8 Şubat 2013
Sayı: KB 2013/06

 Kızıl Bayrak'tan
İsrail’in Suriye’ye saldırısı ve bölgesel taşeronların kanlı ortaklığı
İlerici muhalif lider
Şükri Belayid katledildi
Devlet terörü tırmanıyor, hak ve özgürlükler gasp ediliyor
Faşist baskı ve devlet terörünü meşrulaştıramazsınız!
Yeni yargı düzenlemeleri tüm iktidarı “Başkan”ın elinde toplamayı amaçlıyor!
Karayollarında özelleştirme saldırısı
ve gerçekler!
Kapitalizm her zaman ve her yerde öldürür! Kapitalizmi öldürelim!
Taral Makina’da sendikalaşma
ve işten atma
Türk Metal: Hiç şüpheniz olmasın!
BDSP’den kurultay deklarasyonu
Dev Sağlık-İş Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ile konuştuk
MİB MYK Şubat ayı toplantısı

Kadın sorunu ve toplumsal devrim H. Fırat

Kadının kurtuluşu sosyalist işçi-emekçi iktidarında!

Tarihsel ve sınıfsal özüyle 8 Mart

Sınıf devrimcilerinden
“kadın sorunu ve 8 Mart” panelleri
1789 Fransız burjuva devrimi ve kadın hareketleri
Münih Güvenlik Konferansı notları
Mısır’da devrimci süreç! / S. Eren
Kerberos’un adı Blackwater olursa
güneş ölüme doğar!
“Kanlı Pazar” 16 Şubat 1969
“Yeni YÖK Yasası”
parça parça hayata geçiriliyor
Liseliler Devrim Okulları’nda buluştu
Asistan eylemlerine panoramik bir bakış
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Yeni YÖK Yasası” parça parça hayata geçiriliyor

 

Uzun zamandır tartışılan Yeni YÖK Yasası’nın, üniversitelerden gelen tepkilerin üzerine gündemden düşeceği izlenimi verilirken, iktidar bu konuda adım adım harekete geçmeye başladı. “Üniversite konseyleri”, “özel üniversitelerin yasallaşması”, “sözleşmeli öğretim elemanları” gibi başlıklar akademisyen çevrelerinde huzursuzluk yaratıp tepki toplayınca hükümet ve sanayi çevreleri öncelikli ve üzerinde uzlaşılan adımları uygulamak için harekete geçti. Şimdilik, “yabancı üniversitelerin açılması” ve “bilgi lisanslama ofisleri” başlıklarıyla ilgili atılan somut adımlar gündeme gelmiş bulunuyor.

Teknoloji Transfer Ofisi” ya da şirket

2012 sonunda internette yayınlanan tasarıda “Bilgi Lisanslama Ofisi” adı altında gündeme gelen başlık, MEB’e sunulan tasarıda, Türk Patent Enstitüsü’nün önerisine uygun olarak “Teknoloji Transfer Ofisi”ne dönüştürülerek yeniden gündeme getirilmiş oldu. Bu çerçevede, “sermaye şirketi” statüsünde kurulabilecek olan TTO’ya şu tanım getirildi: “diğer yükseköğretim kurumları, özel kanunlarıyla araştırma ve geliştirme yapmakla görevlendirilmiş olan kamu kurumları, teknoloji geliştirme bölgeleri yönetici şirketleri, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine bağlı odalar ve borsalar, Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonuna bağlı odalar, yerli ve yabancı özel hukuk tüzel kişileri, Ar-Ge ve teknoloji geliştirme ile ilgili vakıf ve dernekler ve ihracatçı birlikleri kurucu ya da sonradan ortak olabilir.”

Tasarının 34. maddesinde geçen bu tanımlamalara ek olarak, öğretim elemanlarının, araştırmacıların, öğrencilerin ve diğer personelin de yaptıkları çalışmaları ticarileştirmek amacıyla TTO’lara ortak olabileceği belirtiliyor. Bunun yanında, bu teknoloji transfer şirketlerinin kazançlarının çeşitli vergilerden muaf tutulması, üniversite döner sermayesinden bağımsız olması planlanıyor. Böylece bu şirketlerin sahibi olacak sermayedarlar, araştırma ve bilimsel çalışmaları doğrudan mülk edinecekleri özel şirketler kurmuş olacaklar. Bu şirketlerin denetlenmesi de TYK (yeni YÖK) üzerinden devlet tarafından yapılacak. Şirketin tüm işlevleri Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile ilişki içinde TYK tarafından belirlenecek.

Teknoloji Transfer Ofisi”nden önce
yeni patent kanunu geliyor

Türk Patent Enstitüsü’nün sözkonusu maddeyle ilgili önerisi hedeflenenleri çok açıkça özetliyor: Buna göre yukarıda incelenen 34. maddenin başlığının “... maddedeki tüm konuları kapsayacak şekilde genişletilerek “Bilginin Ticarileştirilmesi” şeklinde düzenlenmesinin (…) daha uygun olacağı düşünülmektedir” deniliyor. Eğitimin ve bilginin alınıp satılan bir meta olması, yani “bilginin ticarileştirilmesi” elbette yeni değil. Fakat mevcut iktidar, Türkiye sermayedarlarının rekabet gücünü arttırmak, bu doğrultuda bilimsel araştırmayı teşvik etmek, bunun üzerinden kâr etme mekanizmalarını kolaylaştırmak gibi sermayedarların ihtiyaçlarının gerektirdiği ölçüde, kimi değişiklikler yapmayı hedefliyor. Yeni YÖK Yasası’nın bir bütün olarak geçmesinin önündeki engelleri göz önünde bulunduran hükümet, bu doğrultuda yeni patent kanunuyla, akademisyenlerin kendi adlarına patent başvurusu yapma zorunluluğu yerine, üniversiteleri adına başvuru yapabilme olanağını getirecek. Bu da yeni YÖK Yasa Tasarısı’nda geçen “Teknoloji Transfer Ofisi”nin hayata geçirilmesinden önce bilginin ticarileştirilmesini kolaylaştıran bir ilk adım olacak.

Türkiye’de yabancı yükseköğretim kurumu açılması”

Bu başlık da MEB’e sunulan tasarıda 27. maddede belirli sınırlarla geçmektedir. Bunlar, yabancı üniversitenin kendi ülkesinin mevzuatına tabi olması, TC vatandaşı öğrencilerin kayıtlı öğrencilerin %25’ten fazlasını oluşturamaması, uluslararası alanda denkliği bulunan akademik derecelerin verilmesidir. Genç nüfusta işsizliğin Türkiye’ye göre çok daha yüksek olduğu Ortadoğu ve Orta Asya ülkeleri gençlerinin kendi ülkelerine göre daha “kaliteli” bir yaşam beklentisi için Türkiye’de üniversite okumaya geleceğini, fakat mezun olunca kapitalist sömürünün egemenliği altına gireceklerini tahmin edebiliriz. Bunun ötesinde, siyasi gericiliğini her an hissettiren sermaye iktidarının “İslamcılık” jargonunu devam ettirebileceği bir yapının oluşacağını öngörmek de güç değil. Eğitimin her alanında “dindar nesil yetiştirme” propagandasına uygun adımlar atan AKP iktidarı, şimdiden Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi üzerinden bu politikasını hayata geçirme planları yapmakta.

Yüzüncü Yıl ve Tebriz, Van’da ortak üniversite kuruyor!

2012 yılında 300 civarında yabancı öğrenciyi üniversiteye kabul eden, MÜSİAD ve diğer sanayicilerle işbirliği içinde üniversitede Tekno-Kent yapımında temel atma aşamasına gelen Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, İran’ın Tebriz Üniversitesi’yle Van’da ortak üniversite kurmak amacıyla protokol anlaşması imzaladı. Yeni YÖK Yasa Tasarısı’nın tartışıldığı bu günlerde atılan bu adım da, sermaye iktidarının yasa geçmeden hedeflerini hayata geçirmeye başladığını gösteriyor. AKP hükümeti, sermayenin Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Orta Asya’ya açılma hedeflerini, buradaki kapitalist devletlerle eğitim alanındaki ortaklaşmalarla gerçekleştirmeye çalışıyor. Protokol anlaşmasında geçen maddeler, Bologna Süreci’nin Avrupa için oynadığına benzer bir rolün Ortadoğu için hedeflenmekte olduğunu gösteriyor. Bütün bunlar da, gerici sermaye iktidarının “İslamcı” ve “Yeni Osmanlı”cı jargonunu zenginleştirmesine yarıyor.

D. Baran

 

 

 

 

YÖK Karşıtı Öğrenciler’den eylem

 

Bileşenleri arasında Ekim Gençliği’nin de bulunduğu YÖK Karşıtı Öğrenciler, 1 Şubat günü Taksim Tramvay Durağı’nda toplanıp Galatasaray Lisesi’ne yürüdü. “YÖK’e ve yasasına hayır! Üniversitelere özgürlük!” ozaliti arkasında yapılan yürüyüşte, çeşitli dövizlerle de YÖK yasasına karşı mücadele çağrıları yapıldı.

Galatasaray Lisesi önünde basın açıklamasını Cansu Karyemez okudu. Karyemez, YÖK’te yapılan değişiklliklerin neoliberal politikaların hayata geçirilmesine hizmet ettiğini ve üniversitelerin piyasaya entegrasyonunu amaçladığını ifade etti.

ODTÜ’deki öğrenci direnişine ve RedHack belgelerine de değindiktan sonra “Bizler bu yasa tasarısını istemiyoruz” diyen Karyemez, birleşik ve ortak bir mücadele örmenin önemine değinerek açıklamayı şu sözlerle bitirdi: “Milli Eğitim Bakanlığı’ndan meclise sunulan yasa tasarısını meclisten geçirmemek ve YÖK’ü tamamen ortadan kaldırmak için bütün fiili-meşru mücadele yöntemlerini kullanacağız!”

Ekim Gençliği / İstanbul