19 Ekim 2012
Sayı: SİKB 2012/09 (42)

 Kızıl Bayrak'tan
Operasyonal mekanizma,
savaş tezkeresi ve ötesi
Türkiye savaş kışkırtıcılığını elden bırakmıyor!
Diktatör sevicileri
diktatörlere karşı!
Direnişçi işçilerle emperyalist savaş üzerine konuştuk!
İZBAN işçileri iş bıraktı, İBB bildik senaryoyu tekrarladı...
AKP saldırıyor, Kürt hareketi mücadeleyi sürdürüyor!
Gazete manşetlerinde
kin ve düşmanlık
Sermayenin saldırılarına karşı
tek yol fiili-meşru mücadele!
Senkromeç direnişi
sona erdi
2012-2014 MESS Grup TİS
sürecine dair
Sendikal Güç Birliği Platformu’ndan iş bırakma!
Cansel Malatyalı direnişi, İMO ve sol siyasal güçlerin tutumu
İzmir ve Ankara Etkinlik Hazırlık Komiteleri Sözcüleriyle konuştuk
“BDSP’nin omuzladığı bu etkinliklerin sınıf dayanışmasını artıracağını biliyorum!”
Etkinlikeri saldırganlığa, savaşa ve sömürüye karşı mücadele
mevzilerine dönüştürelim!
Devrimci sınıf faaliyetlerinden
Direnişlerin birleştirilmesi ve ortak mücadele perspektifi üzerine
Kapitalist sistemin derinleşen bunalımı ve
keskinleşen rekabet savaşları
Hugo Chavez seçimlerden
bir kez daha zaferle çıktı
AB’nin beş zayıf halkası-Volkan Yaraşır
Gençlik hareketinden
Savaşın tozu dumanı arasında yalanlar büyüyor
Sokağa, eyleme, mücadeleye!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 


Söz, basın, eylem ve örgütlenme özgürlüğü için

Sokağa, eyleme, mücadeleye!

 

Şırnak Asliye Ceza Mahkemesi, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun ve 5728 sayılı Kanun’un 422. maddesiyle değiştirilen 28. maddesinin, Anayasa’nın sosyal hukuk devleti ilkesi, eşitlik ilkesi, suç ve cezaların şahsiliği prensibi (2., 10. ve 38. Maddeler) ilkelerine aykırılığı savıyla iptalini istemiştir. Anayasa Mahkemesi, anayasaya aykırılık gerekçesiyle iptal istemini esastan inceleyerek 15 Mart 2012 tarihinde kararını vermiş, ne var ki karara ilişkin gerekçesini ancak 13 Ekim 2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanmasıyla duyurmuştur. Mahkeme, Şırnak Asliye Ceza Mahkemesi’nin bu çok önemli iptal istemini, sınıfın adalet talebini beklenildiği gibi reddetmiştir.

Şırnak asliye Ceza Mahkemesi, davada yargılanan sanıkların müdafilerinin başvurusunu ciddi bularak anayasaya aykırılık başvurusunda bulunmuştur. Bulunma gerekçeleri şöyledir;

Gerekçe: 2911 Sayılı Yasanın 28. maddesi, toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanuna muhalafet etme suçunun en basit halini düzenlemiştir. Buna göre, 6008 sayılı Yasa ile değiştirilmeyen 2911 sayılı Yasanın 28/1. maddesi Kanuna aykırı toplantı veya gösteri yürüyüşlerini düzenleyen, yöneten veya bunların hareketlerine katılanları zor kullanma ya da ihtara dahi gerek olmadan kendiliklerinden dağılmaları halinde 1 yıl 6 ay (18 Ay) hapis cezasından başlayarak cezalandırmaktadır.

6008 sayılı Yasa ile değişik 32. Madde ise; Kanuna aykırı toplantı veya gösteri yürüyüşlerini düzenleyip ihtar veya zor kullanmaya rağmen dağılmamakta ısrar eden kişileri 9 ay hapis cezasından başlayarak cezalandırmaktadır.

Diğer bir anlatımla, mahkeme 2911 Sayılı Yasaya Muhalefet Suçu’nu oluşturan eylemin basit haline, en az 18 Ay ceza verilmekteyken, eylemin daha ağır ve nitelikli haline 9 Ay ceza verilmesi Anayasanın eşitlik ve sosyal, demokratik devlet ilkesine aykırı olmalıdır, demiştir.

Gerekçe; 2911 sayılı Yasanın 33. maddesine göre 23. maddesinde sayılan silahlar ile katılma eylemi için altı aydan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüş ve söz konusu toplantı ya da gösterinin kanuna aykırı olması halinde 32. maddeye göre de ceza verileceği hüküm altına alınmıştır. 2911 sayılı Yasanın 32/1. maddesinde de altı aydan üç yıla kadar hapis cezası 2. fıkrasında da görevlilere karşı cebir veya tehdit kullanarak direnme durumunda da TCK’nın 265. Maddesinin (Görevli Memura Mukavemet) uygulanacağı öngörülmüştür.

Bu duruma göre anılan 33. madde gereğince kanuna aykırı gösteri veya toplantıyı düzenleyip ihtar ve zor kullanmaya rağmen dağılmayan hatta görevlilere taş ve sopalarla saldıran kişilere 33/1 gereği 6 ay, 33/2 deki atıf nedeni ile 32/1 gereği 6 ay ve 32/2 gereği (TCK’nın 265/1. maddesi) 6 ay olmak üzere toplamda en az 18 ay hapis cezası verilebilecektir.

Halbuki 2911 sayılı Yasanın 28/1. maddesine göre silahların bulunmadığı Kanuna aykırı toplantı veya gösteri yürüyüşlerini düzenleyen yöneten veya bunların hareketlerine katılanlar ihtar veya zor kullanma dahi olmadan kendiliklerinden dağılmaları halinde dahi 18 ay hapis cezası ile cezalandırılacaklardır.

Yani 2911 sayılı Yasanın 32. ve 33. maddelerinde değişiklik yapılırken 28. maddeye dokunulmaması Yasanın sistematiğine uygun olmadığı gibi mezkur 28. maddeyi Anayasamızın 2. ve 10. maddelerine aykırı hale getirmiştir, demiştir.

Şırnak Asliye Ceza Mahkemesi’nin anayasaya aykırılık gerekçesiyle iptal istemi bütünlükle değerlendirildiğinde 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda birçok değişiklik yapılmasına, bazı cezaların alt hadde indirilmesine rağmen yasa dışı toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılmanın basit haline verilen cezanın değiştirilmemesi, sadece gösteriye katılmanın cezasının 18 ay olmasına karşın, toplantı veya gösteri yürüyüşlerini düzenleyip ihtar veya zor kullanmaya rağmen dağılmamakta ısrar edenler hakkında 9 ay hapis cezasının verilmesinin adalet duygusunu zedeleyeceği, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olacağı, Ceza hakukunun evrensel iki temel normuna “suç ve cezaların kanuniliği” ile, “suç ve cezalar arasında ölçülülük” ilkelerine aykırı olacağını savunmuştur.

Ne var ki Anayasa mahkemesi, yerel mahkemenin başvurusunu, kanun koyucunun, kamu düzeninin korunması amacıyla ceza hukuku alanında düzenleme yaparken, hangi eylemlerin suç sayılacağı, suç sayılan bu eylemlerin hangi cezai yaptırıma bağlanacağı, cezayı ağırlaştırıcı ve hafifletici nedenlerin belirlenmesi gibi konularda anayasal sınırlar içinde takdir yetkisine sahip olduğunu devamla, kanuna aykırı toplantı veya gösteri yürüyüşleri düzenlemek, yönetmek veya bunların hareketlerine katılmak suçunu, bu suçu silahlı ya da silahsız işleyenlere nazaran daha ağır cezayla cezalandırılmalarını öngören itiraz konusu yasa maddesinin kanun koyucunun takdir yetkisi içinde kaldığını, hukuk devleti ilkesine aykırılık bulunmadığını, bu nedenlerle, itiraz konusu yasa maddesinin Anayasa’nın 2., 10. ve 38. maddelerine aykırı olmadığından iptal isteminin reddine karar verdiğini hükme bağlamıştır.

Karar incelendiğinde Şırnak Asliye Ceza Mahkemesi’nin hem başvuru gerekçesinin, hem de iptal isteminin kanuni ve hukuki temelli bir dayanağı olduğu, hükmedilecek cezaların suçların ağırlık derecesine göre verilmesi prensibi ve kamu vicdanı açısından önemli bir başvuru olduğunu belirtmek gerekli. Ne var ki Anayasa Mahkemesi, hergün adaletsiz ve orantısız ceza yağdırmaya devam eden toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanunun bu sakat maddelerini yasadan ayıklamak yerine, siyasi iktidar “neylerse güzel eyler” demeyi tercih etmiştir.

Mahkeme salt bir gösteriye yahut toplantıya katılmanın 18 ayla cezalandırılmasında bir beis görmemiştir. Kanun yerindedir, takdir hakkı da siyasi iktidarındır, ister 18 ay yapar isterse 18 yıl demiştir.…

Kanunların Anayasaya uygunluğunu denetleyen bir kurum düşünün, yasada öngörülmüş suçun basit halinin 18 ay, suçun ağırlaşmış halinin ise 9 ay ceza olarak yasada yer almasında bir kanuna aykırılık görmüyor. Bu karar bir yandan uygunluk ve aykırılık denetimi yapan ülkenin en önemli kurumunun dahi vermiş olduğu kararlarının ne denli siyasi ve taraflı olduğunun da bir göstergesi. Diğer yandan toplumsal muhalefetin sesinin kısılması, sokağa çıkan her kesimin, sıradan bir yürüyüşe katılanların dahi ağır cezalarla karşı karşıya kalacağının bir göstergesi.

Toplumsal muhalefetin sokağa çıkmasını istemeyen, sınıflar mücadelesinin ivme kazanmasından korkanlar yıllarca verilen mücadeleler sonucunda elde edilen kazanımları dahi tırpanlamaya çalışmakta ve her fırsatta sokağa korku salmaktalar.

Anayasa’nın 34. maddesi ile tanınan izin alınmaksızın basın açıklaması ve toplantı, gösteri yürüyüşleri yapma hakkı 2911 Sayılı Yasa ve Terörle Mücadele Kanunu ile etkisizleştirilmeye ve her durumda kamu güvenliği bahane edilerek hakkın kullanımı engellenmeye çalışılmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin tarihsel bakımdan da önemli bir döneme düşen bu kararı ile, mahkeme siyasi iktidarın yerine söz söyleme cüretinde bulunmuştur. Savaş çığırtkanlığının arttığı gün be gün kirli bir savaşın içine itildiğimiz, gazeteci, avukat, doktor, öğrenci olmak üzere tüm kesimlerin hapishanelere kapatıldığı, yıllarca tutuklu yargılandığı, yasal ve hiçbir suç unsuru içermeyen basın açıklamalarının “terör örgütü propagandası” na dönüştüğü, cenazesine sahip çıkanların dahi tutuklandığı bu cehennem günlerinde Anayasa Mahkemesi’nin rolü oldukça önemlidir. Verilen mesaj ise bütünlüklü okunmalıdır: Sokağa çıkma! Muhalefet etme! Basın açıklamasına dahi katılma! Bu benim anayasal hakkım deme çünkü cezası 18 ay!

Tüm bu yıldırma politikalarına, kamu vicdanını yaralayan kararlara karşı, toplumsal muhalefetin vereceği en tok cevap ise, sınıfın örgütlü bir biçimde sokağa çıkması, bunu yaparken adalet talebini mahkemelerde, alanlarda haykırması ve mücadelelerin kanunla değil sokakta yazıldığını göstermek olmalıdır.

Av. Zeycan Balcı Şimşek