İçindekiler:

21 Mayıs 2021
Sayı: KB 2021/Özel-19

Çürüme ve çöküş derinleşiyor...
Devrimci inisiyatifin önemi
Peker’in ifşaatları sürüyor...
Çeteleşen devlet gerçeği
Dinci gericiliğin Filistin riyakarlığı
Sermaye iktidarının gözdesi Diyanet
Bir “inşaat çetesi” Cengiz Holding
Salgına karşı “reçete” direniş!
İşçi sınıfının parçası olarak göçmen işçiler
Sinbo ve SML direnişleri devam ediyor
Filistin Sorunu ve Direniş’in sorunları
Ortadoğu: Kriz coğrafyası
Gazze’de ateşkes ve sonrası
Emperyalistlerin sınırsız desteği ve siyonist zulüm
Emperyalizmin Alman solu içindeki Truva atı
“21. yüzyılın kölesi olmayacağız!”
“Defender-Europe 2021” tatbikatı
Eğitim sistemi yine sınıfta kaldı
İşkenceci polisin “Gelincik” hali
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

“Defender-Europe 2021” tatbikatı
ve emperyalist rekabet

 

Kapitalist sistemin yapısal krizinin bir sonucu olarak emperyalistler arası hegemonya bunalımı yeni gelişmelerle giderek daha da ağırlaşmaktadır. Hegemon konumunu eskisi gibi sürdüremez duruma düşen fakat her şeye rağmen halen de en güçlü emperyalist devlet olan ABD emperyalizmi, üstünlüklerine dayanarak hegemonyasını restore etmek istiyor. Bu saldırganlığın da bir sonucu olarak dünya çapında politik ve askeri gerilimler giderek sertleşiyor. Küresel ölçekte güç kullanılmasının giderek artmasında NATO ve ABD belirleyici bir rol oynuyor.

Defender-Europe 2021 tatbikatı da emperyalist rekabetin bir parçasıdır. Bu tatbikat, geçen yıl planlanan ve 20 binden fazla ABD askerinin Avrupa’ya yerleştirileceğini ön gören “Avrupa Savunması” tatbikatının bir çeşidi, dahası devamıdır. Söz konusu plan korona salgını nedeniyle iptal edilmişti.

Bu yılın mart ayından beri hazırlıkları yapılan, geniş çaplı Defender-Europe 2021 askeri tatbikatı mayıs ayının ilk haftasında başladı. II. Dünya Savaşı’ndan bu yana yapılan en büyük askeri tatbikatlardan biri olan Defender-Europe 2021, Haziran ayının ortalarına kadar devam edecek. Tatbikatta ABD, NATO ve ortakları dahil 26 farklı ülkeden 28 bin asker görev alıyor. “Kuvvetlerimizi krize yanıt vermeye ve gerekirse büyük çaplı savaş operasyonları yapmaya hazırlıyorz” diyen Pentegon sözcüsü Kirby, tatbikatın birbiriyle bağlantılı birkaç çok uluslu tatbikatı kapsadığınıifade etti.

Mayıs ve haziran aylarında NATO ülkeleri ve ortakları Avrupa’da adları birbirine benzeyen Defender-Europe 21 ve “Steadfast Defender 2021” askeri tatbikatlar yapıyorlar. Bunlar ABD Ordusu tarafından organize ediliyorlar. Bu iki tatbikatın birbirini dışlamadığı, aksine birbirini tamamladıkları NATO tarafından açıklandı. NATO sözcüsü Oana Lungescu, çifte tatbikat hakkında konuşurken, “Baltık ve Karadeniz bölgeleri ittifak için stratejik öneme sahiptir” dedi. NATO, Steadfast Defender 2021 tatbikatlarını mayıs ayı sonunda gerçekleştirecek. Tatbikat, Atlantik, Avrupa ve Karadeniz olmak üzere üç bölümden oluşacak. Atlantik’te, İngiliz uçak gemisi de dahil olmak üzere yaklaşık 5 bin asker ve 20 geminin yanı sıra F-35 de dahil olmak üzere 40 uçağı içerecek tatbikatlar için planlamalar yapılıyor. İkinci bölüm Almanya’da geçiyor ve görevi Avrupa’daki sınırlar arasında hızlı bir şekilde birliklerin transferini sağlamayı oluşturuyor. Bu amaçla NATO Ortak Destek ve Yetkilendirme Komutanlığının kurulduğu bildiriliyor. Steadfast Defender 2021’in üçüncü bölümü ise Karadeniz bölgesinde gerçekleşecek.

ABD’nin dünya liderliği mücadelesinde hedef aldığı iki ana düşmanı var: Rusya ve Çin. Dolayısıyla Defender-Europe 2021 tatbikatıyla Rusya’ya karşı konuşlanma uygulanırken, ABD kuvvetleri aynı anda “Pasifik Savunması” tatbikatının bir parçası olarak Asya’daki müttefikleriyle Çin’e karşı konuşlanmayı deniyor. ABD Hava ve Deniz Kuvvetlerinin yanı sıra, Japon Hava Öz Savunma Kuvvetleri ve Avustralya Hava Kuvvetleri, hem Rusya’ya hem de Çin’e yönelik Defender Pacific tatbikatlarında yer alıyorlar. Ocak ayında ABD Ordusu, Rusya’nın kuzeyde kuşatılmasını desteklemek için “Arktik Çok Alanlı Görev Gücü”nün kurulduğunu duyurdu. Bu yıl Japonya, Avustralya, Hindistan ve ABD’den oluşan yarı askeri bir ittifak olan ve Çin’e ve aynı zamanda Rusya’ya yönelik olan “Quad” başlatıldı.

Rusya’yı kuşatma stratejisi olarak “Defender-Europe 2021”

ABD, NATO ve ortakları Rusya’yı kuşatma ve ona boyun eğdirme çabalarını aralıksız olarak sürdürüyorlar. Sovyetler Birliği’nin ve Varşova Paktı’nın dağılmasından bu yana NATO’nun, nüfuzunu Doğu Avrupa’nın büyük bir kısmına doğru genişletmesi de bunun bir sonucudur. Şu anda “Defender 2021” NATO askeri tatbikatı da Avrupa’da yapılıyor. Hem NATO, hem de ABD Savunma Bakanlığı tatbikatların, “saldırganlığı caydırmanın yanı sıra çatışmayı önlemeye ve barışı korumaya” hizmet ettiğiniyüzsüzce vurgulamakta,Rusya’nın ise saldırgan politikalar izlediğini iddia etmektedirler. Örneğin Bilim ve Politika Vakfı (SWP) diyor ki, “2014’te Kırım’ın Rusya tarafından ilhakından ve Rusya’nın Donbass ve Suriye’ye müdahalesinden bu yana, Avrupa’da saldırgan bir Rus politikasına ilişkin endişeler arttı. Buna cevaben NATO ülkeleri toplu savunma konusunu yine planlarının merkezine koydu.”

Dolayısıyla ABD, NATO ve ortaklarının Rusya’ya karşı yürüttüğü her askeri veya “diplomatik” adım, istisnasız olarak Rusya’yı saldırgan olarak gösteren bir medya kampanyasıyla birlikte yürütülüyor. ABD ve NATO’nun tüm saldırgan ve güç kullanma icraatları ise istisnasız biçimde “barış, insan hakları ve demokrasi” olarak sunuluyor.

Barış üzerine riyakarca söylemler bir yana, şimdiki tatbikat da Rusya’yı kuşatmak ve Batı ittifakını Rusya ile olası bir askeri çatışmaya hazırlamak amacı taşımaktadır. Geçen yıl ABD ve müttefikleri Baltık bölgesine odaklandılar. Atlantik boyunca yeniden yerleştirilen ABD birlikleri, Kuzey ve doğu Almanya üzerinden Polonya ve Baltık devletlerine yerleştiler. Bu yılki “Defender Europe” tatbikatının odak noktası ise Güneydoğu Avrupa ve Karadeniz bölgesidir.

ABD Silahlı Kuvvetleri, Alman limanlarını, havalimanlarını ve askeri eğitim alanlarını kullanacaklarını, Almanya ve Baltık devletlerinde kimi tatbikatlar yapılacağını duyurdu. ABD birliklerinin limanlar aracılığıyla Avrupa’ya konuşlandırıldığı beş ülkeden dördü Slovenya, Hırvatistan, Arnavutluk ve Yunanistan’dır. ABD kuvvetlerinin kullanmak istediği havalimanlarının ve askeri eğitim alanlarının üçte ikisi de Güneydoğu Avrupa’da bulunuyor. Senaryo, öncelikle Akdeniz’den Balkanlar üzerinden Ukrayna ve Karadeniz’e doğru askeri hareketleri genişletmektir.

Rusya ile çatışmanın tırmandığı 2014 yılından bu yana, NATO öncelikle Baltık Denizi bölgesindeki askeri pozisyonlarını genişletmeye odaklanmıştı. Askeri birlikleri Estonya, Letonya, Litvanya ve Polonya’da konuşlandırdılar. 2020’de, salgına rağmen dört NATO “savaş grubunun” üç düzine savaş tatbikatı gerçekleştirdiği söyleniyor. Bu arada, askeri ittifak Karadeniz’deki faaliyetlerini de genişletmeye başladı. Bükreş’in batısında, Romanya’nın Craiova kentinde çok uluslu bir tugay bulunuyor. İttifak, Karadeniz’deki deniz tatbikatlarını güçlendiriyor. NATO bilgilerine göre, üye devletlerin savaş gemileri artık yılın önemli bir bölümünde burada faaliyet gösteriyor.

Tüm bu gelişmelerde “ev sahibi ülke” olarak Almanya merkezi bir rol oynuyor. Silahlı Kuvvetler Üs Komutanlığı (KdoSKB) sözcüsü, bu gerçeği, “Almanya’nın Avrupa’nın kalbindeki jeostratejik konumu nedeniyle, Federal Cumhuriyet düzenli olarak bir transit ülke ve müttefik ortaklarımızın askeri nakliyeleri ve hareketleri için bir merkezdir” biçiminde özetledi.

Geçen yılki, “Defender 2020”, ABD ve NATO savaş makinesini Almanya, Polonya ve Baltık Devletleri üzerinden Rusya’ya doğru seferber etmeye hizmet etti. Defender 2021 şimdi Rusya’yı güneyden ve Karadeniz’den kuşatmayı deniyor. ABD Ordusu Avrupa ve Afrika Komutanlığı’ndan General Christopher Cavoli’ye göre hedef, “stratejik açıdan önemli Balkan ve Karadeniz bölgesindeki müttefiklerimizin ortaklarıyla birlikte yeteneklerimizi geliştirmek”tir. Defender-Europe 2021 ile ilgili bir ABD’li yetkili “(Tatbikat) Kuzey Avrupa, Kafkaslar, Ukrayna ve Afrika’daki yeteneklerimizi korurken, Batı Balkanlar ve Karadeniz bölgesinde stratejik bir güvenlik ortağı olma yeteneğimizi gösteriyor” demektedir.

Tüm bunlar, Rusya karşısında stratejik üstünlüğün nasıl elde edilebileceğini anlatıyor. Bunlara mart ayındaki gelişmeler de eklenmelidir. Mart ayında Washington, sonradan geri çekse de resmen Türkiye’den iki ABD savaş gemisinin Boğaz’dan Karadeniz’e geçmesine izin vermesini istedi. Rusya ise, Ukrayna sınırına asker yığdı. Biden Putin’ne “katil” dedi. Diplomatik ilişkilerdeki sürekli bozulmaya paralel olarak askeri gerilimler arttı. Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Ryabkov, “ABD’yi Kırım’dan ve Karadeniz kıyımızdan uzak durmalarının daha iyi olacağı konusunda uyarıyoruz. Kendi iyilikleri için olacak” açıklaması yaptı.Ukrayna krizi bağlamında Rusya, güvenlik sorununu daha da dikkate almak yoluna gittiğini açıkladı. Avrupa Birliği ve NATO üyesi olmayı hedefleyen bir Ukrayna, Rusya için bir tehdit olarak görülüyor.

Almanya’nın yeniden birleşmesi sürecinde Gorbaçov’a NATO’yu Rusya sınırlarına doğru genişletmeme sözünün verildiği iddia edilmişti. Erken bir tarihte bunun boş bir vaat olduğu görüldü. 1990’larda, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından, Baltık ülkeleri ve Rusya’nın AB ile sınırındaki tüm devletler NATO üyesi oldular. Bu nedenle Ukrayna’nın NATO’ya olası bir katılımı, özellikle Sivastopol’daki Rus deniz üssü nedeniyle Rusya’nın güvenlik çıkarlarını etkiliyor.

Biden yönetimi, Rusya ve Çin ile Trump ve Obama yönetimlerinin daha önce yaşadığı sert çatışma çizgisini takip ediyor. ABD dış politikasının güncel ekseni ne yapıp edip Rusya’ya boyun eğdirmek, Çin’in yeni bir süper güç haline gelmesini önlemektir. Pek çok ekonomi uzmanı, Çin’i en büyük küresel ekonomik güç ve dolayısıyla ABD’nin rakibi olarak görüyor. Genel kanı, yirmi yıldan daha kısa bir süre içinde Çin’in ABD’yi ekonomik olarak geride bırakacağı ve aynı zamanda ABD’nin küresel liderlik rolünü sorgulayacağı yönündedir. Bu nedenle Çin, ABD’nin gerçek rakibidir. Fakat emperyalist sistem bünyesinde yeni gruplaşma ve kurumlaşma eğilimlerinin güç kazanması da bir başka temel olgu olarak kaydedilmelidir. ABD ve NATO’nun izlediği politika bir yandan Çin-Rusya ilişkilerini pekiştirirken, öte yandan da AB’nin hakim güçlerinde ABD ile ilişkilerin sorgulanmasına yol açmaktadır.

Kapitalist-emperyalist barbarlığın egemenliği altında emekçi kitleler ve mazlum halklar büyük sosyal acılar ve yıkımlar yaşamaktadırlar. Bunu, giderek ağırlaşan emperyalist hegemonya mücadelesinin ve saldırganlığın, artan bölgesel savaşların faturası tamamlamaktadır. İnsanlığı bekleyen ve uygarlığı felakete sürükleyen yeni bir emperyalist savaş tehlikesi bir tehdit olarak insanlığın önünde durmaktadır.

 

 

 

 

 

55 milyon kişi kendi ülkesinde mülteci

 

Savaşlar, çatışmalar, doğal afetler ve ekonomik sebeplerden dolayı kendi ülkesinde kaçanların sayısı her geçen gün artıyor. Uzmanlara göre göçmen sayısı yeni bir zirveye ulaştı.

Koronavirüs salgınına rağmen geçtiğimiz yıl kendi ülkelerindeki başka bölgelere kaçmak zorunda kalan insan sayısı hızla arttı. Ülke İçinde Yerinden Olmuş Kişiler Gözlemevi’nin (IDMC) bildirdiğine göre, 2020’nin sonunda dünya çapında 55 milyon insan böylesine acı bir durumla karşı karşıya kaldı. Bir yıl önce 45,7 milyon kişi kendi ülkelerindeki savaş ve doğal afetlerden kaçmıştı. Norveç Mülteci Konseyi başkanı Jan Egeland, “Geçen yıl her saniyede birinin evden ayrılmak zorunda kalması ve kendi ülkesinden kaçması şok edici” dedi.

IDMC’ye göre, Etiyopya, Mozambik ve Burkina Faso’daki artan şiddet ve çatışmalar nedeniyle göçmen sayısındaki artış hızlandı. Yanı sıra, Suriye, Afganistan, Yemen Etiyopya, Mozambik ve Kongo gibi ülkelerde devam eden çatışmalar yeni mülteci hareketine yol açtı. Bu nedenle 48 milyon insan kendi ülkesinin daha barışçıl bölgelerinde kendilerini “korumaya” aldılar.

IDMC, yaşanan iç göçün öteki nedenini ise “giderek daha fazla çevresel etki, iklim değişikliğinin sonuçları ve buna bağlı olarak doğal tehlikelerin yoğunlaşması” olarak tanımlıyor. Orta Amerika ve Karayipler kasırgalarla boğuşuyor. Afrika ve Ortadoğu’da ise milyonlarca insan sel nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kaldı. Fakat buna rağmen IDMC uzmanları, göçün tek nedeninin iklim değişikliği olmadığını, birkaç risk faktöründen biri olduğunu vurguladı. Dolaysıyla bir yandan şiddet ve silahlı çatışmalar, öte taraftan kapitalist üretimin neden olduğu iklim değişikliği ve afetler on milyonlarca insanı ağır ve kötü yaşam koşullarına mahkûm etmektedir.

İlgili kuruma göre, koronavirüs salgını ülke içinde yerinden edilmiş insanların yaşam koşullarını daha da kötüleştirdi. Salgın döneminde milyonlarca insanın sağlık hizmetlerine erişim imkânı alabildiğine zorlaştı, çalışma koşulları kötüleşti ve yardım kuruluşlarının görevlerini yapmaları güçleşti.

IDMC, “Dünya çapında en savunmasız insanları çatışmalardan ve felaketlerden korumayı başaramıyoruz” diyerek çaresizliğini de dile getiriyor. Fakat “Dünya çapında insanları çatışmalardan ve felaketlerden korumayı başarmak” onların değil, dünya çapında işçi sınıfı ve emekçilerin örgütlü mücadelesiyle olanaklı olabilir. Zira, kapitalizm koşullarında insanları ekonomik ve politik nedenlerin yol açtığı felaketlerden korumanın başkaca bir yolu bulunmamaktadır.