İçindekiler:

9 Temmuz 2021
Sayı: KB 2021/Özel-26

Toplumsal çürümenin panzehri...
Kazanmak için fiili-meşru mücadele!
Kadınlar fesih kararını reddetti!
Nefessiz bırakılan haber alma hakkı
İzmir’de “Bir nefes!” mitingi
MESS Grup TİS’leri...
Salgından en çok işçiler etkilendiler
Sinbo direnişi İŞKUR önünde
Çankaya Belediyesi işçileri iş bıraktı
Devrimci madenciler hayatını kaybetti
14 Temmuz 1789 / Büyük devrimin yıldönümü...
Avrupa’da polis devletine geçiş hazırlığı
Emperyalist zirveler ve ABD’nin hesapları
Kanada’da “Yatılı Kilise Okulları”...
İklim değişikliği ve kimi sonuçları
Geleceği kazanmak için mücadeleye!
“6. Filo defol!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Nefessiz bırakılan
haber alma hakkı

 

Saray rejimi çok yönlü açmazlar karşısında ayakta kalmak için toplumsal mücadele dinamiklerini devlet terörüyle ezmeye çalışıyor. Mücadeleyi yükselten tüm kesimlere dönük saldırılar boyutlanıyor. Toplumun büyük bir kesimi ekonomik kriz ve gericilikle boğuşuyor. Pandeminin ağır yükünü taşıyan milyonlarca işçi ve emekçi derinleşen yoksulluk ve işsizlik tehdidi ile karşı karşıya. Kadın ve çocuklara yönelik şiddet ve saldırıların failleri cezasızlıkla ödüllendiriliyor ve her gün kadınlar öldürülmeye devam ediyor. Gençler geleceksizlikle boğuşuyor. Müzisyenler, esnaflar ve işsizler geçinemedikleri için intihar ediyorlar. Kürt halkı yönelik saldırganlığın ardı arkası kesilmiyor. Yaşamına, doğasına, geçim kaynaklarına sahip çıkan köylüler kolluk güçlerinin saldırılarına uğruyor.

Son olarak Onur Yürüyüşü’nde, Deniz Poyraz eylemlerinde, Gergerlioğlu için Adalet Nöbeti’nde gazetecilere dönük azgın polis saldırılarına tanık olundu. Düzenin kolluk güçlerine tanınan yetkilerle nasıl gazetecilerin de canına kastedildiği gözler önüne serildi. AFP Foto Muhabiri Bülent Kılıç saldırı sonrasında, “Savaş bölgesinde aldığım riski Mis Sokak’ta alıyorsam burada ciddi bir sorun vardır” sözleriyle, polis şiddetinin geldiği noktayı özetliyordu.

Gazetecileri hedef alan saldırıların bir diğer boyutu, haber alma ve haber verme hakkına yöneliktir. Polisin gazetecilerin görüntü alınmasını engellemeye çalışması, alıkoyma, tehdit, hakaret vb. gibi... 30 Nisan tarihli görüntü çekme genelgesi de gazetecilere yönelik saldırıların artmasında özel bir rol oynadı.

Fiziki şiddet ve saldırıların yanı sıra, çalışma alanlarında düşük ücret, sigortasız ve güvencesiz çalışma, uzun ve esnek çalışma saatleri ile sendikasızlaştırma gibi pek çok saldırıyla da gazeteciler baskı altına alınıyorlar. Yanı sıra, basın kartı dayatması, onlarca gazetecinin kartlarının iptal edilmesi, yaptıkları haberler nedeniyle soruşturma açılması, gözaltına alınma ve tutuklanmalar, vb...

İlerici, devrimci, muhalif basın saldırıların odağı iken, yandaş basın türlü yollarla destekleniyor. Kamu bankalarının 2020 reklam bilançosu tek sesli yayıncılığın kamu kaynaklarıyla finanse edildiğini ortaya koydu. Direnenleri hedef gösteren, provokatif yayınlarıyla öne çıkan Akit TV’ye özel bankalar 9 bin 781 saniye reklam verirken, kamu bankalarının 151 bin 578 saniye reklam verdiği görülüyor.

Her geçen gün daha da azgınlaşan tüm bu saldırıları püskürtebilecek tek şey sınıf eksenli birleşik mücadeledir.

 

 

 

 

 

Gazeteci Erk Acarer’e saldırı

 

BirGün yazarı gazeteci Erk Acarer Almanya’nın başkenti Berlin’de evinde saldırıya uğradı. “Berlin’de evimin içinde bıçaklı ve yumruklu saldırıya uğradım.” diyen Acarer “Bu İslamcı, faşist, AKP-MHP iktidarına karşı yazdığımız, söylediğimiz her şeyin doğru olduğunun bir ispatıdır, sağlamasıdır” diyerek faşizme teslim olmayacağını vurguladı.

Acarer sosyal medya hesabından paylaştığı videoyla yaşadıklarını anlattı. “Şunu söylemeliyim ki hiçbir şey anlayamamışlar. Zira biz kendimiz rahat edelim diye değil, çocuklarımız rahat etsin diye yola çıktık. Bu yüzden gazetecilik yapıyoruz. Bilin ki elimden geldiğince ne Berkin Elvan’ın ne Nihat Kazanan’ın ahını sahipsiz bırakmayacağım.” diyen Acarer şunları ifade etti:

“Herkese selamlar biraz şeklimiz değişti ama düzelecekmiş. Hastaneden eve yeni döndüm. Başımdaki iki bölgede kırıktan şüphelendikleri için müşahede altında tuttular. Ama korktukları gibi olmadı. Açıklamalardaki gibi oturduğum binanın müşterek avlusunda silahlı üç kişinin saldırısına uğradım. Saldırganlardan biri ‘Yazmayacaksın ulan’ diye bağırıyordu. Olay sırasında tanıklar çok fazla arttığı için silah kullanamadılar. Bu İslamcı, faşist, AKP-MHP iktidarına karşı yazdığımız, söylediğimiz her şeyin doğru olduğunun bir ispatıdır, sağlamasıdır. Somut olarak da failler konusunda fikrim ve bilgim elbette var. Güvenlik güçleri birkaç gün isim grup verme işimiz zorlaşır çember genişler dediler. Ama 10 bin dolar nerede sorusunun cevabı işte tam burada bir yerdedir. Kamu malını çalan silah tüccarları hemen yanı başımızdadır. Şunu söylemeliyim ki hiçbir şey anlayamamışlar. Zira biz kendimiz rahat edelim diye değil, çocuklarımız rahat etsin diye yola çıktık. Bu yüzden gazetecilik yapıyoruz. Bilin ki elimden geldiğince ne Berkin Elvan’ın ne Nihat Kazahan’ın ahını sahipsiz bırakmayacağım. Bu ülkede açlıktan ve soğuktan uyuyamayan çocuklar yarattınız. Bu nedenle biz uyuyan çocuklarımızın üstünü örtmeye bile utanır hale geldik.

Sevgili dostlarıma okurlarıma ve aileme teşekkürlerimi bir borç bilirim. Mesajlara elimden geldiğince döneceğim.

Şimdi daha sert olma zamanıdır. Elinizden geleni ardınıza koymayın. Ama biliniz ki hesabını sormaya devam edeceğiz. Bilin ki hesabı kapayan da biz olacağız.”

 

 

 

 

 

“Soylu silah dağıttı” iddiası

 

Sedat Peker,  AKP-MHP rejiminin kirli işlerini ifşa etmeyi sürdürüyor. Peker, son olarak da 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Süleyman Soylu’nun sivillere silah dağıttığını öne sürdü. Peker, “Devlet envanterinde kayıtlı olmayan bir kasa silahı AKP Gençlik Kolları’na ait bir araçla sivillere dağıttı” iddiasında bulundu.

Özyurtlar şirketine ait bir araçla AK-47 tüfeklerinin, İstanbul Balat’ta AK Parti İstanbul Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı Osman Tomakin’e teslim edildiğini öne süren Peker şunları ifade etti: “Silahları getiren araçta Esenyurt AK Parti Gençlik Kolları Başkanı Abdülsebur Soğanlı ve de 15 Temmuz gazisi İçişleri Bakanlığı personeli Ahmet Onay vardı. Bu kişiye gazi olması dolayısıyla ben araba alıp hediye etmiştim. Silahlar Balat’ta Demir Kilise olarak bilinen Sveti Stefan Kilisesi’nin hizasındaki boş bir ara sokakta, gece 01:00 civarında siyah Passat’a yüklendi. O zamanki Gençlik Kolları Başkanı Taha Ayhan şu anda İslam İşbirliği Teşkilatları gençlik kolları başkanlığını yapmaktadır.”

Soylu’nun, TRT binasına gittiğini hatırlatan Peker şunları da vurguladı: “TRT binası baskınına gittiğinde hepsinin elinde kalaşnikof marka silahlar olan birçok sivil şahıs vardı. Bu silahlar da devlet envanterine kayıtlı değil. Biraz önce anlattığım, dağılımı senin tarafından koordine edilen hiçbir silah da devlet envanterine kayıtlı değil. Senin cumhurbaşkanı olmanı planlayan arkandaki şaibeli organizasyonla 15 Temmuz sonrasında da bu silahları dağıtmaya neden devam ettiniz?”

Peker’in, silahları getiren araçta olduğunu söylediği Ahmet Onay ise, “Kamuoyunu aydınlatma metnidir” başlığıyla bir dizi paylaşım yaptı. Peker’i tanıdığını, iddiasında geçen isimlerle aynı araçta bulunduğunu ve Balat’taki Sveti Stefan Kilisesi yakınlarına gittiğini kabul eden Onay, alışverişi yapılan şeyi görmediğini iddia etti.

Peker’in şu ana kadarki ifşaat ve itiraflarının çoğunun doğru olduğu anlaşıldı. Göründüğü kadarıyla aleyhine kullanılacağını bildiği için yalan söylemekten kaçınıyor. Bununla birlikte bildiklerinin sadece az bir kısmını açıklıyor. Sınırlı olsa da ifşa edilen ağır suçlar, “yerli/milli” AKP-MHP rejiminin tepeden tırnağa çürüdüğünü gözler önüne sermeye yetiyor.