31 Temmuz 2015
Sayı: KB 2015/29

Topyekûn savaşa karşı birleşik direniş!
Emperyalizme, işbirlikçilerine ve gericiliğe karşı birleşik mücadele!
İçeride ve dışarıda devlet terörü!
Kürt halkına karşı kirli ittifak
İncirlik emperyalist koalisyona açılıyor
Kiminle barışacağız?
Birlikte direnelim! - D. Baran
KESK taleplerini ve eylem takvimini açıkladı
Yeni sendika ve metal işçilerinin görevleri
Sermayenin savaşına karşı sınıf savaşı! - B. Çağ
MİB MYK Ağustos ayı toplantısı
Arçelik LG işçileri mücadeleye devam ediyor!
İş cinayetleri durmuyor
“Engels’in adı ve yaşamı her işçi tarafından bilinmelidir!” - V. I. Lenin
Zulmünü arttıran sistemin karşısına birliğimizin gücüyle çıkıyoruz
DGB Yaz kampı başarıyla gerçekleştirildi: Artık daha güçlüyüz!
Almanya’da kitlesel ve öfkeli protestolar
Filistin’de binler Ahmed Saadat’a saldırıyı kınadı
DAF’ta TİS ve grev
İstanbul’da sınıf devrimcilerine polis operasyonu
“Bizim kararlılığımızla boy ölçüşemeyecekler”
Bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır!
Günay Özarslan’a kitlesel uğurlama
Operasyon saldırısı ve Suruç katliamı protesto edildi
Suruç katliamı raporu açıklandı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sermayenin savaşına karşı
sınıf savaşı!

B. Çağ

 

Sermaye devleti içeride ve dışarıda tam bir savaş sürdürüyor. Suruç katliamı ve IŞİD’in “Türkiye sınırına saldırısı” ile düğmeye basılan bu saldırılar gün geçtikçe daha büyük bir planın parçası olarak uygulanıyor. Bir yandan bini aşkın gözaltı ve tutuklama terörüyle tüm ilerici ve devrimci güçler hedef alınıyor, diğer yandan kardeş halklara yönelik savaş ve saldırganlık tırmandırılıyor. Sendikalar basılıyor, devrimciler, ilerici güçler katledilip tutuklama terörü ile susturulmaya çalışılıyor. Sınıra yığınak yapılırken emperyalist efendilerle sınır ötesi operasyonlar için görüşmeler gerçekleştiriliyor. Sermaye devletinin sözcüleri/yetkilileri savaş çığırtkanlığını, faşist baskı ve terörü meşrulaştırmak için psikolojik saldırılarını da yoğunlaştırıyor.

Bu saldırılar sermaye cephesinin planlarının ne olduğunu gösterirken ilerici ve devrimci güçler cephesinden de mücadeleye dair veriler sunuyor. Bu tablo aynı zamanda bir kez daha muhalefet sınırını aşacak mücadelenin ancak sınıf hareketi ile yaratılabileceğini, bunun için günün görevinin sınıfın özne olarak mücadele sahnesine çıkışının örgütlenmesi olduğunu gösteriyor.

Geçtiğimiz aylarda tam da seçim arifesinde metal hareketiyle yaşanan süreç bunun güncel bir verisiydi. İşte “ekonomik temelli mücadele” diye okunan metal hareketi de grevleri yasaklayanlara karşı fiili grevler örgütleyerek sınıfın tüm düzen yasalarını aşan meşru mücadele çizgisiyle yol aldığını gösterdi. Bu da yılların ‘demokratik mücadele’ anlayışına karşı alternatif bir çizginin kitlesel çıkışıydı. Tek başına fiili grevlere çıkılmasıyla değil aynı zamanda geniş işçi kitlelerince, doğru bir yöntemle bunun görülmesini sağlayan sınıfsal bilincin gelişimiyle bu başarıldı. Artık tekil örneklerden çıkan bu doğru, bir hareketin ruhu olarak varlığını sınıfa kabul ettirdi.

Ve metal hareketinin eylemli dönemini kapsayan Nisan-Mayıs günlerinin ardından bugün sınıf tersten sözünü söylüyor. Seçim döneminde eylemleriyle öne çıkan metal işçileri, şimdi sessizlik ile süreci izliyor. Zira sınıf hala örgütlü bir mücadele öznesi olmak bakımından gereken olgunluğa ulaşmadı. İşte bu da bizi aynı noktaya getiriyor; ekonomik taleplerini kazanma yolunda fiili-meşru mücadeleyi seçenlerin sınıfsal bilinç açıklığı henüz örgütlü bir yapıya dönüşmediği için hareketin ileri atılımı durmuştu. Ve ardından sermayenin saldırıları karşısında tekil süreçler yaşayan, birbirinden kopuk bir hal aldı. Bugün metal hareketi ‘yenilmiş’, ileri çıkan öncü işçiler ve sınıf bölükleri kırılmış değil. Fakat örgütlü bir güç olarak öne çıkamamak ekonomik taleplerinde olduğu gibi sermaye sınıfının saldırılarına karşı da sessiz kalmasına neden oluyor.

Sermaye işbirlikçisi sendikal bürokrasi, emperyalist tekellerin kurumsal işçi yönetim/üretim modelleri, sermaye devletinin polisi, hükümeti, her renkten düzen partisi metal hareketi karşısında etkisiz kaldı. Seçim havası işçi kitleleri arasında oluşmadı. Başta Bursa’daki metal işçileri olmak üzere eylemliliğe geçen her yer bir odak oldu ve bir dönemi aşacak etkiler yaratıldı. Türk Metal çetesi gibi bir güç zayıflatıldı, polisin ve dolaysız olarak devletin sermayenin hizmetindeki pratiği sınıf içerisinde daha açık görüldü. Metal hareketi ve etkisiyle bir dizi farklı sektörde bugün için tekil yansımaları ile bu süreç devam ediyor. Fakat başlayan ve ilerleyen bilinç atılımının sınıfı mücadelenin içerisinde daha farklı bir mevziye taşıdığı kesinleşmiş durumda.

Metal hareketinin çıkışı, seçim gibi işçi ve emekçilerin düzenin kuşatması altında olduğu ve parlamentoların çözüm yeri olarak gösterildiği bir dönemde geldi. Bu hareket “başka bir yol mümkün” şiarını yükseltti. Bugün de bu şiar önümüzde duruyor. Sermayenin başlattığı saldırı atmosferinde ve günlük mücadelenin sürükleyiciliğinde bu basit doğruların üzerinden atlanıyor. Genel tutumlar kendini protesto eylemleri, “barış” çağrısı yapan yürüyüşler olarak gösterse de bu eylemleri gerçek bir karşı duruş olarak ortaya çıkarabilecek işçi sınıfını bu eylemlerin öznesi haline getirecek bir mücadele örgütlenmiyor.

Ve başta Kürt halkına karşı yürütülen kirli savaş kadar Suriye’deki kardeş halkları da hedef alması muhtemel bir savaşı, devrimci ve ilerici güçleri hedef alan faşist baskı ve terörü ancak tam da MESS karşısında ücret iyileştirmesiyle yola çıkan ve mücadelesini sınıfın örgütlü gücüne dönüştürenler durdurabilir.

İşçilerin birliğini sağlayacak böylesi sınıfsal örgütlülükler metal fırtınasının başlangıcında ilk emsallerini yaratmış ve sınıfa yeni deneyimler bırakmıştı. Şimdi metal hareketi içerisinde yeni bir mücadele dönemine doğru ilerlerken tam da bu halkanın güçlendirilmesiyle sermayenin tüm saldırı ve savaş planlarına karşı sınıfın bir özne haline getirilmesi amaçlanmalıdır.

Bugün bizler, sınıfın sermayeye karşı savaşına çağrı yaparken tam da dünkü metal hareketinin sadece ekonomik mücadele olarak okunan ancak gerçek bir sınıf savaşı zemini olan yönüne tüm dikkatleri çekmeliyiz. Dünkü hareketin eylemleri seçim aldatmacası karşısında nasıl bir mücadele bayrağı açarak düzen güçlerinin parlamentarist hayalleri ve reformist güçlerin düzen içine hapsolmuş ilericiliğine karşı dalgalanmışsa, bugün sınıftaki sessizlik de bu cenderenin aşılamamasına zemin oluyor. İşte bunun için altını kalınca çizdiğimiz mücadele doğrularını bugün metal hareketi içerisinde inşa etmekle yüz yüzeyiz. Sınıf devrimcileri bu savaş ve saldırganlık döneminde yüzünü sınıfa dönerek değil bu planları bozacak olan sınıf mücadelesini örgütlemek iddiasıyla adımlarını atmalıdır. Sınıfın özne olarak siyasal sahneye çıkışı sermayenin ve onun hizmetindeki devletin tüm planlarını bozacak mücadele kanalıdır. Bugün aldıkları oylarla çıkardıkları milletvekili sayısına yaslananlar ne devrimci bir direniş ekseninin ne de sınıf hareketinin parçası olabilir. Keza tam da bundan dolayı buna karşı bir mücadele odağı olmaktan, sokak hareketini büyütmekten imtina ediyorlar. Düzene karşı devrimci bir duruş, bugün tek başına bu içeride ve dışarıda savaş atmosferi yaratanlara karşı genel bir toplumsal muhalefet örme çabası ile sağlanamaz. Doğru temellere dayanan bir mücadele örülemeden düzen cephesi geriletilemeyecektir. İşte tam da bunun için oyunları bozma gücüne sahip işçi sınıfını bu kavgaya katmak için, sınıf savaşını yaratmak için örgütlü bir sınıf mücadelesini yükseltme hedefiyle yol yürümeliyiz. Bunu başarıncaya kadar nice ‘şafak baskınları’yla gözaltına alınan binleri, ‘çözüm süreci’ maskesi takıp Kürt halkına karşı saldırı dönemi başlatanları, Suriye halklarına karşı işgal politikaları için emperyalistlerle yeni adımlar atılmasını izlemiş olacağız.


 
§