İçindekiler:

10 Ocak 2022
Sayı: KB 2022/02

İktidarın ve muhalefetin sokak kabusu
Kriminal rejim "teröre karşı" mı?
Kurlara değil emeğe savaş
Saray rejminin hakaretlerine dur demeli!
Saray rejiminin "zor" dönemi
MESS Grup TİS süreci ve mücadele
Sinbo Direnişi 1. Yılında!
TOMİS: Taslaklar revize edilsin!
Spartakist Hafta makaleleri - Rosa Luxemburg
Kapitalizm: Kriz ve savaş düzeni
Kazakistan'da yılın ilk isyan dalgası
Asya-Pasifik'te tekellerin ortaklığı
Almanya'da konut sorunu
RJ'den "İşçi Direnişleri ve Gençlik" paneli
Üniversitelerde pandemi önlemleri alınmıyor
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Emekçiler saray rejiminin hakaretlerine
dur demeli!

 

Kapitalist sistemin derinleşen çok yönlü krizinin yarattığı ağır faturayı sefalet içine atılan işçi ve emekçiler ödemektedir. Saraya yakın olanlar başta olmak üzere bir avuç kapitalist servetine servet katarken, milyonlarca emekçi açlığa terk edilmektedir. Sermaye adına iktidar gücünü elinde tutan gerici-faşist rejim, devletin tüm olanaklarını kapitalistleri memnun etmek için kullanırken, işçi ve emekçilere ise kaba riyakarlık, hakaret, küstahça davranmayı layık görüyor. Yoksulluğun pençesine attıkları emekçileri aşağılamayı bir tarz haline getiren AKP-MHP iktidarının şefleri, döne döne tekrarladıkları yalanlarla gerçeklerin üstünü örtme gayretindeler. Saraylarında lüks ve şatafat içinde yüzen, zenginlik sarhoşu bu yozlaşmış kişiler; işsizliği, sefaleti, açlığı, kölece çalışma koşullarını iliklerine kadar hisseden işçi ve emekçileri aldatmaya, yaşanan bunca sorun sanki yokmuş gibi onları inandırmaya çalışıyor.

Ülkeyi kaosa sürükleyen mafyatik rejimin başı Tayyip Erdoğan, Antep’teki Erdem Soft Tekstil Fabrikası’nda işçilere seslenerek, “işsizlik yok” zırvasını tekrarlayan vaazlarına devam etti. Kendi maaşına zam yaparak 100 bin liranın üstüne çıkartan AKP şefi vaazında şu ifadeleri kullandı: “Ne diyor birileri? İş yok. Nankör nankör bunlar. Yan gelip yatarak para kazanmak istiyorlar. İş arayana ekmek var. Aş arayana ekmek var. Ama yan gelip yatarak parayı istersen kusura bakma, o yok.”

Kapitalist sisteminin üretim ilişkileri, her zaman bir yedek işgücü ordusu olarak işsizleri yaratır, ancak bu sorun derinleşen kriz dönemlerinde tam bir kangrene dönüşür. Kapitalistler kârlarını arttırmak için artı değer sömürüsünü devamlı tırmandırmak ister. İş gününü uzatmak, molaları kısaltmak, performans sistemi, hafta sonu izinlerinin kaldırılması, ücretleri düşürmek, ucuz mülteci işçi emeği, işçi sayısını azaltıp iş yükünü arttırmak, esnek ve kayıt dışı çalışmaya yönelmek gibi yöntemlerle kapitalistler işgücüne ödedikleri ücreti düşürür. Kapitalistlerle birlikte siyasi iktidarlar da çeşitli uygulamalarıyla bunun önünü açar. Nitekim son yıllarda Erdoğan ve Saray rejiminin izlediği politikalar sonucunda ücretli emekçilerin milli gelirden aldıkları pay önemli oranda düşürülmüş halen de düşürülmektedir. Kapitalizmin yapısal bir sorunu olan işsizlik de, AKP-MHP rejiminin emek düşmanlığında sınır tanımayan politikalarıyla tırmanmaktadır.

Öte yandan, kapitalistlerin azgınca sömürüsünün önünü açan gerici faşist rejim çığ gibi büyüyen işsizliği yok saymakla kalmıyor, kaba bir küstahlıkla işçi ve emekçileri iş beğenmemekle suçluyor. O kadar pervasızlar ki, sefaletin karanlık kuyusuna attıkları emekçilere hücum da ediyorlar. Gerici faşist rejimin yalan aparatı TÜİK ile gerçek işsizlik tablosunu gizlerken, sanki işsizlik diye bir şey yokmuş gibi illüzyon yaratmaya çalışıyorlar. Oysa sarayın aparatı olmasına rağmen TÜİK’in verdiği oranlar bile, Türkiye’de milyonlarca işsiz olduğunu gözler önüne seriyor.

Türkiye’de işsizlerin sayısının 10 milyona dayandığı acı gerçeğinin yarattığı sorunlar bir yana, işsizlik sopasıyla işçi ve emekçiler daha ağır çalışma koşullarına mahkum edilmiş ve düşük ücrete razı edilmiştir. Üniversite mezunu binlerce genç mesleğini icra edemezken, herhangi bir iş bulmakta zorluk çekmekte, gelecek kaygısı yaşamakta ve umutsuzluğa sürükleniyor. Artık insanlar iş ararken tercih yapma şanslarının olmadığını düşünüyor ve “ne iş olursa yaparım” demek zorunda kalarak buldukları ilk işe dört elle sarılıyor.

Bu tablonun birinci dereceden sorumlusu, sermaye iktidarının ve AKP-MHP rejiminin şefi Tayyip Erdoğan’dır. Hal böyleyken o, utanmadan arlanmadan küstahça yoksul emekçilere “nankör” diyerek hakaret etmektedir. Açmazları çoğalan, çözülme süreci hızlanan iktidar bloğunun emekçilerin günbegün ağırlaşan yaşam şartlarına karşı “çözüm” olarak bulduğu şey, onları azarlamak, aşağılamak, alaya almak ve hakaret etmek oluyor. Oysa yan gelip yatarak ülkeyi 20 yıldır yağmalayanlar AKP şefi ile müritlerinden başkası değildir.

Adeta cehennemi yaşayan işçi ve emekçiler, bu pervasızca yaklaşıma karşı seslerini yükseltmediği için bu hakaretlere maruz kalmaktadır. İşçi-emekçiler; işsizlik, yoksulluk ve sefaletin yanı sıra rejimin çeşitli kanallardan yaydığı çürüme ve yozlaşmayla hiçbir şeyi sorgulamadan biat etmeleri vaaz edilerek dizginsiz sömürüye mahkum edilmektedir.

Bu kölelik koşulları ne “kader”, ne “fıtrat”, ne de “ebedi”dir. İşçi ve emekçiler bu yaşananlara karşı sermaye iktidarının dümeninde bulunan AKP-MHP rejiminden hesap sormak için harekete geçmelidir. İçten içe biriken öfkelerini örgütlü bir güce çevirmelidir. Emekçiler; işsizliğin, sefaletin kader olmadığı ve bunların asıl kaynağının kapitalist sömürü sistemi olduğu bilinciyle hareket ederek “sınıfa karşı sınıf” eksenli mücadeleyi yükseltmelidirler.

 

 

 

 

 

Sermayeye teşvik işçinin cebinden

 

İşçi ve emekçiler iğneden ipliğe gelen fahiş zamların altında ezilirken AKP-MHP iktidarından sermayeye yeni teşvikler yağıyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kasım 2021’de yeni yatırım yapan 1196 kapitalist için teşvik belgesi düzenledi. Resmî Gazete’de yayımlanan listeye göre, 27 milyar 763 milyon lirayı bulacak yatırımların bir kısmı devlet kasasından karşılanırken, şirketlere önemli ölçüde vergi istisnası ve faiz desteği verildi.

Teşvik verilen sermayedarlar arasında en yüksek teşvik belgeli yatırım 4 milyar 32 milyon 967 bin 806 lira ile Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ’nin (BOTAŞ) oldu. BOTAŞ, Silivri’de altı doğalgaz depolama tesisi kuracak.

17-25 Aralık sürecinde adı geçen ve Erdoğan’a yakınlığı ile bilinen Mehmet Ali Aydınlar’ın sahibi olduğu Acıbadem Hastanesi’nin yaptığı 592 milyon liralık yatırımın yüzde 15’i devlet kasasından karşılanacak. Bunun yanında sigorta primi işveren hissesi 10 yıl boyunca ödenmeyecek ve gümrük vergisi muafiyeti ile KDV istisnası sağlanacak.

MESS grup toplu iş sözleşmesi kapsamındaki Arçelik’in Eskişehir’de ev tipi buzdolabı ve dondurucu için yatırımı da teşvik belgesi aldı. Şirketin yapacağı yatırımın yüzde 40’ı devlet tarafından karşılanacak. Yanı sıra Arçelik sigorta primi işveren hissesini 7 yıl boyunca ödemeyecek. Şirkete yüzde 80 oranında vergi indirimi sağlanacak ve Arçelik gümrük vergisinden muaf tutulacak.

Koç Holding’in madencilik alanında faaliyet gösteren şirketi Demir Export da teşvikten pay kaptı. Demir Export’un yapacağı yatırımın yüzde 40’ı devlet kasasından karşılanırken, yüzde 80 vergi indirimi, KDV istisnası ve faiz desteği de sağlandı.

Yaşanan ekonomik krize karşı işçi-emekçilere “ekonomik kurtuluş savaşı” sunan Erdoğan rejimi böylelikle devlet kasasının ağzını bir kez daha kapitalistlere açtı. Kapitalistlerin kârını artırmak için verilen teşvik ödemelerin yanı sıra yüzde 80’e varan vergi indirimleri de sunarak sermayeyi ihya eden Erdoğan, yatırım güzellemeleri yaptığı son konuşmasında da krizi sermayedarlar adına fırsata çevirdiklerini itiraf etti. Erdoğan İstanbul’da düzenlenen bir programda 2021 yılı dış ticaret rakamlarını açıkladığı konuşmasında, Türkiye’nin ekonomik büyüme rakamlarıyla ve salgında hiç kontak kapatmadığı ile övündü.

Her adımda vergi

Bir işçi sabah uyandığı andan itibaren yaşamının her adımında vergi ödüyor. Hayatta kalabilmek için elektrik, su, doğalgaz, giyim, ulaşım, beslenme gibi temel ihtiyaçlara dokunduğu anda vergi cebinden çoktan çıkmış oluyor. Maaşını daha göremeden önemli bir kısmı vergiye kesiliyor. Asgari ücretlinin her saniyesi vergi ödemekle geçerken, sermayedarlar da temel ihtiyaçlara asgari ücretli ile aynı miktarda vergi ödüyorlar. Üstelik sermayedarlar dolaysız vergilerde milyarlarca lira vergi indirimleri ve her yıl gelen aflarla korunuyorlar. Kârlarını ise daha ucuz işgücü, ağır çalışma koşulları, teşvikler, yağmalanan fonlarla yine işçilerin sırtından artırıyorlar. Paraların vergi cennetlerine kaçırılması ve yine bizzat devletin çıkardığı “varlık barışı yasaları” ile sermayedarlara büyük kolaylıklar sağlanıyor.

Kapitalistlere yapılan teşvik ödemeleri ve vergi indirimleri devletin hangi sınıfın hizmetinde olduğunu ortaya koyuyor. Bu yöntemler aynı zamanda işçi ve emekçilerden çaldıklarının bir başka itirafıdır. İşçi sınıfı ve emekçiler, asalaklar takımından ve hizmetindeki Saray rejiminden ancak örgütlenip mücadeleyi büyüterek hesap sorabilir.