19 Eylül 2014
Sayı: KB 2014/38

Sınıf mevzilerine, direnişe!
Gerici çeteler ve polis İşçilerin Birliği Derneği’ne saldırdı
Mücadele mevzilerimizi koruyacağız!
“Anadilde eğitim hakkı” talebine saldırı
Saldırılara karşı okulları mücadele alanlarına dönüştürelim!
Tetikçi katiller
21 yıldır korunuyor
AKP iş güvenliği eylem planını açıkladı
İşçi katili devlet!
Şov sürüyor, işçiler ölüyor!
İŞKUR işçileri hakları ve gelecekleri için Ankara’da!

Maden işçisine işsizlik sopası

MİB MYK Eylül toplantısı

Emperyalist saldırganlık ve savaşın alanı genişletiliyor
Filistin halkına
İsrail zorbalığı
Abbas İsrail’in Lahey’de yargılanmasını engelledi
Lear işçileri saldırılara karşı bakanlığa yürüdü!
Kapitalizm ve gençlik
DGB faaliyetleri
STFA EML’de Oğuzhan için eylem ve anma
“Yürüyüşümüz ve adımlarımız hızlanıyor!”
Pandora'nın televizyonu
Ulucanlar'da
devrimci irade
kazandı, devrim kazandı!
Zindanlardaki hak ihlalleri devam ediyor!
Hayat boşluk tanımaz!
Van elinde bir öksüz havası Dağlı sevdaların kentli kavgası: Ruhi Su
Kavganın sürdüğü her yerde NERUDA ve şiiri yaşıyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Gerici-faşist saldırılara ve devlet terörüne karşı...

Sınıf mevzilerine, direnişe!

 

Her türden gericiliğin odağı olarak hareket eden AKP iktidarı; dinci-gerici, milliyetçi-şoven ideolojiyi eğitimden kültür-sanata, medyadan siyasete toplumsal yaşamın tüm alanlarına hakim kılmak için her türlü yol ve yöntemi devreye sokuyor.

Dahası, bu gerici ideoloji ekseninde örgütlenen çeteler yine bizzat AKP iktidarı tarafından destekleniyor, besleniyor ve yeri geldiğinde devrimci ve ilerici güçlere karşı kullanılıyor. Bunun kendisi elbette yeni bir durum değil. Dünden bugüne dinci, gerici, milliyetçi ideoloji ekseninde örgütlenen çeteler hep sermaye devleti tarafından kollandı, desteklendi ve sık sık kirli icraatlarda devreye sokuldu.

Özellikle devrimci güçlere ve kurumlara yönelik saldırı ve provokasyonlarda bu çeteler tetikçi olarak sayısız kez kullanıldı. Maraş, Sivas, Çorum, Gazi gibi katliamlarda ve Kürt halkının özgürlük mücadelesini hedef alan kontra eylemlerde yine bu gerici-faşist çeteler bizzat devletin vurucu gücü olarak organize edildi.

Günümüzde burjuva gericiliğinin merkezi olarak hareket eden AKP iktidarı ise sermaye devletinin bu geleneğini eksiksiz sürdürüyor. Tüm bu kirli ve kanlı yöntemleri azgınca, alçakça ve tüm incelikleri ile kullandı, kullanıyor. AKP iktidarı bu kirli tutumunu saklamak şöyle dursun, bizzat şefinin ağzından çıkan “yüzde elliyi evde zor tutuyoruz” türünden söylemlerle gericiliğin ve gerici örgütlenmelerin iplerinin ellerinde olduğunu açıkça itiraf ediyor. Hatırlanacağı üzere Haziran Direnişi’nde bizzat Tayyip Erdoğan’ın çağrısına yanıt veren palalı faşistler birçok kez boy göstermiş, direniş karşısında devletin kolluk güçleri ile birlikte saf tutmuşlardı.

Dahası emekçi mahallelerinde kol gezen gerici-faşist çeteler son dönemde devrimci faaliyeti hedef alan sayısız saldırı gerçekleştirdi. Sermaye devletinin denetiminde olan bu çetelerin hedefinde son olarak İşçilerin Birliği Derneği vardı. Sermaye devletinin yönlendirmesi ile devrimci kanı döken, katleden faşist beslemelerin İşçilerin Birliği Derneği’ne yönelik saldırıları karşısında gösterilen kararlı direnme tutumu ve devrimci mevzileri savunma pratiği bir kez daha sermaye devletinin hesaplarını bozdu.

AKP iktidarının gerici örgütlenmeleri hem toplumu denetim altında tutmak hem de yeri geldiğinde vurucu bir güç olarak kullanmak konusundaki pratiği bunlarla da sınırlı değil. Bugün emperyalist efendilerine hizmette kusur etmeyen AKP iktidarı, hiçbir insani değer taşımayan IŞİD türünden vahşi çeteleri de bizzat silahlandırarak, eğiterek ve besleyerek kardeş halkların üzerine salıyor. Ortadoğu’yu kana bulayan bu gerici çetenin bizzat Türk sermaye devletinin TIR’ları ile taşınan silahlarla donatıldığı, bütün bir Suriye sınırının bu çetelerin eğitim, hastane vb. her türden ihtiyacının karşılandığı bir tampon bölgeye çevrildiği biliniyor.

İçeride ve dışarıda her geçen gün tırmandırılan bu gerici saldırganlığı azgın devlet terörü ve devrimci-ilerici güçleri hedef alan polis saldırıları tamamlıyor. Polis devleti uygulamalarına her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Sermaye devleti en küçük hak arama eylemine dahi polis orduları ile saldırıyor. Yasal düzenlemelerle demokratik hak ve özgürlükler ortadan kaldırılıyor. İşçi sınıfı ve emekçilerin söz, basın, toplantı, gösteri ve örgütlenme özgürlüğünü hedef alan kısıtlamalar yasal olarak ve fiilen hayata geçiriliyor vb.

Bu tablo elbette nedensiz değil. Burjuvazinin bu çok yönlü saldırılarının gerisinde kapitalist sistemin içerisinde debelendiği bunalımlar gerçeği yer alıyor. Yıllardır krizin faturasını döne döne işçi sınıfı ve emekçilere ödeterek çarklarını döndüren kapitalistler, bu kapsamlı yıkım saldırılarının alttan alta sosyal mücadele dinamiklerini mayaladığını ve büyüttüğünü biliyorlar. Çok yönlü saldırılar karşısında kıpırdanmaya başlayan, yer yer mevzi direnişlerle çıkış yolu arayan işçi sınıfı ve emekçilerin her geçen gün büyüyen öfkesi burjuvazinin korkularını depreştiriyor. AKP iktidarının ve temsil ettiği sermaye düzeninin her geçen gün saldırganlaşmasının gerisinde tam da bu olgular yer alıyor.

Fakat burjuvazinin ve onun hizmetine koşan AKP gericiliğinin tüm bu çabaları beyhudedir. Tarihsel deneyimlerle sabittir ki, burjuvazinin gerek kontra örgütlenmelerle gerçekleştirdiği saldırılar, gerekse bizzat devlet eliyle uyguladığı baskı ve terör; toplumun derinliklerinde mayalanan sınıflar mücadelesinin açık bir savaşıma dönüşmesinin önüne geçememiştir. Dahası, hiçbir güç bu savaşın en önünde yer alan devrimcilerin kararlılığını, iradesini ve mücadele azmini kırmaya yetmemiştir.

İşte bu bakış ve bilinçle, içinden geçmekte olduğumuz yeni tarihsel dönemin sorumluluklarına hazırlanmak; bugün devrimci ilerici güçleri-mevzileri hedef alan saldırılar karşısında militan ve direngen bir duruş sergilemeyi, bedel ödeyerek kazanılan mevzileri yine bedel ödeyerek savunmayı gerektirmektedir. Zira önümüz büyük fırtınalara gebedir. Bugün çok yönlü saldırılar karşısında sağlam duramayanların, soluğunu devrimci sınıf mücadelesinin ihtiyaçları çerçevesinde tutamayanların ve ayaklarını yere güçlü bir şekilde basamayanların savrulması, zamanla kendisini düzen sularına yelken açmış bir konumda bulması kaçınılmazdır. Yakın tarihte bunun bir dizi ibretlik örneğine tanıklık ettik.

Sınıf devrimcileri olarak, işçi sınıfının mücadele sahnesinde en önde yerini alacağı bir tarihsel dönem içerisinde olduğumuzu sık sık vurguluyoruz. Bu aynı gerçeklik her türden burjuva gericiliğinin alt edilme olanaklarını da giderek olgunlaştıracaktır. Zira her türden gericiliğin panzehri sosyal mücadelelerdir. Sosyal kaynaşmalar ve mücadele pratiği işçi ve emekçileri zehirleyen burjuva gericiliğinin etkisini azaltacak, üzerindeki bu ağırlıklardan silkinip arınmasını kolaylaştıracaktır. Bizler buna TEKEL’de, Haziran Direnişi’nde, Greif’te en canlı ve çarpıcı haliyle tanıklık ettik.

Yeni Greif’lerin ve işçi sınıfının Haziranlar’ının kapıda olduğu bilinciyle gerici-faşist saldırılara, her geçen gün artan devlet terörüne ve baskılara karşı can bedeli kurduğumuz devrimci sınıf mevzilerini sahiplenmeli, güçlendirmeli ve çoğaltmalıyız. Toplumun ilerici-sol birikiminin devrimci mevzileri sahiplenmesini sağlamalıyız. Bu önemli sorumluluğu aynı zamanda büyük fırtınalara hazırlığın bir gereği olarak ele almalıyız...

 
§