İçindekiler:

22 Kasım 2021
Sayı: KB 2021/Özel-41

Asgari ücret ve işçi sınıfı
Saray’ın militarizm tutkusu
Faşizme karşı “demokrasi mücadelesi”
Korkularını gerçeğe çevirelim!
Hekimlerin ve halkın sağlık hakkı için...
“Geçinemiyoruz” mitingi üzerine…
Ekim Devrimi ve kadınların kurtuluşu
25 Kasım eylem ve etkinlikleri
Dr. Şivan ve yoldaşlarının katledilişinin 50. Yılı… “Saitler Olayı”nda görüntü ve gerçek - Baki Duman
Polonya-Belarus sınırında gaddarlık
Kapitalizm savaş demektir
Karadeniz’de emperyalist saldırganlık
Paris’te kadınlardan kitlesel yürüyüş
Fransa’da sermayeye teşvik, emekçiye fatura
Paris’te Libya konferansı
“Vardık, varız, var olacağız!”
DGB’den İstanbul’da 25 Kasım etkinliği
6 Kasım ve “gençlik örgütleri”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Karadeniz’de emperyalist
provokasyon ve saldırganlık

D. Meriç

 

Emperyalist hegemonyası tartışmalı hale gelen ABD; Avrupa Birliği ve NATO ile birlikte Asya-Pasifik’te Çin’e, Karadeniz’de ise Rusya’ya karşı provokasyon ve saldırganlık siyasetini günden güne tırmandırıyor. NATO daha önce verdiği güvencelere rağmen, Rusya’yı hızla kuşatıyor. Ki daha önce AB’nin etkin desteğini arkasına alan ABD, eski Sovyetler Birliği ülkelerinde güdümlü uşak rejimler kurmak üzere 2003’te Gürcistan, 2010’da Kırgızistan, 2004 ve 2014’te Ukrayna’da bir dizi darbeyi organize etmişti.

ABD dış politikasının onlarca yıl baş mimarlarından biri olan Zbigniew Brzezinski, 1997’de, Avrupa ile Asya’yı kapsayan Avrasya’nın önemini şöyle özetlemişti: “Avrasya artık belirleyici jeopolitik satranç tahtası işlevi görürken, bir politikayı Avrupa için diğerini Asya için biçimlendirmek artık yeterli değil. Avrasya kara parçasındaki güç dağılımının ne olacağı, Amerika’nın küresel üstünlüğü ve tarihsel mirası için belirleyici bir öneme sahip olacaktır. Dengesiz bir Avrasya’daki acil görev, hiçbir devletin veya devletler kombinasyonunun ABD’yi defetme veya hatta belirleyici rolünü azaltma kabiliyetine sahip olmamasını sağlamaktır. Avrasya’daki Karadeniz bölgesi, Avrupa’yı, enerji zengini Kafkasya’yı ve Ortadoğu’yu birbirine bağladığı için özellikle jeostratejik öneme sahiptir.”

Pentagon, 2018’de ABD’nin artık yeniden “büyük güç çatışması”na odaklandığını açıkça ilan etmişti. Bu, nükleer silahlı Rusya ve Çin’e karşı savaşa hazırlanmak demekti. Doğu Avrupa ve Karadeniz bölgesi, bu hazırlıkların merkezinde yer almaktadır. ABD ordusu tarafından finanse edilen RAND Corporation’ın 2019 tarihli bir belgesinde, Rusya’yı kendi sınırlarında askeri olarak “aşırı yorulmaya” zorlayan bir strateji özetlenmişti. Bu stratejinin amacı, Putin rejimini ekonomik ve siyasi olarak zayıflatırken, ABD’nin ana stratejik rakibi Çin’e daha doğrudan odaklanmasını sağlamaktır. Doğu Ukrayna’daki askeri çatışma, bu stratejinin önemli ayaklarından birisidir. Söz konusu belgede, “Ukrayna ordusu zaten Donbass bölgesinde Rusya’ya kan kaybettiriyor. Daha fazla ABD askeri teçhizatı ve takviyesi sağlamak, Rusya’nın çatışmaya doğrudan katılımını ve ödediği bedeli artırmasına yol açabilir.” deniliyordu.ABD’nin bugün izlediği tam da bu stratejidir. ABD, geçtiğimiz yedi yılda, Ukrayna ordusuna yüz milyonlarca dolar harcadı ve ABD’li askeri danışmanlar Ukrayna ordusunun eğitiminde büyük bir rol oynuyorlar.

Karadeniz bölgesi, ABD’nin hem Rusya’ya hem de Çin’e karşı koymayı amaçlayan stratejisinin önemli bir bileşenidir. Washington merkezli Avrupa Politika Analiz Merkezi (CEPA) tarafından yakın zamanda yayımlanan bir raporda şunlar vurgulanıyor: “Karadeniz bölgesinde artan Rusya ve Çin etkisi, Batı’nın Ortadoğu, Akdeniz ve Güneybatı Asya’daki daha geniş çıkarlarını etkiliyor.” NATO da “Gürcistan’ı NATO’ya davet etmeye, Ukrayna’yı da hızlı bir şekilde üye yapmaya” çağrılıyor. Raporda ayrıca, Rusya’nın Karadeniz filosunun Kırım açıklarında savunmasız hale getirilmesi, bunun için “insansız hava araçlarının ve seyir füzelerinin konuşlandırılması, mayın döşeme sistemlerinin getirilmesi” önerileri yer alıyor.

Ukrayna hükümeti, ABD Başkanı Joe Biden’ın göreve başlamasından birkaç hafta sonra bu provokasyonlarını devreye soktu. Bunlar, Rusya ile NATO güçleri arasında savaş riski doğuran, son derece pervasız provokasyonlardır. Rusya, uzun süredir, eski Doğu Bloku ülkeleri üzerinden ülkesinin kuşatılmasının, ayrıca Ukrayna’nın NATO’ya üye yapılmasının bir kırmızı çizgi olduğu uyarısında bulunuyor. Buna rağmen, NATO, Rusya sınırlarına doğru durmadan genişlemeyi sürdürdü. Polonya, Romanya, Bulgaristan ve Baltık devletleri NATO’ya üye yapıldı. Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun açıklamasına göre, NATO yıllardır başta Karadeniz ve Baltık bölgeleri olmak üzere Rusya sınırları boyunca 40.000 asker ve 15.000 parça askeri teçhizat yığdı.

Son günlerde ise emperyalistler devletler ve onların hizmetindeki basının “Rus saldırganlığı” olarak yansıttığı haberlerin tersine, bölgedeki gerilimleri durmadan tırmandıran NATO ve arkasında ABD emperyalizmi olan Ukrayna’dır. Son çatışmaları tetikleyen gelişme, Zelenskiy hükümetinin bu senenin mart ayında Kırım’ı “geri alma” stratejisini benimsemesi ve Doğu Ukrayna’da bir saldırı başlatma planları oldu. Bunların her ikisi de Ukrayna’nın Rusya ile topyekûn savaşa hazırlandığını ilan etmeye denkti. Bölgedeki son çatışma, Kiev yönetiminin, Türkiye’den satın aldığı Silahlı İnsansız Hava Araçlarıyla (SI·HA) Donbass bölgesini 26 Ekim’de vurması sonucu yaşandı. Türk yapımı TB2 SİHA’ların saldırıda kullanılması Moskova-Ankara hattında da gerilime yol açtı. Kremlin’den söz konusu saldırıya ilk tepki, “Ukrayna’nın tehlikeli bir oyun oynadığı ve hayal bile edemeyeceği sonuçlara yol açacağı” şeklinde bir uyarı idi. Ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Kırım’ı 4 Kasım’da ziyaret etti ve “Kırım sonsuza dek Rusya’da kalacak” mesajı verdi.

Bir NATO üyesi olan Türkiye ise Rusya’yı Karadeniz bölgesinde köşeye sıkıştırma amacıyla hızla büyüyen bir askeri ittifakı güçlendirmek için Ukrayna ile mesai yapıyor. 16 Ekim’de İstanbul’da bir araya gelen AKP şefi Erdoğan ile Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy, iki ülkenin savunma sanayileri arasında bir “iyi niyet” anlaşmasının yanı sıra “askeri çerçeve” anlaşmasını imzaladılar. Ukrayna’nın hızla Türkiye’nin bölgede önemli bir müttefiki haline geldiğini açıkça ortaya koyan Erdoğan, “Türkiye, Ukrayna’yı bölgemizde istikrar, güvenlik, barış ve refahın temini için kilit ülke olarak görüyor,” dedi. Rusya haricinde, Karadeniz’i çevreleyen her devlet ya NATO üyesi oldu ya da ittifakla yakın iş birliği içinde çalışıyor. NATO, Ukrayna’yı bu yıl Geliştirilmiş Fırsatlar Ortağı olarak tanıdı. Eylül ayında ABD ve İngiltere birlikleri, Alman, Polonyalı ve Litvanyalı danışmanlarla birlikte, Karadeniz’de Ukrayna ile tatbikatlar düzenlediler.

Türkiye ile Ukrayna arasındaki ilişkiler Zelenskiy döneminde çok daha sıkılaşırken, onun 2019’da cumhurbaşkanı seçilmesinden önce Türkiye, altı Bayraktar TB2 insansız hava aracını (I·HA) 69 milyon dolara Ukrayna’ya satmış ve Ukrayna altı tane daha I·HA satın almayı kabul etmişti. Geçtiğimiz ay İstanbul’daki zirve yaklaşırken, askeri anlaşmanın bir parçası olarak Ukrayna’nın elli tane daha Türk insansız hava aracı satın alacağı ve hatta Ukrayna’da sadece Türkiye ve Ukrayna’nın ortak müttefiklerine ihraç etmek üzere büyük ölçekli bir montaj fabrikası kurmayı planladığı bilgisi gün ışığına çıktı.

Bölgede emperyalist devletlerin derinleştirdiği sorunları fırsata çeviren NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, yaptığı açıklamada, Ukrayna’nın NATO üyeliği konusunda karar vereceklerini ve Ukrayna’nın “üyelik başvurusu yapma” hakkına sahip olduğunu söyledi. Stoltenberg ve ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Brüksel’de Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmytro Kuleba ile bir araya geldiler. Aynı zaman dilimi içerisinde, İngiltere Genelkurmay Başkanı Sir Nick Carter’ın, Rusya’yla savaş tehdidi olduğu yönünde açıklama yapması da dikkat çekti. Carter, BBC’ye verdiği demeçte Rusya’nın Doğu Avrupa’da daha büyük bir tehdit haline geldiğini belirterek, “NATO’nun Rusya’yla savaşa hazır olması gerektiğini” söyledi. Ayrıca İngiltere’nin 600 askerden oluşan bir görev gücünü Ukrayna sınırlarına konuşlandırmaya hazır olduğunu belirtti.

ABD-AB-NATO denilen emperyalist şer üçgeni, dünyanın her tarafında olduğu gibi Doğu Avrupa ve Karadeniz’de de sonuçları bölge halkları için çok ağır olacak emperyalist bir savaş için kirli planlar hayata geçiriyorlar. Açıktan finanse ettikleri ve darbeler yoluyla işbaşına getirdikleri bölgenin gerici faşist iktidarları aracılığıyla ve Rusya düşmanlığı üzerinden oynanan bu oyunlar, yaşadığımız yüzyılda emperyalistler arası çatışmanın geldiği tehlikeli noktayı ve yıkıcı boyutları göstermesi açısından dikkat çekicidir. Bu gelişmeler, bölge ülkelerindeki sosyal mücadeleleri ve devrimci kaynaşmaları çok daha yakıcı bir ihtiyaç haline getiriyor.