23 Ağustos 2013
Sayı: KB 2013/33

 Kızıl Bayrak'tan
Mısır’da dinci-gerici projenin çöküşü ve yansımaları
AKP ve düzen için yolun sonu
AKP neden kaygılanıyor?
Düzen partilerine kanmayalım!
Hacıbektaş şenliklerinde neler yaşandı?
Aleviler’in AKP’ye yönelik öfkesi haklı, tepkileri meşrudur!
Emekçi semtlerinde
devlet-polis-çete üçgeni!
Tekstilde büyük grev başladı!
Tekstil greviyle sınıf dayanışmasını büyütelim!
“Pes edersek onlar kazanır”
Tekstilde grev dalgası
KESK’in son Ankara yürüyüşü üzerine birkaç düşünce
KESK’liler Ankara’ya yürüdü!
Kurucu Meclis seçimleri ve proletarya diktatörlüğü - V.I.Lenin
Mısırlı devrimci-demokratik güçlerin açıklaması
Kökten dinciler, Güney Beyrut’u hedef aldılar

Marikana Katliamı’nın 1. yılında

Forumlardan
Burcu Koçlu derhal
serbest bırakılmalıdır!
Rojava’da tecavüz ve yağma fetvaları sökmeyecek!
Suat Kılıç’a açık mektup
Çizgi Metin’in anısı yaşıyor şimdi
Harmandalı’da
“çöp eylemi”
İşkenceci tanıklığıyla
hapis cezası
BDSP’li tutsaklardan Kazova direnişçilerine mektup
Devrime yürüyecek güçteyiz!
Ölümlerinin 86. yılında Sacco ve Vanzetti’yi saygıyla anıyoruz!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kökten dinciler,
Güney Beyrut’u hedef aldılar

 

Güney Beyrut, şiddetli bir patlama ile sarsıldı. Direniş hareketi Lübnan Hizbullah’ının kitle desteğinin yoğun olduğu Dahiye’de patlayıcı yüklü bir araçla gerçekleştirilen vahşi saldırıda 22 kişi hayatını kaybetti. Yaralı sayısının ise 330’u aştığını açıklayan Lübnanlı yetkililer, ölü sayısının artabileceğini belirttiler.

Saldırı, ev ve işyerlerinin bulunduğu semtin kalabalık bir caddesinde gerçekleştirildi. Körfez şeyhlerinin borazanlığını yapan medya, saldırıda Hizbullah’a ait bir merkezin hedef alındığını yazarak, vahşi katliama gerekçe uydurmaya çalıştı. Oysa patlamanın olduğu yerde veya yakınında Hizbullah’a ait hiçbir kurum veya merkez bulunmuyor. Seyir halindeyken yanan araçlarda bulunanlar, yayalar ve saldırıda evleri yananların tümü de sivil halktan insanlar.

Vahşi bir katliama yol açan saldırı, Hizbullah’ı değil, fakat ırkçı-siyonizme karşı direnişi destekleyen halkı hedef almıştır. Yanan evler Temmuz 2006’daki İsrail saldırısında da yakılıp yıkılmıştı. Saldırının bir gün öncesine denk düşen 14 Ağustos, Lübnan direnişinin İsrail’e karşı kazandığı zaferin 7. yıldönümüydü. Bu da saldırının arkasında kimlerin bulunduğunu ve neyi amaçladıklarını gözler önüne seriyor.

Vahşi saldırıyı “Ayşe Taburları” adını kullanan “meçhul” bir örgüt üstlendi. İnternette video yayınlayan katiller, saldırıların devam edeceği tehdidini de savurdular. Ramazan ayının ilk günüde de Dahiye halkı, benzer bir saldırıya maruz kalmıştı. Güney Beyrut, uzun zamandan beri hem siyonist İsrail’in hem Suudi Arabistan tarafından finanse edilen ve yönetilen kökten dinci teröristlerin hedefindedir. Çünkü bu bölge, Lübnan direnişini besleyen ana damarlardan biridir.

Hem Lübnan direnişini destekleyen güçler hem Dahiye halkı, saldırının arkasında Suudi Arabistan-İsrail koalisyonun bulunduğunu, ancak yerli işbirlikçilerin yardımıyla gerçekleştirildiğini belirtiyorlar.

Saldırı, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın Lübnan El Mayadin kanalında canlı yayınlanan bir programa katılmasının ertesi gününe denk geldi. Programda İsrail’e meydan okuyan Nasrallah, bundan sonra siyonistlerle yapılacak savaşta, direniş hareketinin işgal altındaki Filistin topraklarına (İsrail) gireceğini de vurguladı.

Lübnan’daki direniş hareketi emperyalistlerin, siyonistlerin ve bölgedeki işbirlikçilerinin gözündeki dikendir. Bundan dolayı bu koalisyon, direnişi bitirmek için her yola başvuruyor. Ancak bu kuşatma, amacına ulaşmak bir yana, direniş hareketi ile onu kucaklayan halk arasındaki bağları daha da güçlendiriyor.

İsrail’e karşı kararlı direnişi ve Suriye’deki yıkıcı savaşta aldığı tutumdan dolayı Hizbullah’a diş bileyen körfez şeyhleri, özellikle Suudi Arabistan’ın Ortaçağ kalıntısı rejimi, kökten dinci teröristleri kullanarak, mezhep savaşını Lübnan’a taşımak için çırpınıyorlar. Hizbullah’ı destekleyen sivil halkı hedef alan çok sayıda saldırı düzenleyen cihatçı katiller, direniş hareketini mezhep savaşına çekmeyi başaramadılar, başarmaları da olası görünmüyor. Zira Nasrallah başta olmak üzere, direniş hareketinin liderleri ve hareketi kucaklayan halk, kirli oyunun fakındalar. Her saldırının ardından hem mezhep çatışmalarına karşı olduklarını hem direnişin kararlıkla devam edeceğini dosta düşmana ilan ederek, farkındalıklarını gösteriyorlar.

Barbarca bir katliamla sonuçlanan saldırı da, aynı güçler tarafından planlanmış ve kirli amaç için gerçekleştirilmiştir. Suudi Arabistan uşakları hariç, Lübnan’daki tüm güçler, bu konuda hem fikirler. Hizbullah ve saldırının hedefi olan halk ise tepkilerini, direnişin kararlıkla yoluna devam edeceğini, bu tür vahşi katliamların hiçbir zaman amacına ulaşamayacağını belirterek dile getirdiler.

 

 

 

 

ABD’de açlık grevine saldırı izni

 

Kaliforniya’da 30 bin kişiyle başlayan tecrit koşullarının protesto edilmesi için yapılan açlık grevi 130 kişiyle sürdürülüyor. Kaliforniya Bölge Mahkemesi altı haftayı geçmesine karşın sürdürülen açllık grevini bitirmek için zorla müdahale edilebileceğine dair kararını açıkladı.

Yargıç Thelton Henderson, ölmek üzere olan mahkumların “hayata döndürülmek istemediklerini belirten belgeyi” imzalamış olsalar dahi, “zorla beslenebileceğini” söyledi.

Tutukluların tecride karşı yükselttiği taleplere kulaklarını tıkayan ABD yöneticileri, mahkeme kararıyla çıkarttıkları zorla müdahale yetkisini eyleme yönelik baskıyı meşrulaştırmak için kullanıyor.

Yetkililer ayrıca eyleme yönelik karalama çalışmlarına da devam ediyor. Mahkumlar yedinci haftasına giren açlık grevine ‘başkalarının zoruyla’ katıldıkları iddia edilerek talepler karartılmaya çalışılıyor.

 

 

 

 

Grevcilere tehdit

 

Libya Başbakanı Ali Zeydan, limanlarda greve çıkan ve petrol ihracatını durduran işçilere karşı “zor kullanılacağı uyarısı”nda bulundu. İşçiler 25 Temmuz’dan beri maaşlarına zam talebiyle grevdeler.

Grev nedeniyle Zeytuna, Brega, Ras Lanuf ve Sirte limanlarından petrol nakliyatı tamamen durmuş bulunuyor.

Libya’da günlük petrol üretimi, 2011’de emperyalist işgalle birlikte günde 1,6 milyon varil düzeyine kadar çıkmıştı. Fakat limanlarda nakliyatın durması nedeniyle günlük petrol üretimi 650 bin varil düzeyine düştü. Petrol Bakanı Abdülbari el Arusi, grev nedeniyle ülke ekonomisinin 1,6 milyar dolarlık gelirden olduğunu söyleyerek grevcileri suçluyor.

Başbakan Zeydan ise grevci işçileri tehdit ederek grevi bitirmeye çalışıyor. Zeydan açıklamasında şunları söyledi: “Eğer bu petrol terminallerindeki abluka sürerse, devlet, ordu dahil elindeki tüm gücü kullanmakla mükelleftir.”

Zeydan ayrıca, Libya ulusal petrol şirketiyle anlaşması olmayan gemilerin, işçilerin denetimindeki limanlara yanaşarak bağımsız satış yapması durumunda “denizden veya havadan bombalanacağını” söyledi.


 
§