...
  Okur mektupları



 
 

Eğitim hakkımıza bir saldırı aracı: Yaz okulları

Eğitim alanı, 12 Eylül ve YÖK

12 Eylül askeri faşist darbesi Türkiye’de yeni bir dönemi işaret etmekteydi. Bu dönemde İhsan Doğramacı üniversiteler ve öğrenci hareketi hakkında uzun değerlendirme raporları hazırlamıştı. Üniversiteleri özerklikten çıkarıp eli sopalı bir kurum olan ve bizzat askerler tarafından yönetilen bir merkeze bağlamak ve işçi-emekçi çocuklarını üniversitelerden uzaklaştırarak muhalefeti tasfiye etmekti amaç. İşte sermayenin sesi YÖK böyle kuruldu. Üniversitelerde bilim adına, eğitim adına ne varsa tasfiye eden bu kurum bugün hala öğrenci gençliğin tepesinde sallanan Demoklesin kılıcı olmaya devam ediyor.

YÖK’ün kurulmasının akabininde üniversitelerde sosyal bilimlerin tasfiyesi, mühendislik ve teknik üniversitelerin vakıflara devredilmesi gibi yeni uygulamalara başlandı. Üniversiteler sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda yeniden şekillendirilirken, o zamana kadar “kamusal alan” olarak tanımlanan eğitim alanı da “yarı kamusal” alan olarak tanımlanmaya başlandı. YÖK saldırılarının dönüm noktası öğrenciden alınmaya başlanan sembolik miktarlardaki harçların ‘96 yılında 10 kat arttırılması oldu. Bu saldırı o dönem yoğun bir öğrenci muhalefeti ile karşılandı. Sermaye devleti saldırılarını zamana yayma yolunu tutarak tepkileri dizginledi.

İki vize-bir final uygulaması ve yaz okulları

Zamana yaymanın üniversitelere yansıması ise eğitim sisteminin sözde modernleşmesi olarak sunulan iki vize bir final uygulamasıdır. Teknik üniversitelerde yaz okulu saldırısını da içinde barındıran iki vize bir final uygulamasına geçildi. Bu uygulama öğrenci gençliğe yönelik bir apolitikleşme saldırısıydı. Nitekim o dönem İTÜ rektörü de şöyle diyordu: “İTÜ öğrencisinin başını kaşıyacak zamanı kalmayacak”!

Yaz okulu saldırısı muhalefete yönelik bir saldırı olmasının yanında üniversiteleri ticarethaneye çevirmede harçlardan sonra en önemli ikinci adımdır. Normal sürede okulda başarıya ulaşamayan öğrenciler, öğrencisini müşteri olarak gören bir zihniyet tarafından sözde öğrencinin üniversiteye maloluş fiyatı hesaplanarak ortaya çıkan bir yaz okulu ücretini ödemeye mahkum ediliyor.

Diğer bir sorun yaz okulu fiyatlarının yüksekliğidir. YTÜ, İTÜ ve ODTÜ’de uygulama bazı değişik yönleriyle de dikkat çekiyor. YTÜ’de sadece 1. ve 2. sınıfın bölüm dersleri açılıyor, 3. ve 4. sınıf dersleri açılmayarak öğrencinin bütünleme hakkı da gasp edilmiş oluyor. Bugün öğrencilerin okulları yaz okulunda açılmayan dersler yüzünden uzarken, tek ders için bir dönemlik harç ücreti de uzayan her bir dönem için yüzde elliden başlayıp yüzde yüz elliye kadar uzanan fiyatlandırma ile öğrenciden tahsil ediliyor. Öğrenciler tüm kış boyunca başarılı olamadıkları bir dersten, yaz okuluna haftada bir kez 3 saat aldıkları ve yarım yamalak işlenen müfredatla geçiyorlar. Diğer bir sorun da öğrencinin yaz okulunda açılmayan dersleri diğer üniversiteerden almak için il dışına gitmesidir. Günlerce başka bir şehirde kalmak zorunda kalan öğrencilerin burada yaptığı masraflar da cabası.

Yaz okulunda milyonlarca lirayı vermek zorunda olanlar yine biz işçi ve emekçi çocuklarıdır. Eğer YÖK yasa tasarısı meclisten geçerse, yaz okulu fiyatlarının ve harçların milyarları bulacağına şahit olacağız. Paralı eğitimin bir yönünü oluşturan bu saldırıyı GATS ve Toplam Kalite Yönetmeliği ile birleştirdiğimizde, resmimiz tamamlanıyor. Bu yasaları biraz kazıdığınızda, altından tüm dünya çapında uygulanan neo-liberal eğitim politikaları çıkıyor.

Birlikte mücadeleye!..

Komünistler olarak üniversite bileşenlerini ezbere ve gerici eğitim yerine bilimsel eğitim; paralı eğitim yerine her düzeyde parasız ve herkesin kendi anadilinde göreceği bir eğitim; baskı soruşturma ve tutuklamalarla yüklü bir üniversite yerine, özgür üniversite; yaz okulları, kantinleri ve sosyal faaliyetleri ile işletmeye dönüştürülen üniversiteler yerine eşit, parasız , bilimsel eğitimin verildiği özerk-demokratik üniversite ve bunun güvencesi olarak sosyalizm mücadelesini yükseltmeye çağırıyoruz.

Bu çağrı barbarlık yerine sosyalizmi seçme çağrısıdır.

Bu çağrı üniversitelerde karanlığı yenme, özgürlük ve sosyalizm mücadelesinde işçi sınıfının devrimci partisinde örgütlenme çağrısıdır.

Yaz okulları çöpe!
Eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim!