22 Aralık 2017
Sayı: KB 2017/49

Devrimci sınıf hareketi!
AKP çürüyen sistemin aynadaki yüzüdür!
Siyasal İslam’ın Filistin riyası
AKP-cemaat kavgası ve “FETÖ’yle mücadele” demagojisi
Metal’de son viraj
Her yönüyle güçlü bir Mesleki Eğitim Kurultayı için...
Devrimci sınıf sendikacılığı!
Taşeron köleliği ve AKP’nin yalanları
“İstihdam Şurası” ve istikrarlı sahtekarlık
Sendika düşmanı Sumitomo’nun şeceresi!
Emperyalist sömürgecilerin yarattığı devlet: İsrail
Filistin’de tarihsel kuşatma
Güney Kürdistan’da maaş eylemleri ve çatışmalar
İşçi ve emekçi kadınlar hakkı olanı istemelidir!
Burjuva kadın, işçi kadının dostu olabilir mi?
Kadın bedeninin cinsel bir metaya dönüştürülmesine karşı mücadeleye!
Mesleki Eğitim Kurultayı hazırlıkları devam ediyor
Darbeye giden yolda kanlı bir katliam: Maraş!
Roboski Katliamı 6 senedir Kürtçe ağıtlarda!
Hoşçakal Hüseyin
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Taşeron köleliği ve AKP’nin yalanları

 

Taşeron çalışma sistemi, ücretli kölelik düzeninin bir tersane işçisinin diliyle “zulüm” halidir. Patronlar açısından bir kolaylık kapısıdır. Sömürüyü katmerlediği gibi, sermayenin kârını arttırabileceği bir düzenlemedir.

Taşeron şirketler, şirket bünyesinde veya dışında kurulmuş alt işveren, tali işveren veya alt işletici olarak geçerler. Alt işveren ana şirketle yaptığı anlaşmaya göre belirlenen süre boyunca üzerine aldığı işi yüklenir. Daha fazla kâr etme mantığı üzerine kurulu kapitalist sistemde sermaye sınıfı için işlevlidir, çünkü;

-İşçi maliyetinden kısarak, eğer iş yerinde kadroluların belli hakları varsa taşeronu bu haklardan mahrum bırakarak yeni bir kâr etme noktası yaratır.

-Bir iş yerindeki belli işler taşerona verilir, böylece ana şirket hem bu iş alanına kafa yormak zorunda kalmaz hem de taşerona devredilen işlerin sorumluluğunu da devretmiş olmanın rahatlığı ile davranır.

-Bir başka açıdan baktığımızda, iş yerindeki işçilerin kadrolu ve taşeron diye baştan bölünmüş olması sermaye sınıfı açısından en önemli noktadır.

Taşeronlaşma özelleştirmelerle doğrudan bağlantılıdır

Taşeronlaşmanın, Türkiye’de neo-liberal politikaların işlerlik kazandığı, özelleştirme hamleleri ile devlet işletmelerinin kapatıldığı dönemle doğrudan bağlantılı olarak ilerlediğini görürüz. Dünyada ‘70’lerle başlayan neo-liberal dönüşüm, Türkiye’de ‘80 sonrası hayata geçirilebilen gerçek anlamıyla ‘90’larla birlikte işletilebilen bir süreçtir. Her türlü kamusal alanın ve hizmetin ticarileştirilmesi (özelleştirilmesi) kapsamlı 1995 yılında imzalanan GATS, MAİ ve MİGA anlaşmaları taşeronluk sistemine hız kazandırmıştır.

Taşeronlaşma sınıfın bütünlüğünü bölmektedir

İşçi sınıfının bölünüp parçalanması sermaye açısından diğer bir dizi hak gaspından çok çok daha önemlidir. Çünkü örgütsüz bir işçi sınıfı, sermaye sınıfı için en büyük kârdır. İşçi sınıfının kadrolu, taşeron, sözleşmeli vb, biçimlerde bölünmesi sendikalaşma, örgütlenme ve hak arama mücadelesi açısından ciddi zorluklar yaratmaktadır. Zira işçiler, birbirlerine dönük gerilim ve rekabet içine girerler. Kadrolu işçiler, taşeron işçiler üzerinde tahakküm kurma, zor ve yapmak istemedikleri işleri üzerlerine bırakma gibi davranışları sıkça sergilerler.

Taşeron işçi ve sorunları

Özelleştirmenin % 90’ının AKP döneminde olduğu 1 Aralık tarihli gazetemizde çıkan yazı ile ortaya konmuştu. Özelleştirme ile doğrudan bağlantılı olduğunu belirttiğimiz taşeronluk da bu duruma paralellik göstererek 15 yılda palazlanmıştır.

Verilere baktığımızda; Türkiye’de 2002 yılındaki taşeron işçisi sayısı 387 bin iken, günümüzde 2 milyona ulaşmış bulunuyor. Üç yıl önce yapılan bir araştırmaya göre; taşeron işçilerin yüzde 4,6’sı 18-24, yüzde 59,6’2sı 25-38, yüzde 23,6’sı 39-45, yüzde 9,4’ü 46-52 yaş aralığındadır.

Sadece özel sektörde değil kamu kuruluşlarında da çok sayıda taşeron işçisi istihdam edilmektedir. Taşeron işçilerinin yaşadığı sorunları şu şekilde sıralayabiliriz:

- Taşeron işçisi kadrolu işçi ile aynı iş yüküne sahip ama en başta güvenceli bir işten yoksun.

- Çalışma alanında, iş arkadaşları tarafından dışlanan bir psikoloji ile çalışmak zorunda kalmaktadır.

- En ağır işler taşeron işçilerine yaptırılmaktadır.

- Aynı işi yaptığı işçiden genelde daha düşük ücrete çalışmaktadır.

- Sigortaların düzenli yatırılmasında genelde sıkıntı çıkar.

- Düzenli bir işe sahip olmadığı ve düzenli sigorta yatırılmadığı için emekli olabilmek zorlaşmaktadır.

-İş kazası riski daha yüksektir. İş kazalarının % 90’ı taşeron kapsamındaki çalışma alanlarında gerçekleşmektedir.

-Sendikalı olması engellenmektedir.

Taşerona kadro yalanının ardı, arkası

Taşeron çalışmayı yaratanlar, önünü açanlar hükümet eliyle “taşerona kadro” diye sahte umutlar yayıyorlar. “Kamuda çalışan taşeron işçilerine kadro” verileceği günlerdir televizyonlarda, gazetelerde… Şu haliyle en iyi şekilde uygulandığını varsaysak bile sadece kamu alanını kapsaması düzenlemenin tüm taşeron işçilerinin sorununu çözemeyeceğini gösteriyor. Kaldı ki sadece kamuda çalışan taşeron işçileri için bile sorunu çözecek bir düzenleme değil. Bu düzenleme ile taşeronda çalışanlar kadrolu değil “sözleşmeli personel” olarak görülecek. 3 yıllık sözleşme süreçleri ile işe alınanların devlet memurluğunda işe alınırken karşı karşıya kalınan tüm aşamaları aşması gerektiği ifade ediliyor. Bu da sınavdan güvenlik soruşturmasına, devlet memurlarının işe alınma sürecindeki tüm aşamaları kapsıyor.

Taşeron düzenine karşı örgütlü mücadeleye!

Yazının başında ifade edilmeye çalışıldığı üzere, taşeron sistemi kapitalizmin kâr için, krizini aşmak için sarıldığı bir yöntemdir. Ve altını çizmek gerekiyor ki taşeron çalışma sadece taşeron olarak çalışan işçiyi etkilemiyor. Taşeronluk ile belirlenen koşullar kanıksatılıp kadrolu işçinin çalışma düzlemi de buraya çekilmeye çalışılıyor. Taşeron çalışmanın kaldırılması, taşeronluk düzeninin son bulması için kadrolu-taşeron-sözleşmeli tüm işçiler ortak bir şekilde örgütlenmeli, sömürü düzenine karşı omuz omuza vererek mücadeleyi büyütülmelidir.

 

 

 

 

Taşeron düzenlemesi de KHK’yla yapılacak

 

Sermaye devletinin “taşeron işçisine kadro müjdesi” diye sunduğu ama içeriği belli olmayan düzenlemenin de 1 Ocak’a kadar KHK ile hayata geçirileceği ifade ediliyor.

Daha önce “Tüm taşeronlara kadro verilecek” sözünün gerçeği yansıtmadığı ortaya çıkmış, kadro için başvuran işçilerin bir de “güvenlik soruşturması” ve “sınav”dan geçeceği açıklanmıştı.

Ayrıca şu ana kadar yansıdığı kadarıyla belediye işçilerinin yerel yönetime bağlı iktisadi teşekküller kapsamında istihdam edileceği ve kadro haklarının gasp edileceği belirtilmişti. Bu konuda tartışmalar ve belirsizlikler devam ederken bunların yanı sıra, emekli olup da kamuda taşeron işçisi olarak çalışanların emekli statüsünde oldukları için kadroya alınmayacağı öğrenildi.

Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, kadroya alınacak işçilerin eski ücretleriyle çalışacakları ve tayin haklarının bulunmayacağı ifade ediliyor.

Son yansıyan verilerle birlikte “kadro” diye sunulanın yine bir çeşit “özel sözleşmeli” çalışma olduğu anlaşılıyor.

 
§