İçindekiler:

4 Mayıs 2021
Sayı: KB 2021/Özel-17

1 Mayıs ve yeni dönem
BDSP’den İstanbul’da 1 Mayıs eylemleri
Taksim’de 1 Mayıs
İzmir ve Ankara’da 1 Mayıs’lar
1 Mayıs ve sendikal bürokrasi
1 Mayıs’ı savunmak...
2021 1 Mayıs’ı ve tekstil işçileri...
“Halktan çal kapitalistlere aktar” rejimi
Rejimin salgında akıl almaz tutumu
Sömürgeci devletin Güney Kürdistan operasyonu
Dünyanın dört bir yanında 1 Mayıs
Almanya’da 1 Mayıs
Köln’de devrimci 1 Mayıs
Frankfurt’ta 1 Mayıs eylem ve etkinlikleri
Stuttgart’ta 1 Mayıs...
Berlin’de öfke sokağa taştı…
Fransa’da yaygın ve militan 1 Mayıs!
İsviçre’de 1 Mayıs’lar
Almanya’da TİS süreci ihanetle sonuçlandı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Saray rejiminin salgında akıl almaz tutumu devam ediyor

 

Ülkede koronavirüs salgını korkunç boyutlara ulaşmış durumda. Sermayenin sefil çıkarlarını ön plana tutan AKP-MHP iktidarı yüzünden, her gün yüzlerce insan can vermektedir. Yaşanan bu toplu katliamdan zerre kadar rahatsızlık duymayan saray rejimi, sıra sermayenin çıkarlarını zedeleyecek bir duruma geldiğinde alınan göstermelik önlemleri daha da genişletmek zorunda kaldı. Son kabine toplantısında açıkladığı 18 gün “tam kapanma” kararının gerisinde yine sermayenin çıkarları ve istemleri vardır.

AKP şefi Erdoğan’ın, ne yapıp edip Avrupa’ya yetişmek ve yaz aylarına kadar vaka sayılarını düşürmek gerektiğini vurgulamasının altında yatan temel kaygı, turizm sektöründe yaşanacak olası bir olumsuzluğun göze alınmaması yatmaktadır. Zira şimdiden Almanya Türkiye’yi riskli ülkeler arasına almış, Rusya ise Türkiye’ye uçuşlarını iptal etmiştir.

“Tam kapanma”dan anladıkları ne?

İktidarın salgında kendine kılavuz edindiği temel politika, kapitalistlerin çıkarlarını ön planda tutmak, onların dediğini iki etmemektir. Bu nedenle salgının başından itibaren, gerçekleri hasıraltı ederek algıyı yönetmeye çalışan gerici-faşist iktidar, işçi ve emekçileri yıkıma uğratmıştır. İşçileri açlıkla sınayarak, ölüm pahasına çalışmak zorunda bırakmış ve böylelikle dünyayı altüst eden salgında dahi kapitalistlerin servetlerini büyütmesine vesile olmuştur. AKP şefi Erdoğan, her defasında bununla övünmekte ve toplumda yaşanan acıları görmezlikten gelmeye devam etmektedir.

İktidar için sanayide işlerin tıkırında gitmesi kendi başına yeterli değildir. Ayrıca yaz aylarının yaklaşmasıyla beraber turizm sektöründe yaşanacak canlanma üzerinden, özellikle yabancı turistlerin bırakacağı döviz de önem arz etmektedir. Bu nedenle dünyaya, ülkede salgının kontrol altına alındığı imajı verilmeye çalışılmaktadır. Bu nedenle, Ramazan ayını vesile eden gerici-faşist iktidar üretim, maliyet, inşaat, lojistik gibi alanları dışta tutarak, 1 Mayıs’ı da kesecek şekilde, 29 Nisan’dan başlayarak 17 Mayıs’a kadar “tam kapanmaya” gitmiştir.

Fakat iktidarın anladığı “tam kapanma” ile gerçeği arasında uçurum var. Salgını önlemek için, bilim insanları, sağlık emekçileri, ilerici, muhalif ve devrimci güçler bir yıldır tam kapanma talebini usanmadan dillendiriyorlar. Fakat bu talep, gerekli ihtiyaçları devlet tarafından karşılanmak koşuluyla toplumu ekonomik ve sosyal açıdan tam olarak kapatmak şeklinde ileri sürülmüştür. Tam kapanma, en zorunlu işler dışında hiçbir fabrika ve işyerinin çalışmadığı, hiç kimsenin evinden çıkmadığı ve günlük ihtiyaçlar için dışarıya çıkanların denetlenmeye tabii tutulduğu bir durumdur. Ekonomik olarak da toplumun herhangi bir kesimi mağdur edilmeden devletin tam desteğinin sağlanması ve işçilerin, emekçilerin ücretli izine çıkartılmasıdır.

Bunların hiçbiri yapılmazken, Erdoğan karşımıza çıkıp “tam kapanma” diyerek toplumu yanıltmıştır. Sermaye devleti ve dümenindeki gerici-faşist AKP-MHP iktidarı, sermayenin çıkarları uğruna işçi-emekçilerin yaşamlarını tehdit etmekten geri durmayacağını açıkça ilan etmiştir. İçişleri Bakanı’nın açıklamış olduğu “Sokağa Çıkma Kısıtlamasından Muaf Yerler ve Kişiler Listesi” kırk üç maddeden oluşuyor ki, bu neredeyse toplumun yarısını kapsamaktadır. Ayrıca hiçbir sosyal hizmet paketinin açıklanmaması, gündelik işlerde çalışanların ve kapanmadan kaynaklı çalışamayacak olanların açlığa terk edilmesi anlamına gelmektedir.

Fabrikalar merkez üssü olmuşken…

Gerici-faşist iktidarın duyurduğu “tam kapanma” safsatası, “çarklar dönsün, ölen ölsün” zihniyetinin sürdürüldüğünü göstermektedir. Fabrikaların salgının merkez üssü olduğu açıkken alınan bu önlemlerin hiçbir tutar yanı yoktur. Milyonlarca işçi ve emekçi virüsle baş başa bırakıldıktan sonra bunun adı “tam kapanma” olmaz. İşçiler servislerle veya toplu taşımalarla işe gitmeye, yan yana çalışmaya ve birlikte yemek yemeye devam edecekler. Ayrıca işçilerin aile fertleri ne kadar eve kapatılmaya çalışılsa da virüs fabrikalardan evlere taşınmaya ve bulaşmaya devam edecektir. Dolayısıyla iktidarın bu insafsız ve akıl almaz tutumu yüzünden işçi ve emekçiler kırıma uğramaya devam edeceklerdir.

Tam kapanma için!

Alınacak önlemlerin kuşkusuz salgının yayılmasında bir etkisi olacaktır. Ancak burada asıl mesele, alınan önlemlerin yetersizliği ve salgının toplumda özellikle işçi ve emekçilere olan etkisinin devam edecek olmasıdır. Burada salgına karşı toplumun sağlığının korunması değil, sermayenin çıkarları ön plandadır. İşçi ve emekçiler yetersiz önlemler yüzünden ölmeye devam edeceklerdir. Kalanlar da yaşanan gelir kaybından dolayı büyük bir açlık ve yoksullukla yüz yüze kalacaklardır. Koronavirüs salgınının gerçek anlamda önlenmesi, toplumun çıkarları bir avuç sermayedarın çıkarlarının üstünde tutan politikalar ile mümkündür. Bu da zorunlu haller dışında üretimin durdurulması, işçi ve emekçilere gelir güvencesinin sağlanması, yaygın test ve aşının devreye sokulmasıyla olur. Ancak sermayenin vurucu gücü AKP-MHP iktidarının bu tür bir yaklaşımı gündemine alması, konumu itibarıyla mümkün değildir.

Bu durumda, işçi ve emekçilerin yaşamını hiçe sayan sermaye diktatörlüğüne de onun demir yumruğu Erdoğan ve AKP’sine de gerçek “pandemi önlemi” olabilecek bir “tam kapanma”yı göstermek işçi sınıfına düşmektedir. Zira kapitalizmin çarklarının dönüp dönmeyeceğini belirleyecek olan, dolayısıyla yaşamını ve sağlığını koruyabilecek olan yegane güç işçi sınıfının bizzat kendisidir. İşçi sınıfının mücadele alanlarına çıkması, çıkarlarını savunması, toplumun diğer tüm kesimlerinin mücadelesini de etkileyecektir.