8 Ağustos 2014
Sayı: KB 2014/32

Filistin halkının direniş iradesi kazandı!
AKP iktidarı Suriyeli sığınmacıları kamplara kapatıyor
IŞİD Şengal’e girdi,
Ezidi emekçiler silahlandı
Zindanlardaki hak ihlallerine karşı
tutsaklarla dayanışmaya!
“Sosyalist işçi-emekçi cumhuriyetini kuralım!”
Ali Ağaoğlu: Burjuvazinin ahlak abidesi
Yoksul çocukları ölürse...
Düzenin her ‘kazası’ geliyorum diyor!
Kıdem tazminatı ve taşeron Çelik’in temel gündemi
EKK grevdeki Kent işçilerini ziyaret etti

Kimberly Clark grevi kazanımla sonuçlandı!

Danıştay, bakanlık görüşlerini talimat saydı

“Sınıfım için direniyorum!”

“Habaş işçisi artık yumruğunu masaya vurmalı!”

Greif Direnişi işçi sınıfı hareketinin
devrimci geleceğidir!
Almanya’da taşeron sistemi ve devrimci sorumluluk
Avrupalı tekellerin gözü İran’da!
Ukrayna krizi ve emperyalist saldırganlık! - E. Eren
DGB için bir adım ileri!
Taşı delen suyun kuvveti değil, damlaların sürekliliğidir!
Dinci-gericilik kadınları hedefliyor
Sırça köşkler için “bereket”, şehrimiz için “felaket!” - Z. Eylül
Dünyayı değiştirmeden
dünyanı değiştiremezsin!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

AKP iktidarı Suriyeli sığınmacıları kamplara kapatıyor...

Ayrımcılığa, izolasyona ve kölelik koşullarında çalışmaya karşı mücadeleye!

 

Suriyeli mültecilerle ilgili olarak İçişleri Bakanlığı hazırladığı genelgeyi 81 il valiliğine gönderdi. Genelgeyle İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa, Adana, Mersin, Kayseri gibi şehirlerde yaşayan Suriyeli yoksullar kamplara kapatılmak isteniyor. Suriyeliler’in kamplara kapatılmasının gerekçesi olarak dilencilik yapmaları gösteriliyor. Suriyeli mültecilere kamplarda her tür kolaylığın sağlanacağı da aynı genelgede ifade ediliyor. Oysa kamplarda Suriyeli yoksullar tam anlamıyla sefalet koşullarında bir hayat sürdürüyorlar.

Kolaylık sağlandığı söylenen kampların içler acısı durumu

Kamplar sermaye devletinin elinin içinde olduğu savaşın mağduru Suriyeli mültecileri karşılayacak kapasitede değildir. Bazı kamplarda aynı çadır ve konteynerlerde birden fazla aile barınmak zorunda kalmaktadır. Yiyecek, su, giyecek, ilk yardım vb. temel ihtiyaçlar tam olarak karşılanmamaktadır. Suriyeli mülteciler izolasyona maruz kalmakta, hareket alanları kısıtlanmaktadır. Kamplara giriş çıkışlar özel kontrol noktalarından denetlenmekte, mülteciler potansiyel suçlu muamelesi görmektedirler.

Etnik ve dini köken çerçevesinde ayrımcı politikalar uygulanmakta, farklı din ve inanca sahip olan sığınmacılara yönelik ayrımcılık artmaktadır. Örneğin kamplarda sadece Sünni inanç mensuplarına yönelik olarak din hizmeti verilmektedir. Hıristiyanlar, Aleviler, Kürtler, Romanlar, Çerkezler yok sayılmaktadır. Kamplarda cinsiyet ayrımcılığı ve şiddet her geçen gün daha fazla artmaktadır. Kamp ortamında, özellikle yalnız kadınlar ve çocuklar cinsiyet ayrımcılığının ağır sonuçlarını yaşamaktadırlar.

Türkiye’de yaklaşık 600 bin ila 800 bin arasında Suriyeli sığınmacı bulunuyor. Sığınmacıların sadece 200 bini kamplarda yaşıyor. Kalanlar ise, özellikle İstanbul, İzmir, Mersin, Ankara gibi büyük kentler ile Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır, Batman gibi Kürt illerinde sefaletin kör kuyusunda bir yaşamı sürdürmeye çalışıyorlar.

Sığınmacıların büyük çoğunluğu Türkçe konuşamamakta ve olumsuz durumlar karşısında nereye başvuracağını bilememektedir. Suriyeli sığınmacılar sağlık ve beslenme imkanlarına sahip değiller. Sığınmacıların önemli bir kısmı kültürel uyumsuzluk yaşamaktadır. Sığınmacıların çocukları eğitimlerine devam edememektedirler. Sosyal dışlanmaya maruz kalmaktalar.

Suriyeli sığınmacılar hızla tecrite dönüşen bir yaşama mahkum olmakta, ayrıca birçok saldırıya da maruz kalmaktadırlar. Sığınmacılar, horlanıyor, aşağılanıyor ve eşit görülmüyorlar. Irkçılığın ve ayrımcılığın her türüne maruz bırakılıyorlar. Daha da kötüsü işçi ve emekçilerin işsizliğin, evsizliğin, yoksulluğun, eğitimsizliğin sebebi olarak Suriyeli sığınmacıları görmelerini sağlamak için inceltilmiş alçakça bir politik yaklaşım sergilenmektedir. Burjuvazi hem işçi ve emekçileri daha ucuza çalıştırmak için Suriyeli sığınmacıları kullanmakta, hem de sığınmacılardan ucuz iş gücü kitlesi olarak tepe tepe yararlanmaktadır. Hayat pahalılığından, artan kiralardan, vergilerden dolayı da sığınmacıları suçlayan bir atmosfer yaratmaya çalışmaktadır. Suriyeli sığınmacı akınına yol açan politik bir tutum izleyen AKP iktidarı, yaşanan süreçteki belirleyici rolünün üstünü kapatmaya çalışmaktadır.

AKP iktidarı Suriyelileri Türkiye’ye gelmesi için teşvik etmişti

Suriyeli mültecilerin önemli bir kısmının iltica etmelerinde AKP iktidarının özel çabası etkili olmuştu. AKP iktidarı Esad rejiminin meşruiyetini yitirmesi için, Suriyeliler’in ülkelerini terk etmesi politikasına dört elle sarılmıştı. Gelinen noktada istenmeyenler olarak damgalanan Suriyeli sığınmacıların yüz binler halinde Türkiye’ye gelişini AKP iktidarı özellikle teşvik etmişti. Suriyeliler’in yüz binler halinde ülkesini, evini barkını terk edip Türkiye’ye sığınmak zorunda kalmalarının, işçi ve emekçilerin sefaletine ve yoksulluğuna ortak olmalarının sorumlusu özelde AKP iktidarı genelde sermaye devletiydi.

AKP iktidarı Suriye’ye silah ve askeri mühimmat dolusu yüzlerce TIR göndermişti. ÖSO’cu ve el Kaideci terörist çetelere ve komutanlarının Türkiye’de cirit atmalarına, toplantılar yapmalarına, saldırılara sınırın bu tarafında hazırlanmalarına, yaralılarının ambulanslarla hastanelere taşınmasına, sınırlardan istedikleri gibi girip çıkmalarına müsaade etmişti.

Bölgesel güç olmak adına emperyalistlere işgal çağrısı yapan, herkesten önce Suriye ile savaşa girmek için can atan, Osmanlıcı, yayılmacı hayaller uğruna mezhepleri ve halkları birbirine kışkırtmak-kırdırtmak için kirli savaş politikaları güden de AKP iktidarıydı. Aynı AKP iktidarının savaş gerekçesi yaratmak için “gerekirse o tarafa geçer, kendi topraklarımıza birkaç füze atarız” diyen komplocu yaklaşımı da açığa çıkmıştı.

Yüz binlerce Suriyeli’nin bugün doğduğu ve doyduğu yerleri terk etmek zorunda kalmasında AKP iktidarı ve sermaye devletinin sorumluluğu aşikardır. Kapitalistler arasındaki paylaşım kavgası yüzünden Suriye halkları yerinden yurdundan olmuştur. AKP iktidarı bu kavganın önde gelen unsurlarından biridir. Yani hesap vermesi gerekenlerin başında AKP iktidarı ve temsilcisi olduğu Türk burjuvazisi gelmektedir.

Suriyeli yoksulların varlığı ve yaşadığı sorunlar bir gerçekliktir. Türkiye işçi sınıfı da bu gerçekliğe kayıtsız kalamaz. Türkiye işçi sınıfının, Suriyeli sığınmacıların sorunlarını da kendi sorunlarının bir parçası olarak görmelidir.

Ülkenin dört bir yanında organize sanayi bölgelerinde güvencesiz çalışan Suriyeli işçiler Türkiyeli işçilerin rakipleri değil, asalak burjuva sınıfa karşı birlikte mücadele edeceği sınıf kardeşleridir. Suriyeli işçilerin insanca yaşam koşullarına sahip olmaları Türkiye işçi sınıfının aleyhine değil lehine bir durumdur. Bu yüzden işçi sınıfı Suriyeli sığınmacılara yönelik her türden ırkçı ve ayrımcı politika ve uygulamaların karşısına dikilmelidir. Suriyeli işçilerin yaşamın her alanında eşit sosyal ve siyasal haklara sahip olmalarını savunmalıdır. Çünkü bütün işçiler için kurtuluşun yolu işçilerin birliği, halkların kardeşliği ve eşitliği yoludur.

 

 

 

 

Urfa’da da Suriyeli mülteciler hedef haline geldi

 

Şanlıurfa’da, “ekmek almaya giden 2 çocuğu Suriyelilerin dövmesi” iddiası üzerine 31 Temmuz akşamı toplanan kişiler Suriyelilere saldırdı. Suriyelilerin oturduğu bir ev taş yağmuruna tutuldu.

Haliliye İlçesi’ne bağlı Bağlarbaşı Mahallesi’ndeki saldırıda bir grup da Suriyelilerin kaldığı evi yakmaya çalıştı. Polis toplanan kalabalığı çember içine aldı ve olayların büyümemesi için uzun süre ‘dil dökerek’ saldırganları ikna etti.

Benzer saldırılarda olduğu gibi Suriyelileri hedef alanlara hiçbir şey yapılmadı. Mültecilerin ihtiyaçları karşılanmayıp kendi hallerine bırakılırken gittikleri her bölgede işçi ve emekçilerle aralarında gerilimler oluşması sağlanarak hedef haline getiriliyorlar.

 
§