İçindekiler:

1 Ekim 2023
Sayı: KB 2023/16

Sınıfa karşı sınıf!
MESS TİS sürecinde görüşmeler başlıyor.
Hakkımız olanı söke söke alma zamanı!
Saray rejimi Kıdem Tazminatı'na göz dikti.
Bir burjuvanın timsah gözyaşları.
Saray rejiminin ABD "çıkarması"
CHP'de "gericilik" krizi
Gerici faşist rejim mülakattan vazgeçmiyor
Tepeden tırnağa çürümüşlüğün belgeleri!
Diyanet: Siyaset, çürüme, şatafat
Sivas katliamı davası "zamanaşımı" gerekçesiyle kapatıldı
Devrime ve sosyalizme adanmış yarım yüzyıl!
Çin- Suriye "stratejik ortaklığı"
"Transatlantik Eğilimler 2023" raporu
"Af örgütü" raporu: Devlet şiddeti artıyor
"Avrupanın yüzkarası" olarak mülteci politikaları
Gültekin Malcı işine geri döndü!
İşçi sınıfı kazandı, dayanışma kazandı!
Sol parti/ Die Linke'de yeni yol ayrımı!
Dağlık Karabağ'da çatışma ve küresel güçler
İnfaz düzenlemesi ve kadın cinayetleri
Eğitimde dinci gerici dönüşüm
Çocuk iş cinayetinde katledildi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

MESEM’e kayıtlı çocuk, iş cinayetinde katledildi

 

Manisa’da 16 yaşındaki Zekai Dikici isimli çocuk iş cinayetinde hayatını kaybetti. Dikici’nin haftada bir gün eğitim için okula gittiği, diğer günlerde özel bir işyerinde elektrik tesisat işlerinde ve ayrıca çalışması gereken mesai saatlerinin dışında çalıştığı öğrenildi. Alaşehir Sümer Oral Mesleki Eğitim Merkezi’ne kayıtlı Dikici’nin çalıştığı inşaattan düşerek ölmesi mesleki eğitim alanını da tekrar tartışmaya açtı.

Mesleki eğitim alanında ucuz emek sömürüsünün yaşandığı ve çocuk işçiliğin meşrulaştırıldığı açık bir olgu. Zira bu alan, tamamen kapitalistlerin ihtiyacını karşılamak üzerine kurulu bir mantıkla şekillendirilmiş durumda. Dahası, bu doğrultuda atılacak yeni adımlar kapıda bekliyor. Orta Vadeli Ekonomik Program (OVP), her düzeydeki eğitimin, şirketlerin ihtiyacı olan işgücünü yetiştirmeye yönelmesini öneriyor. Çocukların OSB’lere çırak olarak hazırlandığı MESEM’lerin çoğaltılması da bu programın temel noktalarından biri.

***

Avrupa Birliği ile Türkiye İş Kurumu’nun ortak çalışması olan “Ne Eğitimde Ne İstihdamda Olan Gençler için İşgücü Piyasası Destek Programı (NEET PRO) Teknik Destek Projesi” 2021 yılından bu yana yürürlükte. Eğitimde de istihdamda da yer almayan 15-29 yaş aralığındaki gençleri kapsayan proje için AB’den fon alınırken, öte yandan ucuz emek sömürüsü yoğunlaştırılıyor. OVP içerisindeki mesleki eğitim projelerinin dayanaklarından birini de burası oluşturuyor.

Yalnızca MESEM’lerdeki öğrenci sayısı sadece son bir yıl içeresinde yüz altmış binden bir milyon dört yüz beş bine ulaştı. Bunlardan 295 bin 189’unun 18 yaş ve altında olduğu açıklandı. MESEM’lerdeki çocuklar OSB’lerde açılan mesleki eğitim merkezlerinde imzalanan protokollerle haftada 1 gün okula, 4 gün ise işe gidiyor. Öğrencilerin ücretleri ise 9., 10. ve 11. sınıflar için asgari ücretin yüzde 30’u; 12. sınıflar için ise asgari ücretin en az yüzde 50’si kadar.

Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Kemal Şamlıoğlu, meslek liselerinde okuyan ve staja giden öğrencilerin aylıklarında “iyileştirme” yapılacağını iddia ediyor. “Mesleki eğitimi özendirecek kalıcı bir çözüm üzerinde çalışıyoruz” diyen Şamıloğlu düzenlemenin Torba Yasaya yetiştirilmesinin planlandığını ileri sürdü. Öğrencilere sermayeye bedava çalışsınlar diye verilen ücretler ise emekçilerin vergilerinden karşılandı ve karşılanmaya devam ediyor.

Önceki dönemin “solcu” milli eğitim bakanı mesleki eğitimi överken “Sen ağa, ben ağa bu inekleri kim sağa” diyebilmişti. O süreçten bu yana “inekleri sağmak için yetiştirilen” çocuklar iş cinayetlerinde öldürüldü. Çocuk işçi sayısı giderek artıyor. Şimdiki milli eğitim bakanı ise “mesleki eğitimin özendirilmesi” diye konuşuyor. AKP-MHP iktidarının eğitim politikaları çerçevesinde din istismarı artıyor, ÇEDES gibi protokollerle gerici tarikatlar eğitimin parçası haline geliyor. Din istismarı ve emek sömürüsü üzerine kurulu eğitim sisteminde hedef örgütsüz, biat eden, sermayenin saldırılarına karşı “sabreden”, sermaye için “can veren” bir kuşak yetiştirmek.

G. Umut

 

 

Dinci-gerici eğitim politikalarına geçit vermeyelim!

 

AKP, iktidara geldiği günden bu yana eğitimi dinci-gerici propagandanın aracı haline getirmek için her türlü pervasızlığı sergiledi. Rejim karşısında itaatkar, “kindar/dindar” nesil yetiştirmek ve buna dayanarak kendi geleceğini garantiye almak için pek çok saldırı gerçekleştirdi. Ancak ortaçağ artığı ideolojiye dayalı yaşam biçimini dayatması, toplumunun geniş kesimleri tarafından tepkiyle karşılandı/karşılanıyor.

Seçimlerin ardından Tayyip Erdoğan’ın Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) koltuğuna oturttuğu Yusuf Tekin, şefini memnun etmek telaşıyla işe başladı. Daha önceki bakanların cüret edemediği konulara el atan Tekin, gerici taarruza başlamak için idmanlı olduğu izlenimi verdi. Eğitim alanında milyonlarca öğrenci pek çok sorunla boğuşurken ve niteliksiz eğitime mahkum edilmişken, bu Saray görevlisinin düşündüğü şey erkek ve kız öğrencilerin ayrı okullarda okutulmasıdır. Bu pervasız saldırının hedefinin toplumun geniş kesimlerine dayatılan dinci-gerici politikalarla aynı olduğunu unutmamak gerekiyor. Çünkü yaşamın farklı alanlarında yapılan dayatmalar bütünlük teşkil ediyor.

MEB’in hayata geçirdiği uygulamaların yanı sıra, dinci-gerici iktidarın on milyarlarca lira bütçe ayırdığı Diyanet İşleri Başkanlığı da (DİB) eğitim alanına kirli ellerin atmış bulunuyor. İktidar, bir aparat olarak kullandığı DİB üzerinden de pek çok dinci-gerici politikayı hayata geçirmeyi planlıyor. Eğitim-öğretim müfredatlarının bilimsellikten ve laik içerikten uzak olarak düzenlenmesi, geçtiğimiz eğitim döneminde ÇEDES uygulamasının protokollerinin imzalanması, eğitim alanında yapılmak istenen dinci-gerici uygulamalara verilecek güncel örneklerden bazılarıdır. Bu politikaları hayata geçirmek için her türlü olanağı değerlendiren iktidar, son olarak Diyanet İşleri Eğitim Hizmetleri Müdürlüğü’nün örgün eğitim kurumlarında “Kur’an Eğitim Merkezleri” kuracağını duyurdu. Ayrıca müdürlüğe verilen görevlendirme ile örgün eğitim öğrencilerine dini temellerde kurslar verilmesinin de önü açılmış oldu.

Diyanet İşleri Eğitim Hizmetleri Müdürlüğü’nün örgün eğitime yönelik hayata geçirdiği bu düzenleme ve ÇEDES protokolü ile çocukları hedef alan gerici saldırılar yeni bir boyuta taşındı. Toplumun geniş kesimlerinin yaşama biçimine küstahça mücadele eden iktidar, eğitim alanına yönelik bu düzenlemelerle eğitim çağındaki çocukları gerici ideoloji ile zehirlemek istiyor. 

İdeolojik zehirle sersemletilmiş, iktidara ve kapitalistlere boyun eğen, kölece koşullarda çalışmayı “olağan” sayan bir nesil yaratmanın peşindeler.

“Kız ve erkeklerin ayrı okullarda okutulması gerekir” söylemlerinden “maneviyat eğitimi” uygulamalarına, kadınların ve gençlerin ne giyeceğine ne yiyeceğine ve ne konuşacağına müdahale etmeye kadar uzanan pervasız saldırılar yapılıyor. Rejim, eğitim alanında devreye soktuğu gerici icraatlarla ve zehirli söylemlerle, toplumun geniş kesimlerinin yaşam biçimini orta çağ kurallarına göre dizayn etmek istiyor. Gelinen aşamada gemi azıya alan saldırganlığa karşı durabilmenin en etkili yolu her alanda örgütlü mücadeleyi yükseltmek olacaktır. 

Öte yandan, eğitim alanlarında yapılmak istenen yeni düzenlemelerle eşit, parasız, bilimsel, laik eğitim hakkının gaspı daha da derinleştirilecek. Bu hakkı gasp ettirmemek, çocuklarımızın eğitim hakkına ve geleceğine sahip çıkmak, karanlığa teslim olmamak için de örgütlü mücadelenin yükseltilmesi dışında bir seçenek yoktur.

K. Sönmez