27 Eylül 2019
Sayı: KB 2019/35

Geleceği, sınıf mücadelesi tayin edecektir!
AKP’nin yandaş sermayeyi kurtarma hamleleri
Siyonist işgalin harcı Türkiye’den
AKP’den yeni “yargı reformu” aldatmacası
“Yatırımlar çakıldı, işsizlik tırmandı, kredi talebi düşük”
Ulucanlar Katliamı’nın ve direnişinin 20. yılı
Hugo Boss İzmir, “Yardım Fonu” ile neyi amaçlıyor?
Çok yönlü saldırıları birliğimizi güçlendirerek püskürtelim!
Petrokimya İşçileri Birliği: Hangi su ile hangi kiri yıkayacağız şimdi?
Sınıf devrimcilerinden kıdem tazminatı gündemli etkinlikler
Çin Halk Devrimi’nin zaferinin 70. yılı!..
Dört bir yana yumruk sallamayalım - Mao Zedung
İran-ABD gerilimi ve artan savaş tehlikesi
Yemen halkının Suudi saldırganlığına karşı direnişi meşrudur!
Afganistan’da emperyalist işgal ve Taliban kabusu devam ediyor
FFF hareketi ve devrimcilerin sorumluluğu
Gericiliğin hedefinde İstanbul Sözleşmesi var!
“Her üniversite mezunu iş sahibi olacak diye bir şey yok!”
Düzenin “mutluluk” safsatasına kanmayalım
Devrimci samimiyet ve eleştirinin örneği: Rosa Luxemburg
Rus toplumunun aynası: İlya Repin
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Rus toplumunun aynası: İlya Repin

 

Benim işim dolaylı anlatım olamaz. Göz okşayan halılar boyamak, danteller örmek, modayı izlemek- yani Tanrının armağanını tersyüz etmek, Zeitgeist’a-zamanın ruhuna boyun eğmek... bana uymaz. Ben 60’ların insanıyım. Benim için Gogol’un, Belinski’nin, Turgenyev’in, Tolstoy’un idealleri hala yaşıyor. Mütevazı çabam, vargücümle düşüncelerimi gerçeğe yaklaştırmaktır. Çevremdeki yaşam beni olağanüstü etkiliyor ve huzursuz kılıyor, adeta kendiliğinden tuvale akıyor. Gerçeklik öylesine acımasız ki, oturup nakış motifleriyle vakit geçirmeye vicdanım elvermez -en iyisi bu işi iyi yetişmiş soylu hanımefendilere bırakalım.” (İ. Repin)

Repin’in sanatının en önemli özelliği Rus tarihinin tam bir aynası olmasıdır. Onun resmi sıradan bir gerçekçilik ile açıklanamaz. Bunun sebebi ise başlangıcından sonuna kadar tarih tanıklığı yapmasıdır. Herhangi bir olayı vb. gerçekçi bir tarzda yansıtmaz, fakat tanıklığını yaptığı bütün olayları gerçekçi bir içerikle ve ayrıntılara inerek yansıtır.

İlya Repin Rusya’da sosyal ve siyasal açıdan hareketli bir dönemde yaşamış ve dönemin gelişmelerinden etkilenmiştir. Repin, 24 Haziran 1844’te bugünkü Ukrayna’da doğmuştur. Asker olan babası onu 10 yaşındayken askeri okula göndermiş ve resime olan ilgisi ilk bu okulda topografya eğitimi ile başlamıştır. Ardından bir ikona sanatçısı olan Bunakov’un yanında eğitim almıştır. Burada portre çalışmalarına da önem vermiştir. 1866’da Petersburg’a gitmiş ve çok geçmeden İmparatorluk Sanatlar Akademisi’ne öğrenci olarak girmiştir. Bu sıralarda çeşitli portre siparişleri alarak geçimini sağlamış ve bu sayede başka ülkelere giderek tarihe daha yakından tanıklık edebilme imkanı bulmuştur.

Akademide okuduğu yıllarda bir grup öğrenci imparatorluğun sanat anlayışına karşı çıkmış ve kendilerine “gezginler” adını vermişlerdir. Bu grup “Peredvizhniki Sanatçıları Derneği” isimli bir dernek kurarak kendi sanat anlayışlarını yaşatmaya çalışmışlardır. Repin de bu derneğin bir üyesi olarak hareket içerisinde yer almıştır.

İtalya ve Fransa’yı gezen Repin İdil Nehri kıyısında yaptığı gezintide gördüğü bir “tablo”yu 3 yıl boyunca tuvale akıtmış ve bilinen “Volga Kıyısında Burkalar” isimli eseri ortaya çıkmıştır.

Avrupa gezisinde emprisyonizmi (izlenimcilik) tanımış, onun etkisinde kalmış, fakat izlenimci olmamıştır.

İtiraf Reddi, Bir Propagandacının Tutuklanması, Buluşma, Onu Beklemiyorlardı, Kursk‘ta Dinî Resmî geçit, Korkunç İvan ve Oğlunu öldürüyor, Zaporozhye Türk Sultanına Alaycı Bir Mektup Yazan Kazaklar gibi birçok başyapıta imza atan Repin, eserlerinde tarihsel olayları ayrıntılı bir şekilde işleyerek, adeta görsel bir tarih yazıcılığı yapmıştır.

Öyle ki bu eserlerinin en bilinenlerinden olan Korkunç İvan ve Oğlunu Öldürüyor isimli eseri, sergilendiği müzede, iktidar yanlısı Ruslar tarafından bugün hala saldırıya uğramaktadır. Bu eser sanatçının, olay ile ilgili psikolojik durumu son derece başarılı yansıtması açısından öne çıkmaktadır. Tiyatro metinlerine de konu olan olayda 4. Rus Çarı İvan Vasilyeviç (Korkunç İvan) hamile gelinini döver ve yanına gelen oğlunu da bir asa darbesi ile öldürür. Repin bu gerilimli durumu gerçekçi bir şekilde yansıtabilmek için İvan’ın gözlerini çizerken mezbahada öldürülen hayvanların gözlerinden esinlenmiştir.

Yaşamı boyunca tanık olduğu devrimci süreçleri de tuvaline aktaran Repin, Rusya’daki devrimci gelişmelerden etkilendiğini Devrimci Toplantı isimli tablosunda göstermektedir.

Repin’in dikkat çeken bir diğer eseri ise Paris’te bulunduğu sıralarda bir eyleme denk gelmesinin ürünüdür. Komün’de yaşamını yitirenler anısına yapılan eylem Père Lachaise Mezarlığı’nda Komünler Duvarı Yakınındaki Yıllık Anması isimli resmi yapmasına ilham vermiştir. Anma esnasında gördükleri üzerinden oluşan duygularını şöyle ifade etmektedir: “İnsan akını durmuyordu. Çiçeklerle kaplanan duvar kırmızı renkte mükemmel bir İran halısını andırıyordu. Bu resmi mutlaka her zaman yanımda taşıdığım seyahat günlüğüme kaydetmek istemiştim. Ancak ilerleyen insan kitlesi benim görüşümü ve çizmemi engelliyordu. Fakat Fransızlar ince duygulu ve saygılı bir halk. Birkaç kalıplı işçi kendiliğinden beni korumaları altına aldılar ve bana yer açtılar.”

Sovyet Devrimi’ni uzaktan izleyen İlya Repin, Devrim’den sonra ayrılan ülke olan Finlandiya’nın vatandaşı olmuştur. Her ne kadar Bolşeviklere mesafeli dursa da Bolşevikler onu Rus Gerçekçiliğin önemli bir ismi olarak görmüştür. Devrimden sonra Sovyet İktidarı bir heyet göndererek Repin’i SSCB’ye davet etmiştir. Repin bu davete yanıt vermese de Sovyet iktidarı onu kültür-sanat çalışmaları gündeminden hiçbir zaman geri tutmamış, genç sanatçılara örnek olarak göstermiştir. 1924 yılında 80. doğum günü vesilesi ile onuruna Moskova ve Petersburg’da sergiler düzenlenmiştir.

Sanatın ve sanatçının toplumla bir bütün olması; toplumun içinde yaşaması, onunla nefes alıp vermesi ve oradan besleniyor olması gerektiğinin önemli bir temsilcisi olan Repin, bugün tarihsel anlamda anılmayı ve yaşatılmayı fazlasıyla hak etmektedir. Onun tabloları sergileri de aşarak, tüm yaşam alanlarımızda sergilenmelidir. Burkalar tablosundaki, yüzleri yere düşmüş, yorgun ve yaşlı burkaların aksine umutla ufka bakan ve kayışı çıkarmaya çalışan genç burkanın bakışı gibi...

29 Eylül 1930’da Finlandiya’daki evinde aramızdan ayrılan sanatçının anısı önünde saygı ile eğiliyoruz.

F. Deniz