İçindekiler:

19 Eylül 2021
Sayı: KB 2021/Özel-33

Sınıf eksenli mücadele!
Dinsel gericilik ve laiklik mücadelesi
CHP’nin Güney Kürdistan ziyareti…
Yargı zırhlı çocuk cinayetleri
Alba direnişinde ilk ay geride kaldı
“Kod-29 kaldırılsın!”
TÜSİAD’ın eğitim “değerlendirmesi”
Meslek liseleri devrim meselesidir!
DGB Genişletilmiş MYK toplandı...
Ulucanlar katliamı ve ötesi
Ulucanlar Katliamı’nın politik anlamı ve arka planı - H. Fırat
Afganistan’ın mülteci kaderi
Almanya’da yaklaşan seçimler üzerine…
Dünya işçi ve emekçi eylemlerinden
Toplumu sanatla buluşturma çabası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Sanatı toplumla, toplumu sanatla
buluşturma çabası

 

Sanat, tarih boyunca hep kuvvetli bir silah olmuştur. Kitlelere ulaşmada ve onları etkilemede çok etkili bir işlev taşımıştır. Ezen sınıflar hem onu kullanmaya çalışmış hem de emekçilerin sanatını ve sanatçılarını sürekli baskıya tabi tutmuşlardır. Toplumun gözü önündeki sanatçılar sömüren ve ezen sınıfların son derece acımasız saldırılarına uğramışlardır. Pir Sultanlar, Mahzuni Şerifler, Ruhi Sular, çağdaş devrimci müzik, tiyatro vb. gibi gruplar ve daha niceleri iktidarların zalimliğinden nasiplerini fazlasıyla almışlardır.

Saldırıya uğrayan sanatçılarımızdan biri de Ruhi Su’dur. O öncelikle politik bilince sahiptir ve bu müzikle de son derece bütünleşmiş bir kimliktir. Bu iki olguyu aynı potada eritmesini bilmiş, ikisini hiçbir zaman ayrı yerlerde tutmamıştır. Zira Ruhi Su, toplumun ezilen bir kesiminden gelmiş olmanın da vermiş olduğu bilinçle, devrimci ve sosyalist dünya görüşüne sahip çağdaş bir ozandır.

Bilindiği gibi sosyalizm, insanın gerçek anlamda insanlaştığı, insanların birbirini sömürmediği ve insanların kolektif bir şekilde yaşamayı hedeflediği bir toplum düzenidir. Dolayısıyla sosyalizmin sanatı da toplumun bütün bireylerinin özgürce katılabileceği bir perspektifle hayata geçirilmelidir. Daha da ötesinde, sanat, spor, politika, felsefe vb. gibi sosyal edimlere sosyalist bir mantıkla yaklaştığımızda, tüm insanlığın bunlarla aktif olarak ilgilenmesi ve bu alanlarda üretmesi sosyalizmin doğasında vardır.

İşte Ruhi Su da sanata bu perspektifle yaklaşmış ve toplumun her bir bireyini müzikte aktif olarak yer almaya davet etmiştir. Bu bakışını hayata geçirme konusunda, en zor koşulları bile değerlendirme çabası da onun devrimci, zorluklara karşı mücadeleci yapısından gelmektedir.

Kitlelerin sanatçılaşması ve sanatçıların emekçileşmesi

İlk koro çalışmasını 1936’da kurduğu Müzik Öğretmenliler korosu olarak hayata geçirmiştir. İkinci çalışmasını 1944’te Ankara DTCF’de kurduğu koro ile devam ettirmiştir.

Devrimci düşüncelerinden dolayı tutsaklığı da yaşayan Su, hapishane koşullarında da çevresindeki herkesi sanatla kuşatmayı bilmiştir. İlk başlarda Sansaryan Han tabutluğunda insanlık dışı koşullarda kalan Ruhi Su burada adeta yaşam mücadelesi vermiştir. Kelimenin gerçek anlamıyla tabut gibi olan hücrelerde çok büyük zorluklar yaşamıştır. Sansaryan Han’da da müziğe katkıda bulunmuştur. Örneğin o sırada yazdığı türkü sözlerinde onun oradaki yaşam koşullarının izini görmek mümkündür. “Mahsus Mahal” türküsü yaşadığı bu koşulların ürünüdür.

Ruhi Su, Sansaryan Han’da geçirdiği 5 ayın ardından, üç buçuk yıl kalacağı Harbiye Hapishanesi’ne sevk edilir. Burada ancak iki yıl sonra bağlamasını içeri aldırabilir ve hapishane arkadaşlarından oluşan bir koro kurar. Hem koro ile arkadaşlarının türküler söylemesini başarırken hem de onlardan türküler derler. Düşünün ki hapishane devrimcilerin en zor günlerini geçirdiği dönemlerdir, düşmanın ininde ona karşı verilen bir mücadele alanıdır. Haliyle burada yapılan kolektif etkinlikler çok değerlidir.

Denilebilir ki Ruhi Su türküler üzerine en verimli dönemini bu hapislik sürecinde yaşar. “Bu nasıl İstanbul zindan içinde” eserini bu dönemde yaratır.

1958 yılında tahliye olan Su çok zorluklar çeker. Yaşamını sürdürebilmek için çok çeşitli işlerde çalışır. Eşya taşır, filmlere müzik yapar.

Atıf Yılmaz’ın “Karacaoğlan’ın Kara Sevdası” isimli filme müzik yapması teklif edilir. Filme yapacağı müzik için de bir koro oluşturur. Filmin müzikleri için Adana köylerine gidip türküler derler.

60’lı yılların sonunda Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinden oluşan bir koro kurar.

Bulunduğu her yerde korolar kurarak kitlelerle buluşmayı bir yaşam biçimi haline getiren Su, ‘64 yılında düzenlenecek bir festivalde kendisi ile beraber sahne almaları için çocuk korosu kurar.

Ve en son, en çok bilinen korosu onun son koro çalışması olarak bilinir: Dostlar Korosu… Bu koro Dostlar Tiyatrosu’nun önerisi ile 1974’te tiyatro bileşenleri bünyesinde kurulur. Sonrasında Sümeyra’nın da katıldığı bu koroda çok sesli (iki sesli) türküler seslendirilerek, Türkiye’deki protest müzik tarihinde yeni gelişmelere imza atılır. El Kapıları, Sabahın Bir Sahibi Var gibi eserler bu dönemin ürünüdür.

1980 darbesinin etkileri haliyle kültür ve sanat alanında da kendini hissettirir. Ve müzik çalışmaları uzun bir süre geri planda kalır. Bu suskun dönem çağdaş ozanın aramızdan ayrılacağı 1985’e kadar sürer. Ve Su aramızdan ayrıldıktan sonra Dostlar Korosu “Ruhi Su Dostlar Korosu” olarak çalışmalarını sürdürür.

Kısacası yaşamını, kitlelerin sanata aktif olarak katılmasına, emekçileri bilinçlendirmeye ve mücadeleye sevk etmeye adayan Ruhi Su, sosyalizmin sanat, özelde müzik alanındaki en büyük temsilcilerindendir. Ve biz onu bu yönüyle mücadele alanlarında yaşatmaya, işçi ve emekçilerin yaşamlarında Ruhi Su’yu var etmeye devam edeceğiz. 

F. Deniz