İçindekiler:

12 Şubat 2021
Sayı: KB 2021/Özel-07

Toplumsal mücadele ve işçi hareketi
“Sivil anayasa” aldatmacası
Boğaziçi direnişi devam ediyor
Direniş ve dayanışma büyüyor
Din istismarcısı rejime karşı mücadeleye!
Sendikalaşma ve çalışma koşulları
Sinbo direnişçisiyle röportaj
İEKK: Haklarımızdan vazgeçmiyoruz!
Birleşik Metal ile MESS TİS imzaladı...
Bir kızıl askerin hatırası… Onbeşler’in yolundan inanç ve cesaretle!..
İlk kurbanlarımız - Şefik Hüsnü
Materyalist tarih anlayışı üzerine - F. Engels
Yemen halkının acıları üzerinden şov!
Myanmar’da darbe...
Greif Direnişi 7. yılında yol gösteriyor!
“Güçlenerek yolumuza devam edeceğiz!”
“Bu Pazar kanlı Pazar, kalkın ayağa kalkın!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Greif Direnişi 7. yılında yol gösteriyor!

B. Seyit

 

Greif direnişinin üzerinden 7 yıl geçti. Aradan geçen süreç Greif direnişinin yarattığı mücadele değerlerinin önemini yakıcı biçimde göstermeye devam ediyor. İşçi sınıfının mücadele tarihinde önemli bir yer edinen bu sarsıcı direniş, Greif kriterleri olarak ifade edilen değerler, mücadele çizgisi ve pratiğiyle, bugün sınıf hareketinin izlemesi gereken yola ışık tutuyor.

Üç cephede mücadele eden direniş!

Greif direnişi üç cephede saldırılara karşı mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bunlardan biri Amerikan tekeli, diğeri sermaye devleti, fakat daha önemlisi sendikal ihanet şebekesidir.

Sendikal bürokrasi mücadeleci görünen bir dizi sendika yöneticisi ve uzmanını da yanına alarak, açık ve gizli saldırılarla tabana dayalı işçi iradesini boğmak için büyük bir çaba harcamıştır. Sermaye ile işbirliği, direnişçileri terörist olarak damgalama çabası, ihbar vb. bu saldırıların bir kısmıdır. Kuşkusuz hak mücadeleleri genellikle bu tür saldırılarla karşı karşıya kalmaktadır. Fakat Greif işgali yarattığı değerler, mücadele yöntemi ve anlayışı ile sermaye düzenini ve bürokratik ihanet şebekelerini fazlasıyla rahatsız etmiştir. Zira Greif’ta temsil edilen mücadele anlayışı ve pratiğinin sınıfın geniş kesimlerine taşınması sadece sömürü düzeninin temsilcilerine değil, sendikal ihanet şebekelerine karşı da büyük bir darbe anlamına geliyordu. Bunun için işbirlikçi ihanetçi anlayışlar direnişe en fazla saldıranlar olmuşlardır. Bir kesim de dar grup çıkarları adına işbirlikçi-ihanetçi anlayışların yedeğine düşebilmiştir.

DİSK’in utanç verici tutumu

Greif direnişinde hayat bulan mücadele anlayışının temsilcileri, mücadeleci DİSK’in ve Türkiye işçi sınıfının ilerici birikiminin, mücadele değerlerinin gerçek temsilcileri olduklarını göstermişlerdir. DİSK’e hakim anlayışlar ise geçmişteki DİSK’in sahip olduğu ilerici her türlü değere yabancılaşmış, zamanla yozlaşarak çürütmüşlerdir. Greif Direnişi bu açıdan onlar için tam bir turnusol kağıdı olmuştur.

Greif işgalinin ardından yapılan DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu toplantısının sonuç bildirgesi, DİSK’in artık tarihsel DİSK’in mücadele değerleriyle hiçbir bağı kalmadığını ortaya koymuştur.  DİSK yönetimi, açık bir ihanet içinde olan DİSK TEKSTİL sendikası ve Greif yönetiminin bakanlıkla görüşmeleri, direnişin dağıtılması ve işçilerin cezalandırılması yönündeki çabalarına ses çıkarmamakla kalmamış hatta destek bile sunabilmiştir. Greif fabrikasına polis saldırısın ardından 30 Mayıs 2014’de toplanan DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu’nun 10 Haziran’da yayınlanan sonuç bildirgesi, sınıf devrimcilerine ve onurlu Greif işçilerine saldırının, mücadele kaçkınlığının ve ihaneti meşrulaştırmanın belgesi olarak orta yerde durmaktadır.

Sendikal bürokrasi ve Greif işçi komiteleri!

Greif işçileri taban örgütlülükleriyle “söz, yetki, karar” hakkının işçilerde olduğu gerçek bir sendikal işleyişi hayata geçirmişlerdir. Devrimci işçilerin öncülük ettiği direniş, dosta ve düşmana gerçek bir taban örgütlülüğünün nasıl olması gerektiği göstermiştir. Greif işgaline kadar tabanın “söz, yetki, karar” hakkını tanıdığını söyleyenlerin foyası açığa çıkmıştır.

İşçi ve emekçilerin iradelerini ipotek altına alan, sınıf ve mücadele bilincini geliştirmeyen sendikal anlayışların taban iradesi adına attıkları adımlar göstermelik olmanın ötesine geçememektedir. Yeri geldiğinde işçinin geri bilincine yaslanarak istedikleri kararı “işçilerin kararı” diye sunan, yeri geldiğinde “işyeri komiteleri danışma kuruludur” diyerek ilerici işçilerin iradelerini hiçe sayan anlayışların ikiyüzlülüğü Greif işçilerinin taban komiteleri ile gün yüzüne serilmiştir. Tam da bu gerçekliği ve sınıfın devrimci eyleminin nasıl gerçekleştirileceğini gösterdiği için Greif direnişi sendika bürokratlarının doğrudan hedefi haline gelmiştir. Sendikal bürokrasi kendi geleceğini Greif direnişinin itibarsızlaştırılması ve yenilgisinde görmüş, bunun için büyük bir çaba harcamıştır. Sendikal bürokrasiye yamanan ve “sınıftan” yana olduğunu söyleyen kimi sözde “uzmanlar” da bu cephede yerlerini alarak fırsatını bulduklarında saldırıya geçmişlerdir. Kalemi ellerine aldıklarında işçi sınıfının fiili-meşru mücadelesinden sıkça bahsedenler hala Greif direnişi karşısında üç maymunu oynamaktadırlar.

“Söz, yetki, karar” işçilere!

Greif direnişi “söz, yetki, karar” hakkının işçilerin elinde olduğu zaman neler yapılabileceğini göstermesi açısından önemli bir deneyim olmuştur. “Söz, yetki, karar” hakkının işçilerin elinde gerçek bir silaha dönüşmesi ancak işçi ve emekçilerin sınıf ve mücadele bilinciyle hareket etmesiyle mümkündür. Aksi halde boş bir laf yığını olmaktan öteye geçemez. Bugün bazı sendika bürokratları fabrikalarda işlevsiz komiteler kurarak bu hakkı işçilere verdiklerini ifade etmektedirler. Gerçeklik ise tam tersidir. İşçilere “söz, yetki, karar” hakkı tanınmadığı gibi bilinçleri dumura uğratılmakta, her türlü eylem ve mücadele dinamikleri bastırılmaktadır.

“Söz, yetki, karar” hakkının işçilerde olduğu gerçek bir yapı ancak, işçilerin bilincinin geliştirilmesiyle hayat bulabilir. İşçi ve emekçilerin siyasal sınıf bilinci, fiili-meşru mücadele anlayışı ve pratiği geliştirilemediğinde, “söz, yetki, karar” hakkı gerçek manada işçilerin eline verilemez.

Greif direnişi “söz, yetki, karar” hakkının işçilerde olduğu gerçek bir yapının nasıl olması gerektiğini somut olarak göstermiştir. Greif’ın öncüleri bir yıla yayılan bir çaba ortaya koyarak, ulaşılan her işçiyle eğitim çalışmaları yapmışlar ve komiteler oluşturmuşlardır. Eğitim çalışmalarında işçi sınıfının mücadele tarihi, deneyimler, sınıfın tarihsel misyonu vb. işlenmiştir. Sınıf ve mücadele bilincini geliştirmek için, öne çıkan işçilerin de yazı katkısı sunduğu fabrika bülteni vb. araçlar etkin biçimde kullanılmıştır. Ön sürecinde ve fabrika işgali başladıktan sonra işçilerin eğitimi kesintisiz olarak sürdürülmüş, komiteler işlevli birer araca dönüştürülmüştür. Böylece mücadelenin aktif tarafı haline gelen işçiler sınıfsal çıkarları doğrultusunda harekete geçmişlerdir. Bu çabalar “söz, yetki, karar” hakkını Greif işçilerinin elinde bir silaha dönüştürmüştür.

Greif işçilerinin asıl gücü devrimci işçilerin öncülüğünde tabana dayalı işçi demokrasisinin hayat bulmasından gelmektedir. Kimilerinin “böyle işçiler bizim örgütlü olduğumuz fabrikalarda olsa biz de aynısını yaparız” dediği işçiler, onların fabrikalarındaki işçilerden farksız belki de daha geri bilince sahip işçilerdi. Aslolan, onlara tüm zenginlikleri yaratanın sınıf olduğunu kavratmak, sınıf çıkarları doğrultusunda harekete geçirmek ve sınıfının mücadele yasalarını rehber alan bir tutumu örgütlemektir. Greif Direnişi’nde yapılan bu olmuştur.

Greif işgali ve işçi direnişleri!

İşçi sınıfı ve emekçilere dönük saldırılar her geçen gün artıyor. Hayata geçirilen saldırı politikaları, yasalar, yönetmelikler, fiili uygulamalar işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarını her geçen gün ağırlaştırıyor. Pandeminin ve krizin faturası işçi ve emekçilere ödettiriliyor.

İşçi ve emekçiler ağırlaşan çalışma ve yaşam koşullarına karşı alttan alta öfke biriktiriyorlar. Bu öfke birleşik ve güçlü biçimde kendini dışa vuracak kanallardan şimdilik yoksun.  Sermayenin işçi sınıfı ve emekçileri baskı ve zorbalıkla, gerici ideolojilerle, sendikal bürokrasi ağıyla kuşattığı, fakat aynı zamanda öfkenin mayalandığı günlerden geçiyoruz. Bu cendereyi parçalamanın yolu, fiili-meşru mücadele anlayışı ile hareket eden sınıf odakları yaratmaktan geçiyor. Bu açıdan mevzii direnişler önemli bir yerde duruyor. Yarının güçlü sınıf mücadelelerine hazırlığın bir adımı olan mevzi direnişleri birleşik-kitlesel bir sınıf hareketinin öncü sarsıntıları olarak ele almak, halihazırdaki sınırlılığı aşmayı hedefleyen müdahaleleri güçlendirmek ve yaygınlaştırmak gerekiyor.

Bu hazırlık yapılırken, bugün için önemli bir sorun alanı olmasa da, sınıf mücadelesini dar ekonomik sorunlar, sınırlı sosyal haklar alanına sıkıştıran anlayışların yarın devrimci siyasal sınıf hareketi yaratma mücadelesinin önünde önemli barikatlardan biri olacağı unutulmamalıdır. Sınıflar mücadelesi bu açıdan sayısız deneyimle doludur. Devrimci-ilerici işçiler bu gerçekliği hep göz önünde bulundurmalı, harekete siyasal sınıf bilinci kazandırmak için çaba sarf etmeli, yarının kitlesel sınıf mücadelelerine hazırlık yapmalıdır.

Greif işgali yapılması gereken hazırlığın ideolojik, politik, pratik yönlerinin nasıl olması gerektiğini gösteren önemli bir deneyim ve birikim olarak yol göstermektedir. Greif kriterleri işçi sınıfının tarihsel mücadele deneyimlerinin ve birikiminin ileri bir ifadesi olarak orta yerde durmaktadır. Aslolan sorunları görmek değil onları aşacak yöntemleri hayata geçirmek ve mücadeleyi ileri taşıyacak adımlar atmaktır. Greif’ta hayat bulan tam da budur. Bu da fiili meşru mücadele anlayışı ile, yani işçi sınıfının mücadele yasaları ile hareket edilerek sağlanmıştır. İşçi sınıfı sermayenin sömürüsüne, sermaye devletinin saldırılarına ve sendikal bürokrasiye karşı ancak böyle bir mücadele anlayışı ile karşı koyabilir. İşçi sınıfının iktidarına giden yol ancak böyle düzlenip açılabilir. Diğer her türlü adım geçici olmaya mahkum sınırlı kazanımlar elde etmenin ötesine taşınamaz. Devrimci sınıf hareketi yaratma bakışının yol gösterdiği mücadelelerle elde edilen her kazanım ise mücadeleyi büyütmenin bir aracına dönüşür.

Türkiye işçi sınıfının bugün en temel ihtiyacı yeni Greif’lar yaratmak, Greif Direnişi’nde ete-kemiğe bürünen mücadele anlayışını hayata geçirmektir. Geleceği kazanmanın yolu buradan geçmektedir. Greif kriterleri bugünün tablosunda çok daha yakıcı bir ihtiyaç olarak karşımızda durmaktadır. Bu mücadele anlayışını sınıfa taşıma, bu çizgide bir mücadeleyi örgütleme görev ve sorumluluğu öncelikle sınıf devrimcilerinin omuzlarındadır.

 

 

 

 

 

Greif İşgali işçilerin ellerinde
bir direniş meşalesidir!

 

“Anne akşam işten geldiğinde uyumuş olsam da bana sarılır mısın?” Mesailerden bunalmış Fatma’nın gözleri doldu, beş yaşındaki kızının bu masum isteği karşısında.

“Baba bizi bırakıp neden işe gidiyorsun?” diye sorduğunda, Ahmet’in altı yaşındaki biricik oğluna verebileceği cevap, “Ama sana çikolata alamam gece işe gitmezsem” idi. Hafta sonu oğluyla markete gittiklerinde babasının uzattığı çikolatayı almayarak, “Gece işe gitme baba, ben çikolata istemem artık” diyen oğluna yüzünü çevirmişti Ahmet, gözyaşları görünmesin diye.

İstanbul’un emekçi semtlerinden bindiğimiz servislerle, kaleyi andıran, içerisinde devasa makinelerin bulunduğu çuval fabrikasına taşınıyoruz, sabah, öğlen ve akşamları. Günler, haftalar, aylar, yıllar birbiri ardına geçip gitmekteydi. Bu tekdüze yaşamda öğütülen hayatlarımızdı; mutsuz, durgun ve çaresiz… Fabrikalarda ağır çalışma koşullarının ve yöneticilerin hakaretleri, dışarıda yetmeyen maaşların yarattığı bunalım...

Bu hep böyle miydi, hep böyle mi olacaktı? Bu, işçinin alnına yazılmış kader miydi? Yok muydu bunun başka yolu? Bu cendereyi parçalayacak, umutsuzluğa ışık olacak, çaresizliği dağıtacak ve hayatları sarmalamış bu bunalımdan çıkacak bir yol…

Çare “İşgal, grev direniş!”

-Hiç bu kadar heyecanla buraya gelmeyi istemezdim. Şimdi evde duramayıp ya da sokakta bile gezemeyip, bir an önce fabrikada olup, her dakikasına, her anına müdahil olmak istiyoruz.

-Azimli olmayı ve bugüne kadar sırtımızdan geçinenlere karşı birlik olmamızı, ekmeğimiz için direnmeyi öğretti.

-Burada 18-19 ile 54 yaş arasına kadar insanlar var. Ayrı ayrı bölümlerde çalıştığımız için kimse kimseyi tanımıyordu. Ama bu işgalden sonra herkes birbirini daha iyi tanımaya başladı. Herkes kardeş gibi geçinmeye başladı. Herkesin birbirine saygısı daha da çok artmaya başladı.    

-Televizyonda izlediğim zaman “niye böyle işgal yapıyorlar, niye grev yapıyorlar, niye polis bunlara saldırıyor” diye düşünürdüm. Ama gerçekten o arkadaşlar haklıymış, ben bunu burada gördüm ve anladım. Demek ki herkesin bir mücadelesi varmış. O gün belki gidip onlara destek olsaydık biz de bu durumda olmazdık. Geç kalmışız ama çok geç kalmış sayılmayız.

-Alınan hakkımı, çalınan hakkımı burada kazanıp, yapılan hırsızlığın acısını onlardan çıkarmak için de buradayım. İçimde bir hırs var, onlara karşı bir öfke var, nefret var.

-İnsanın özgüveni gelmesi için bazı şeyleri göze alması gerekir. Bazı zorlukları yaşaması gerekiyor. Benim bu saatten sonra yapacağım tek şey olur. Hakkımı aldıktan sonra yarın bir gün başka bir fabrikada direnişte olan arkadaşlarımın yanına gitmek olacak. Çünkü biliyorum ki her şeyden sonuç elde edeceğiz. Özgüvenim geldi. Sadece bizim için değil başka arkadaşlar için devam edeceğiz ve bu daha başlangıç diyoruz.

(İŞGAL – 60 Uzun Gün belgeselinden…)

Karanlık parçalanmıştı. Her yeri aydınlatmaktaydı, işçilerin ellerindeki direniş meşalesi. Yılgınlık yok, umutsuzluk yok, artık birleşmiş, kenetlenmiş, sıkılmış yumruklarla yürünüyor sömürüye ve zulme karşı. “Bu daha başlangıç mücadeleye devam!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!” sloganlarıyla meydanlarda, sanayi havzalarında, sömürünün olduğu her yerde, taşeronluğa, kölece çalışma koşullarına karşı bayraklaşmış sloganlarıyla yürüyor işçiler.

Bundan yedi yıl önce yaşanmıştı Greif işgali. Taşeronlaşma ve sömürüye karşı taban birliğini ve komitelerini kurarak, bir yıl boyunca yapılan eğitim çalışmalarıyla sınıf bilincini kuşanmıştı işçiler. Sendikal bürokrasiye karşı söz-yetki-karar hakkı işçinindir diyerek, bu hakkı ellerine alıp kullandıkları, 60 gün boyunca gerçekleştirdikleri işgalin üzerinden yedi yıl geçti. Greif İşgali, krizi ve salgını fırsat bilen sermayeye karşı gerek örgütlenme gerek mücadele anlayışı ve pratiğiyle işçi sınıfına yürünmesi gereken yolu bugün de göstermektedir.

İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!

İşgal, grev, direniş!  

İşgalci Greif işçileri