21 Aralık 2012
Sayı: SİKB 2012/16
(50)

 Kızıl Bayrak'tan
Savaş bütçesi, asgari ücret ve sendikal bürokrasi
Halkların birleşik-militan direnişi!
NATO kirli bir
iç savaş örgütüdür!
ABD destekli savaş hazırlıkları sürüyor!
Roboski katliamının sorumlusu devlettir
Kolluk güçleri yeni katliam silahlarıyla donatılıyor
“Taraf”ın liberal yazarları misyonlarını tamamladı
Taşeronluğa karşı mücadele hayati ve acildir!
CHP’li belediyede
taşeron köleliği
Asgari ücretlinin açlık ve sefaletle imtihanı
İmkânsızı başarmak ve Netaş Grevi
Direniş alanlarında özgürleşenler, özgür ve eşit bir dünyayı
inşa ediyor!
Hey Tekstil işçileri:
TKİP IV. Kongresi Kapanış Konuşması
Eğitim bütçesi neden artıyor?
AKP şefi Erdoğan’a ODTÜ’de geçit yok!
Mısır’da siyasal bunalım devam ediyor
Silahlı çeteler El Yarmuk kampına saldırdı!
Dünyadan emekçi eylemleri
Erdal Eren kavgamızda yaşıyor!
Direniş geleneği devrim mücadelesinde sürüyor
19 Aralık katliamını unutmadık, unutturmayacağız!
“Partiyi sevmek, onu anlamak, ona sarılmaktır”
Devlete hizmetten “Şaşmayanlar”dan “Açlığa Doymak”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İmkânsızı başarmak ve Netaş Grevi

 

Netaş (Northern Elektrik Malzemeleri) fabrikası 1969 yılından itibaren Ümraniye bölgesinde faaliyettedir. Ayrıca birkaç ilde bulunan şubeleri de üretim halindedir. 1975 yılında üyesi oldukları Tek Metal İş sendikasının ihanetine uğrayınca Maden-İş sendikasında örgütlenirler. Netaş sermayesi sendikal ihanet çetesi Tek Metal-İş sendikasıyla birlikte birçok işçinin işine son verir. Netaş işçileri bu saldırıya direnişle karşılık verir, fabrika işgal edilir. Polisle ve eylem kırıcılarla çatışılır ve sonunda direniş kazanılır.

Ancak dönem 70’li yıllardır. 60’lı yıllardan başlayan ve giderek militanlaşan güçlü bir sınıf hareketinin kendini toplum genelinde gittikçe hissettirdiği bir süreçtir söz konusu olan. Bugünün sınıf hareketine ilham veren, o dönemin işyeri işgalleri, grevler ve direnişlerle işçi sınıfı kazanımlar hanesine eklenen kazanımlarla haklarını genişletmiştir. 1975 Netaş grevini yaratan ve kazandıran işte bu 60’lı yıllardan itibaren ağırlığını ortaya koyan sınıf hareketidir. 61’de büyük saraçhane mitingi 63’te fiili grevle, grev hakkının önünü açan Kavel grevi, 1965 sıkıyönetime neden olan Zonguldak madenci direnişi, 66’da büyük Paşabahçe Direnişi gibi sınıf mücadelelerine damga vurmuş direnişler vardı. 70’li yılların henüz başı ise 15-16 Haziran İşçi Direnişi’ne tanık oldu. 75 Netaş grevi böylesi güçlü bir zeminden beslenerek kazanımla taçlandı.

Ancak 18 Kasım 1986 yılında gerçekleşen Netaş grevi, çok farklı sosyal koşullar içerisinde oluştu. 24 Ocak kararlarının uygulanmasını esas alan 12 Eylül cuntası, başta işçi sınıfı hareketi olmak üzere tüm toplum üzerine bir karabasan gibi çöktü. Kazanılmış haklar tümden gasp edildi. Sendikalar kapatılır, ilerici nitelik taşıyan sendikacılar ve işçiler tutuklanır. Grevler yasaklanır. Deyim yerindeyse yaprağın dahi kımıldamadığı bir kesitte, henüz cuntanın tüm ağırlığının hissedildiği bir anda Netaş işçileri yeniden tarih sahnesine çıkarlar. Hem de 12 Eylül’ün yenilgi ve teslimiyet ruhuyla değil, 60’lı ve 70’li yılların militan damarını taşıdığını hissettirerek ortaya çıkarlar. 12 Eylül’de kapatılan Maden-İş sendikasından sonra açılan Otomobil-İş sendikasında örgütlü olan işçiler, TİS sürecinin tıkanmasıyla beraber greve başlar. 3150 işçi 93 gün direnir. 163 grev gözcüsü vardı ve her gün en az 500 işçi aktif bir görev üstleniyordu. İşçiler 88 maddelik toplu sözleşme taslağını kendileri hazırlayarak Netaş sermayesine dayattılar. İstedikleri ücret artışını sağlayabildikleri gibi bazı sosyal hakları da kazanabildiler. Örneğin 12 Eylül yasalarında yer alan yıllık 4 ikramiye hakkını 6 ikramiyeye çıkardılar. Ayrıca işten atılan işçiye 3 maaş tutarında işsizlik parası ödenecekti. Disiplin kurullarında işçi ve işveren eşit sayıda temsil edilecek, başkanlık dönüşümlü olacaktı.

Taban iradesine ve inisiyatifine dayanan, filli-meşru bir mücadele hattı sınıfın kazanımında önemli bir yerde durmaktadır. Netaş grevinin en önemli deneyimi budur. İnisiyatifi sendikaya bırakmak yerine kendi ellerine almışlardır. Ki o dönem sendikalara egemen olan hava “Bu yasalarla grev olmaz” havasıdır. İşçi sınıfı iyi örgütlenmiş taban iradesini ortaya koydu, bu irade hem pasif sendikal anlayışı hem de 12 Eylül’ün faşist yasalarını aşarak önemli bir mevzi oluşturdu. İşçi sınıfı ve emekçilerden dayanışma talep ettikleri gibi o dönem sürmekte olan Derby greviyle de sınıf dayanışmasını yükselttiler.

Yıllar sonra bugün, sermayenin 12 Eylül yasalarına dahi tahammül edemediğine tanıklık ediyoruz. Yeni sendikalar kanunu iş kolu birleştirme oyunu ve baraj engeliyle fiilen pek çok sendikayı işlevsiz hale getiriyor. Fakat aynı döneme denk düşmek üzere sınıf içerisinde hareketlenmelerin yaşandığına da tanıklık ediyoruz. Birçok iş kolunda yaşanan direnişlerle beraber, metal işçileri Türk Metal çetesinin ihanetine karşı yeni bir çıkış yolu arıyor. Bu anlamıyla başta Bosch ve Renault gibi büyük fabrikalarda Türk-Metal çetesinin hükümranlığını sorgulamakta, Birleşik Metal İş ön plana çıkmaktadır. Fakat asıl önemli gelişmeler ve kalıcı kazanımlar metal işçilerinin taban birliği yaratıldıktan sonra inisiyatifin işçilere geçtiği bir süreçte yaşanacaktır. Bu süreç hiçte uzak değildir. İlham kaynağı ise Netaş gibi grevler olacaktır.

Zeynel Nihadioğlu
Edirne F tipi Cezaevi/A-6-17

 

 

 

 

Satış sözleşmesinin yolunu açmak için yüzlerce Arçelik işçisini işten attılar…

Metal işçisinin eli yakanızda,

hesap vermekten kurtulamayacaksınız!

 

MESS ve ortağı Türk Metal’in son icraati Eskişehir Arçelik fabrikasında yaklaşık 240 işçinin işine son vermek oldu. Neden? Çünkü Arçelik işçileri Türk Metal satış taslağını açıkladığında sokağa çıkmış, “artık yeter” demişti. Sermaye ve uşağı tarafından yıllar boyunca metal işçisiyle alay edercesine oynanan oyuna dur demişti. Arçelik işçilerinin bu eylemi başka bir dizi fabrikada yankı bulmuş, Renault’ta ise işçiler üretimi durdurmuştu. Bir sel gibi taşan bu öfke karşısında ise MESS ve Türk Metal fabrikalarda kaçacak delik aramıştı.

Ancak bu işçi düşmanları, metal işçisinin haklarından gelecek kadar hazır olmadığını görünce saldırıya geçtiler. Önce çok sayıda Renault işçisini işten attılar. Şimdi de ilk kıvılcımı çakan Arçelik işçilerini cezalandırmaya yeltendiler. Elbirliğiyle seçtikleri 240 Arçelik işçisini kapının önüne koydular. Bunu yaparak Arçelik işçisinin kolunu kanadını kırıp bir daha ayağa kalkamaz hale getirmeyi hesaplıyorlar. Aynı zamanda da metal işçisine gözdağı veriyorlar. İşsizlik kırbacıyla terbiye etmeye çalışıyorlar.

Çünkü metal işçisinin boynuna vurdukları sömürü zincirini zerrece gevşetmek istemiyorlar. Düşük ücretler ve ağır çalışma şartlarında en küçük bir esnemeye dahi yanaşmıyorlar. Esnemek bir yana ellerinden geldiğince ücretleri daha da düşürmek, çalışma yükünü daha da ağırlaştırmak istiyorlar. Tüm maharetlerini kullanıp satış sözleşmesinin önünü açmaya çalışıyorlar. Bunun için de işçinin elini kolunu bağlayıp bu düzene mahkum eden Türk Metal’e sahip çıkıyorlar. Kafa kafaya verip metal işçisinin ekmeği, işi ve geleceğiyle oynuyorlar.

Böyle yaparak metal işçisinin Arçelik’te, Renault’ta patlayan öfkesinin üstesinden geleceklerini sanıyorlar. Ancak yaptıkları bu öfkeyi büyütmekten başka bir sonuç vermeyecektir. Metal işçileri bu çetenin ne mal olduğunu böylelikle daha iyi anlıyor. Onların MESS’in basit bir oyuncağı olduğunu daha iyi kavrıyor. Geleceği ve onuru için bu çeteden kurtulmaktan başka bir çaresi olmadığını daha net görüyor.

Metal işçisi bu durumda ne mi yapacak? Elbette Bosch işçilerinin yolundan gidecek. Bosch işçileri gibi kenetlenecek, Bosch işçileri gibi mücadele edecek, Bosch işçileri gibi hareket ederek bu asalakları fabrikalarından söküp atacaktır.

Tüm metal işçilerini Bosch işçilerinin yaptığı gibi yan yana gelmeye, komitelerde birleşmeye, hesap sormak üzere hazırlanmaya çağırıyoruz.

Metal İşçileri Birliği
17 Aralık 2012