8 Kasım 2019
Sayı: KB 2019/41

Saray rejimi Trump’ın önünde diz çöküyor
IŞİD’i yaratanların “teröre karşı savaş” demagojileri
Vergiler üzerinden yasal soygun
Burjuva medyada kuyunun dibi
Metal İşçileri Birliği mücadeleye çağırıyor!
İkramiye ve sosyal hakların maaşlardan ayrılması talebi üzerine
MİB MYK Kasım ayı toplantısı sonuçları
Birleşik Metal-İş Gebze Şube Genel Kurulu üzerine
Sermaye sınıfı daha ağır kölelik koşullarına niyetli
Devrimci taktiğin sorunları / 1 - H. Fırat
Emperyalist işgal ve Suriye’nin geleceği
Halk isyanları çıkışın yolunu da açacaktır
Lübnan’da devrim şiarları yankılanıyor
Basel’de Ekim Devrimi ve TKİP’nin yıldönümü etkinliği
Üniversitelerde neler oluyor?
Kadına yönelik şiddetin bir örneği: “Yeminli bakirelik”
Yılmadık, yılmayacağız!
Vallahi sevabına
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Vergiler üzerinden yasal soygun

 

Yeni vergi yasası paketi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edildi. Bu yasaya göre Dijital Hizmet Vergisi, Değerli Konut Vergisi, Konaklama Vergisi gibi yeni vergiler getirilirken, Gelir Vergisi tarifesine yeni dilim ve oran eklenmiş oldu.

Vergide yapılan düzenlemeler vergi adaletsizliğini ortadan kaldırmak için değil, aksine işçi ve emekçiden daha çok vergi almak amacıyla yapılıyor. Dolaylı ve dolaysız olarak toplanan bu vergiler hem çalışan sınıftan hem de sermaye sınıfından aynı oranlarda toplanıyor.

Yeni düzenleme ile birlikte AKP “çok kazanandan çok, az kazanandan az alacağız” diye propaganda yürütse de işin aslının öyle olmadığını bir örnek bile göstermeye yeterli olacaktır. Dijital Hizmet Vergisi adı altında, internet ortamında mal ve hizmet satışından, reklam vb.den elde edilen kazançlara vergi getirildi. Dünya genelinde 750 milyon euro, Türkiye’de 20 milyon liradan fazla kazananları kapsıyor bu yasa. Bu durumda dünyada tekelleşmiş, Amerikan menşeili teknoloji şirketleri olan Google, Amazon, Facebook ve Apple gibi devler internet ortamından elde ettikleri gelirleri üzerinden Türkiye’ye %7,5 oranında vergi ödeyecekler. İlk olarak Fransa’da dile getirilen ve Amerikan şirketlerini hedefleyen yasa ile Fransa %3 oranında vergi topluyor. Orada bu yasaya G.A.F.A da deniliyor ve Türkiye’nin G.A.F.A’ya çok da ‘Fransız’ kalmadığı ortada. Teknoloji devlerinin bu vergi yükleri ile ulus devletlerin piyasalarından çekilmelerini beklemek gülünç olur. Tekellerin atacakları ilk adım, hizmetlerine zam yapıp, bu farkı kullanıcılardan çıkarmak olacaktır. Hatta Türkiye’de bu kanun kabul edilince, Spotify uygulaması hemen 4-6 TL arasında zam yapacağını duyurdu. Yani tekrardan dolaylı yollardan para kaynağı oluşturuldu.

Toplumsal zenginliği üretenlerin bu zenginliğin paylaşılmasında yaşadığı eşitsizliği matematiksel olarak da ortaya koymak mümkün. %1’in %99’dan büyük olduğu kapitalist sistemde, hem kapitalistlerin hem de onların devletlerinin soygunu ile işçi ve emekçiler çok yönlü sömürü cenderesi içindedirler. Özel ya da kamuda çalışan, geçimini emeğini satarak sağlayan işçi bir yandan ürettiği değerin karşılığını alamıyorken, diğer yandan da devletin topladığı vergiler ile “çalışan yoksul” haline geliyor. Asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığı Türkiye’de milyonlarca asgari ücretli, Gelir Vergisi’ne getirilen zam ve enflasyonun erittiği maaşlar ile mücadele etmek zorunda.

Bir de madalyonun öteki yüzü var. Cumhurbaşkanlığı maaşı, 7 bin TL zam yapılarak, 81 bin 250 TL’ye çıkarıldı. Erdoğan’ın şirketlerinden kazandıklarının yanına bir de devletin hazinesinden aldığı bu aylık maaş eklendi. Sermayenin diktatörünün sefahatinden tasarrufa gitmediği bir kez daha görüldü. Büyük sermaye gruplarının ve yandaş sermayedarların da krizi nasıl fırsata çevirdiklerini, borçlarını kamusal kaynaklara nasıl yıktıklarını biliyoruz. Her bakımdan akıldışı olan bu sistemde servet ve sefalet arasındaki uçurum derinleşmeye devam ediyor.

İşçi ve emekçilerin, örgütlü davranan sermayenin sömürü düzenine karşı güçlü bir yanıt vermekten başka bir çareleri yoktur. En acil istemler olarak, “İnsanca yaşamaya yeten asgari ücret!”, “Artan oranlı gelir vergisi!”, “Servet vergisi alınsın!”, “Asgari ücretliden vergi alınmasın!”, “Her türlü dolaylı vergi kaldırılsın!” taleplerini öne çıkarıp, mücadeleyi yükseltmeleri gerekmektedir.

Zaten her türlü kazancı elinden çalınan asgari ücretlilerin vergi ödemesi ayrı bir yüktür. Hele ki ekonomik krizin yaşamı ağırlaştırdığı, AKP gibi kendi bekası uğruna savaşlar çıkartan, kamusal kaynakları yandaşları ile birlikte yağmalayan sefil bir burjuva iktidarının var olduğu bir ortamda, işçi ve emekçilerin örgütlü mücadeleyi yükseltmeleri tek seçenek haline gelmiştir. Lübnan’da da görüldüğü gibi, bardağı taşıran son nokta olarak Whatsapp uygulamasına getirilen zammın tetiklediği kitlelerin güçlü sokak muhalefeti hükümete geri adım attırmıştır. Dünyanın farklı birçok noktasında sefalete sürüklenen kitleler sokaklarda mücadele etmektedir. Türkiye’de de bu soygun düzenine dur demek için harekete geçmenin vaktidir.

 

 

 

 

Ekonomi büyümeyecek, işsizliğin etkisi artacak”

 

Türkiye kapitalizminin krizi özellikle işçi sınıfı ve emekçiler üzerinde etkili olmaya devam ederken, uluslararası kuruluşların ekonomiye ilişkin raporları da krizi gözler önüne seriyor.

Bugün Türkiye İzleme Raporu’nu yayımlayan Dünya Bankası, ekonominin bu yıl büyüme ya da küçülme kaydetmeyeceği öngörüsünde bulundu.

Ekonomideki toparlanma için uygulanabilecek politikaların ele alındığı raporda, 2020 için yüzde 3 büyüme, 2021 için yüzde 4 büyüme olacağı tahminleri yer aldı.

Bunlara ek olarak Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Auguste Kouame yüksek işsizlik sorununu değerlendirerek, en yoksul kesimde işsizliğin etkisinin uzun vadede daha fazla olacağını belirtti. Kouame yoksul kesimlerin özellikle inşaat ve tarımda çalıştığını, işsizliğin en fazla arttığı sektörlerin tarım ve inşaat olması nedeniyle de bu kesimlerin krizden en fazla etkilenen kesimler olduğunun altını çizdi. Bu kesimlerin krize karşı “savunmasız” olduğu ve daha fazla etkilenmelerinin beklendiği ifade edildi.





Ekim ayı açlık sınırı 2.050 lira”

 

Birleşik Metal-İş Sendikası Araştırma Merkezi (BİSAM) Ekim ayı açlık ve yoksulluk sınırını açıkladı.

Açıklamaya göre Ekim ayında açlık sınırı 2.050 lira iken, yoksulluk sınırı 7.092 lira oldu. Raporda 3 büyükşehir için, İzmir’de açlık sınırı 2.245 lira, İstanbul’da 2.173 lira, Ankara’da ise 1.994 lira olarak belirtildi.

Resmi enflasyonun 16 yılda yaklaşık 4,25 kat arttığı belirtilen raporda, açlık sınırının da 4.6 kat arttığı belirtildi ve “2003 yılının ekim ayında 4 kişilik bir aile günlük minimum 15 TL’ye sağlıklı beslenebilirken bugün ancak 68,34 TL’ye sağlıklı beslenebilmektedir” ifadelerine yer verildi.

Açlık sınırı 2.050 lira iken dört kişilik bir ailenin kişilere göre hesaplaması şu şekilde açıklandı:

“Buna göre yetişkin bir kadının sağlıklı beslenmesi için yapması gereken harcama tutarı 17,58, yetişkin bir erkeğin 18,19, 10-18 yaş arası bir çocuğun 19,59, 4-6 yaş arası bir çocuğun ise 12,98 TL.”