02 Kasım 2013
Sayı: KB 2013/42

HDP “yeni bir umut” mu?
Yurtta taşeron, cihanda taşeron!
Uzmanlar uyarıyor: Marmaray’a binmeyin!
Van’da depremzedelerin açlık grevi sürüyor
MGK toplantısına savaş ve saldırganlık damga vurdu!
Bu vahşeti durdurabiliriz!
Sermaye istiyor, hükümet uyguluyor!
Capital 500 ’ün gölgede bıraktıkları
Çocuk emeği sömürüsünde durmak yok, yola devam!
Sempozyum üzerine...
“Haklarımıza sahip çıkmak için ‘direnİŞÇİ’”
Sincan’da işçiler birliğini güçlendiriyor!
MİB MYK Kasım Ayı Toplantısı...
Büyük devrimin aynasında parti davası
Ekim Devrimi üzerine - V.İ. Lenin
Ortak tehdide karşı Irak-Suriye ittifakı
NATO füzeleri özgürlük değil kaos getirdi
Dünyadan grev sloganları yükseliyor!
İzmir’de Gezi’nin 6 Kasımı’na doğru
ODTÜ’ye destek eylemleri
Ethem’in katili Şahbaz davası ertelendi
Cinsel taciz ve şiddete karşı yükseltilecek her ses...
“Bilinçlenmeli, mücadele etmeliyiz”
Özgürlük, devrim, sosyalizm etkinliklerine hazırlık
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

HDP “yeni bir umut” mu?

 

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) 3. Genel Kurulu’nun gerçekleştirilmesinden bir gün sonra, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Olağanüstü Kongresi de toplandı. Haziran isyanından esinlenen, “Bu daha başlangıç” sloganıyla toplanan HDP kongresi, Eş Genel Başkanlığa Ertuğrul Kürkçü ile Sebahat Tuncel’i seçti.

HDP kongresi, “Yeni bir umut”, “yeni bir başlangıç”, “yeni bir rönesans” gibi iddialı tanımlara konu edilse de, üç ana başlık altında toplanan kongre kararlarına bakıldığında, ortada yeni bir şey olmadığı görülüyor. Yeni bir şey varsa, o da HDP liderlerinin “yüce gönüllülük” gösterip, dinci-Amerikancı iktidarın başı Tayyip Erdoğan’ı kongreye davet etmeleriydi. Erdoğan’ın, kongreyi selamlayan mesajı da, bir yenilik sayılabilir belki!

Alt kimliklere dayalı ‘renkli bileşim’

Ezilenlerin sesi olacağını vaat eden HDP’de ezilen ve kimliği için mücadele eden Kürtler, Aleviler, Çerkesler, Süryaniler, Ermeniler, Romanlar, Pomaklar, LGBTİ ve diğer oluşumların temsil edildiği belirtildi. Kongrede ulusal, etnik, dinsel, mezhepsel, cinsel baskı ve ayrımcılığa karşı mücadelenin önemine özellikle vurgu yapılırken, sınıfsal baskı ve sömürüden pek söz eden olmadı.

Bütün sömürü, baskı ve ayrımcılığın anası olan sınıfsal baskı ve sömürü geri plana itildiği için, doğal olarak kongrede öne çıkan da, ezilen alt kimlikler sorunu oldu.

Belirleyici olan terminolojiye bakıldığında, “sınıfsız bir toplumda ezilen alt kimlikler” sorununun esas olduğu sanılabilir. Kongre’de utangaçça da olsa emekçilerden, sosyalizmden söz edenler olsa da, belirleyici olan, sınıfsal kavramlardan özenle kaçınılmasıdır.

Deneyimli önderler için bu tercih tesadüf olmasa gerek…

Kapitalist/emperyalizme laf yok

Açıklanan kongre kararlarında üç ana başlık var: Birincisi, yerel seçimler, ikincisi, barış süreci, üçüncüsü, ekoloji…

Bu üç ana başlık altında yer alan iki sayfalık talepler/hedefler listesinde, “Emeğin kurtuluşu için her düzeyde yeniden yapılanma ve örgütlenme”, “İşçi ve emekçilere yönelik saldırı girişimlerine karşı mücadele” ifadeleri de yer alıyor. Ancak kararların toplamına ve ruhuna bakıldığında, bu ifadelerin hem çok silik kaldığı hem sözcüklerin özenle seçildiği hemen göze çarpıyor. Belli ki, metinde sınıflar mücadelesini çağrıştıracak hiçbir ifadeye yer verilmemesi esas alınmıştır.

Söylemde bile anti-kapitalist görünmekten kaçınanlar, doğal ki, Ortadoğu halklarını hedef alan emperyalist saldırganlık ve savaşa dair de tek kelime etmemişlerdir. Oysa daha dün savaşın kara bulutları bölge halklarının tepesinde dolaşıyordu ve tehlike ortadan kalkmış değil. Emperyalist savaş tehdidi devam etse de, sınıflar mücadelesini “yok hükmünde” sayan bir anlayışın, anti-emperyalist bir tutum alması da beklenemez elbet.

HDP kongresi toplandığında BDP lideri Selahattin Demirtaş ile Van Milletvekili Nazmi Gür, “Yeni Ortadoğu’da Kürt Rolü”nü anlatmak için Washington’da bulunuyorlardı. Kongrenin emperyalist saldırganlığı görmezden gelmesinin bu çakışmayla bir ilgisi var mı? Bilemeyiz.

HDP, CHP ile ittifaka açık

HDP liderlerinin açıklamalarında öne çıkan bazı vurgular, CHP ile ittifaka sıcak baktıklarına işaret ediyor. Tabii bunun için CHP’nin Kürt sorunu konusundaki şoven yaklaşımı terk etmesi veya en azından yumuşatması gerekiyor.

Bu kadarı sermayenin “sol kanadı” olan CHP’nin programında esaslı bir değişiklik gerektirmiyor. En iyi ihtimalle “gerçek sosyal demokrat” çizgiye yaklaşması umulur. Bu yaklaşım ve kimi açıklamalarda öne çıkan başka bazı vurgular, HDP’nin CHP ile birleşme zemini yakalayabilmesi durumunda, AKP’ye karşı burjuva muhalefetin sol kanadının bir parçası olmaya heves ettiği izlenimi veriyor. CHP gibi bir sermaye partisiyle ittifak aramanın sırrı da bu heveste gizli olsa gerek.

Burjuva siyasetçiler HDP’ye sıcak mı bakıyorlar?

Kongre’de konuşan Sırrı Süreyya Önder, HDP’nin egemenleri telaşlandırdığını iddia etti. Ancak Ertuğrul Kürkçü’nün açıklamaları bu iddiayı tam desteklemiyor.

Kongre’de kalp krizi geçiren Kürkçü, hastane izlenimlerini anlatırken, “parlamentoda grubu bulunan MHP dışındaki tüm siyasi partilerden şu ya da bu düzeyde ilgi gösterenler oldu” diyor ve bu yakın ilgiyi HDP ile başlattıkları yeni sürece bağlıyor.

Kürkçü, devamında şu ifadeleri kullanıyor: “Şimdi özellikle hem AKP-cemaat çevresi hem CHP’nin ulusalcı kanadını tedirgin eden bir yürüyüşe başlamış olduğumuzu tüm tepkilerden görüyoruz. Bu bize doğru yolda olduğumuz duygusu kazandırıyor. Tabii mücadele azmimizi de biliyor.” Buna göre CHP’nin “ulusalcı olmayan kanadı”, “HDP’nin kurulmasından ne telaşlı ne de tedirgin. Hatta belki de memnun.

İsyan devrimciliği değil devletle müzakere”

Bilindiği üzere HDK projesi ve onun devamı olan HDP’nin fikir babası PKK lideri Abdullah Öcalan’dır. Nitekim kongrede alınan kararların tümü de, daha önce Öcalan tarafından şu veya bu vesile ile dile getirilmiş fikirlerdir.

Projenin fikir babası olarak kongreye de mesaj gönderen Öcalan, HDP’ye şu nasihatleri veriyor: “‘71 devrimciliği devlete isyan devrimciliğiydi. 40 yıllık isyandan sonra artık devletle müzakere önemlidir. Zira devrimci mücadeleler, ancak nitelikli bir müzakere süreci ile kalıcı bir insanlık kazanımına dönüşebilir…”

Öcalan, “Devlete (demek oluyor ki, burjuvazinin siyasal sınıf egemenliğine ) isyan devrimciliği döneminin kapandığını, artık esas olanın “devletle müzakere” olduğunun altını çiziyor. Göründüğü kadarıyla HDP saflarında -sosyalist olma iddiasındakiler dahil- buna itiraz eden kimse yok.

Emekçilerin gerçek umudu devrim ve sosyalizmdir

HDP projesine bakıldığında, bunun dört dörtlük bir burjuva reformu projesi olduğu anlaşılıyor. Kuşkusuz ki, bu düzende baskı ve ayrımcılığa maruz kalanların birleşik mücadele yürütmelerinin bir anlamı var. Devrimci olduğunu iddia edenler hariç, bu mücadeleyi kapitalist sistemi yıkacak olan sosyalist devrime bağlı olarak ele almak gibi bir zorunlulukları da bulunmuyor; zaten bu mümkün de değil. Sorun, hal böyleyken, HDP’ye olmadık meziyetler vehmedilmesindedir.

İşçi sınıfı ve emekçiler için, tek bir kurtuluş umudu vardır. O da her tür sömürü, baskı ve ayrımcılığın kaynağı olan burjuvazinin siyasal sınıf iktidarının yıkılması ve sosyalist işçi-emekçi iktidarının kurulmasıdır. Bu böyleyse eğer, anti-kapitalist/anti-emperyalist olmayan hiçbir proje veya programın işçi sınıfıyla emekçiler için umut olması mümkün değildir.

 
§