14 Şubat 2014
Sayi: KB 2014/07

Greif Direnişi, sınıf hareketinde eski ile
yeninin mücadelesidir!
Gelecek ve özgürlük mücadelesinde sonucu...
İşgalci Greif işçileri:
“Emeğimiz ve onurumuz için, kölelik zincirlerimizi kırıyoruz!”
“Zaferimiz işçi sınıfı adına kazanım olacaktır!”
“Buz kırılmış, yol açılmıştır!”
“Ölmek var dönmek yok!”
“DİSK yüzünü işçilere dönmelidir!”
Karaca-Narin Triko’da direniş!
AKP de gitsin,
düzen de yıkılsın!
Demokrasi paketleri
kervan olup geliyor
Oy istiyorlar...
Seçim yılı ve devrimci sınıf çizgisi
Toprağın belediyeleştirilmesi
ve belediye sosyalizmi
V.İ.Lenin
Sömürgecilikle mücadele BM’nin değil ezilen halkların işidir!
NATO işgali Afganistan’da ölüm saçıyor
Dünyada işçi sınıfı ve emekçilerin mücadeleleri sürüyor
Suriyeli kadınlar
bataklığa sürükleniyor!
Devrimci politika ve örgütlenme ilişkisi
Devrim Okulları’nın
son dersleri
Sömürü düzeninde “insan” olmak
ya da olamamak!
“AKP için sonun başlangıcı oldu!”
“Sınıf savaşımına hazırlık yapacağız!”
Greif işçisi emeği ve onuru için ‘İŞGAL’de...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“DİSK yüzünü işçilere dönmelidir!”

 

Devrimci İşçi Sendikaları Konfedarasyonu’nun 47. yılı vesilesiyle DİSK Sosyal-İş üyesi Nazım Yazırlı ile DİSK’in dünü ve bugünü üzerine konuştuk...

- DİSK’in tarihi ve bugünü üzerine neler söylemek istersiniz?

- DİSK, 1967’de kuruldu. Kemal Eroğlu, Rıza Kuas gibi, aynı zamanda TİP’ten milletvekili seçilmiş kişiler tarafından kuruldu DİSK. Kısa dönemde Türk-İş’ten kopuyorlar. DİSK’in kurulmasındaki en büyük sebeplerden birisi Kavel ve Paşabahçe direnişleridir. Kavel işçi direnişinde verilen zamlar bir süre sonra geri alınıyor. Bu da Kavel Kablo işçilerinin direnişine yol açıyor ve direniş zaferle sonuçlanıyor. Paşabahçe’de aynı şekilde gelişiyor. Türk-İş yönetimi ile Demirel hükümeti dediğimiz dönemin Adalet Partisi uzlaşmaya, grev kırıcılığına gidiyor. İşçiler sendikanın, sarı sendika olduğunu, işçi sınıfının sendikası olmadığını, bir ihtiyaç olarak işçi sınıfının sendikası olması gerekliliği üzerinde görüş birliğine varıyor. Türk-İş’ten ayrılan bir kısım sendika ile DİSK kuruluyor.

1970’lere gelindiğinde Türk-İş’deki sendikaların birçoğu DİSK’e geçiyor. 1970’lerin ortalarında 15-16 Haziran patlak veriyor. Hükümet, Türk-İş’in kongresinde DİSK’i kapatmak için elinden geleni yapıyor. Kongrede “DİSK’in çarkına ot tıkacağız!” söylemleri gündeme geliyor. DİSK’i kapatmak için kanunlar çıkartılıyor, kararlar alınıyor. Bu durum 15-16 Haziran sürecini yaratıyor. İşçiler başta Gebze olmak üzere ülkenin çeşitli yerlerinden gelerek Taksim’e yürümeyi hedefliyorlar. Bu yürüyüşe en çok destek veren sendikalar Türk-İş’e bağlı sendikalardır. Direnişte ölen 3 işçi Türk-İş’e bağlı sendika üyelerindendir. Mesele sınıfsal birliği yaratarak, desteği vererek biraraya gelmektir. İşçi sınıfına inanan insanlar DİSK’e destek vererek alınan kararların geri çekilmesini sağlayıp DİSK’in kapatılmasına engel oluyorlar. Anayasa Mahkemesi denmesine rağmen işin özünde direniş var. Direniş meyvelerini veriyor.

1976’da yüzlerce insan Taksim Meydanı’nda biraraya geliyor. Faşist olan bir mahkeme, DGM, DİSK öncülüğündeki mücadele sonucu kapatılıyor. Bu nokta çok önemlidir. 1977’de 30 milyonluk ülkede, 500 bin insan Taksim’e akıyor. Bu da egemen, sömüren sınıfı doğalında rahatsız ediyor. Önünü kesmek için bir katliam provası yapılıyor. Polis tarafından 34 insan katlediliyor. Bugün hala faili meçhuldür, kimlerin bu katliamı yaptığı. Oranın düzenini kim sağlıyorsa sorumlusu da odur. 33 yılın ardından suçluluların hala bulunamamış olması suçlunun devlet olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Çünkü herkes kendi içinde besler kendi pisliğini.

1980’e gelindiğinde ülkede sadece DİSK kapatılıyor. Neden DİSK kapatılıyor. Gerçekten devrimci olduğu için kapatılıyor. 1980 sonrasında DİSK’in bütün sendikaları kapatılıyor. Bir süre veriliyor “ya siz bırakın ya da biz kapatacağız!” diye. DİSK kapanıyor. 12 sene sonra 1992’de DİSK tekrar toparlanıp faaliyetlerine başlıyor. Fakat bence 1992’de toparlanıp faaliyetlerine başlayan DİSK, eski DİSK değildir. 1994’te Milli Güvenlik Kararları’yla işbirliği içerisindedir. 1997’de 28 Şubat’ı desteklemiştir. Bu destek bence hiç doğru bir adım değildir. İşçi sendikasının yeri işçi sınıfının, ezilenlerin yanıdır. DGM’lerin kapatılması ile yapılan faaliyet sonuç aldı. Şimdi ise ACM’ler, ÖYM’ler var. DİSK’in bunlarla ilgili çok büyük bir çalışması mevcut değil. Kısmi olarak var gibi görünüyor, raporlar var bunlarla ilgili. Fakat esaslı bir direnme söz konusu değil. Son dönemde işçiden yana bir tavır sergilemiyor. Kendi üyesi olan avukat Taylan Tanay ve çalışanı Şenay Yılmaz’ın 6 ay tutukluluğu gözetilerek -12 Eylül faşizminin çıkarttığı bir yasadır bu ki yasada atmaya dair bir kesinlik yoktur- işten atılmışlardır. DİSK bizim gözümüzde asla işveren değildir, olamaz! Sendikayı yönetenler ne kadar sistemle iç içe olsalar da, işbirliği de yapsa devrimci sendikaların asıl yeri işçilerin, devrimcilerin, tutsak devrimcilerin yanıdır. ÖYM’lerin kaldırılmasında tarihte oynadığı rol gibi şuan da buna uygun davranmalıdır. Ancak bu şekliyle DİSK başarıya ulaşabilir, baraj dediğimiz haksızlık ve hukuksuzluğu bu şekilde kaldırabilir. Diğer sendikalardan farkını açık ve net bir şekilde ortaya koymak zorundadır. DİSK yüzünü işçilere dönmelidir.

- Sendikalardan doğru yapılabilecek bir şey var mı sizce?

- Kendi sendikam da dahil var olan işçilerle sınıfsal anlamda bilgilendirilecek, sınıf bilinci kazandırılabilecek toplantılar yapılması gerekiyor. Hangi partiye oy verdiği, siyasal anlamda hangi görüşe sahip olduğu hiç önemli olmamakla beraber ezen ve ezilen çelişkisinin net bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir. AKP iktidarı faşistçe saldırıyordur sınıfa, en ufak bir eyleme bile, hak ve özgürlüklere tahammülü yoktur. Bugün AKP vardır, yarın başka bir parti olacaktır. Mesele A partisinin gitmesi, B partisinin gelmesi değildir. Önceki kendine sol diyen hükümetler en büyük gaspları yaptılar, emeklilik yaşını yükselttiler. Örnekler çoğaltılabilir. Burada önemli olan bu ülkede sömüren misin, sömürülen misin sorusunun cevabıdır. “A partisi gelince DİSK daha rahat örgütlenecek. Bizim tarafımızdaki parti gelince hemen örgütleneceğiz” söylemleri en büyük yanlışlardan biridir. Özellikle belediyelerde çalışan işçiler için en büyük tehlikedir bu. Çünkü son 20 senede büyükşehir belediyelerine baktığımızda en büyük kaybı DİSK’e bağlı Genel-İş yaşamıştır. Bu işçinin değil, işverenin örgütlendiği anlamına gelir. İşverenle işbirliği yapılarak buralarda yer tutulmuş, sendikal mücadeleyle bu alanlara girdiğini iddia edilmiş. Fakat işçiler başka sendika ve sınıf bilinci olmadığı için buralarda örgütlenmiştir. Bu sınıfa hizmet etmek değildir.

- Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

-Marx “Bütün ülkelerin işçileri birleşin!” diyor. Ben de Türkiye’deki bütün işçiler-emekçiler ezildikleri noktayı görsünler diyorum. Bugün AKP iktidarı var yarın başkasının cumhuriyetçilikle, solculukla ezmeyeceğinin hiçbir garantisi yoktur. Bu kurumlar için de önemlidir. Tabelalara değil yapılan işlere bakılmalıdır. Mevlanın “ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol!” sözünü söylemekten başka bir yol yoktur. Teşekkürler.

Kızıl Bayrak / Ankara

 

 

 

 

Manisa İşçi Kültür Sanat Derneği’nden
çağrı

 

Uzun, sabırlı ve güçlü bir ön çalışma sonrasında Manisa’da işçilerin, emekçilerin, gençlerin yeni bir mücadele mevzisi açılıyor, MÜCADELENİN SESİ YÜKSELİYOR.

Yaklaşık altı aylık bir ön çalışma ile Manisa’daki ilerici işçilere, emekçilere ulaşarak “neden dernek” ve “nasıl bir dernek” üzerine haftalık düzenli toplantılar ve sohbetler gerçekleştirdik. Bu toplantılar sonucu ortaya çıkan kararla mahalle ve fabrika komisyonları oluşturarak tek tek ev, kahve ziyaretleri gerçekleştirdik.

Yine kurduğumuz bu komisyonlarla dernek tüzüğü oluşturarak önümüzdeki sürece dair mücadele programı ortaya koyduk.

Bu çalışmalar sonucu ilk başta derneğin yerinin tutulmasından iç hazırlıklarına kadar her şeyin toplam kolektif, coşkulu bir çalışma sonucu hazırladık. Derneğin açılışının duyurusu için 13 Nisan’a Manisalı işçilerin kürsüsü olacak bir etkinlik planladık.

Sistemin dayattığı çürümüş kültüre ve sanata karşı kendi atölyelerimizi kurarak derneğimizin temel şiarı olan “Yeni bir dünya yeni bir kültür”ü yaratmak oldu. Bu çerçevede İKSD şiir-tiyatro ve İKSD müzik atölyelerimizi kurduk.

Kurduğumuz dernek komisyonu ile düzenli toplantılar alarak haftalık eğitim çalışmaları belirledik. Bu kapsamda yaklaşan seçimlere dair İKSD olarak “Seçimler ve tutumumuz”, “Güncel politik gelişmeler ışığında işçi sınıfı ve seçimler” başlıklı iki söyleşi gerçekleştirdik. İşçi sınıfının kurtuluşunun yegâne yolunun ancak ve ancak kendi birleşik ve fiili-meşru mücadelesinde olacağını, seçim sandıklarıyla değil 15-16 Haziranlar’dan, Haziran Direnişi’nden ortaya çıkan ruhla derneği ve mücadeleyi yükseltmek gerekliliğini vurguladık.

13 Nisan’da yapacağımız açılış etkinliği ön hazırlıkları kapsamında yaklaşan 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü ve seçimler gündemi üzerinden yaklaşık bir aylık program oluşturduk. Bu çerçevede oluşturduğumuz program şöyle:

* 12 Şubat (Çarşamba) saat 18.00: Demir Çeneli Melekler (Film gösterimi )

* 16 Şubat (Pazar) saat 13.00: Av. İmdat Ateş’le işçi sorunları üzerine soru-cevap (Panel )

* 23 Şubat (Pazar) saat 13.00: Kadın sorunu ve seçimler (Panel )

* 2 Mart (Pazar) saat 13.00: 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü etkinliği

Manisa’da devrimci ve ilerici işçiler olarak yoğun bir çalışma ile derneğimizin açılış etkinliğine hazırlanıyoruz.

İşçilere, emekçilere, gençlere; her türlü baskı ve asimilasyona uğrayan Alevilere, imha ve inkâr ile terbiye edilmeye çalışılan Kürt emekçilerine çağrımızdır:

Derneğimizi açarak Manisa’da mücadelenin sesini yükseltiyor ve herkesi bu mücadeleye güç vermeye, omuz vermeye çağırıyoruz.

Yaşasın işçilerin birliği!

Yaşasın örgütlü mücadelemiz!

Manisa İşçi Kültür Sanat Derneği

 
§