12 Ekim 2012
Sayı: SİKB 2012/08 (41)

 Kızıl Bayrak'tan
AKP ateşle oynamaya devam ediyor…
Tezkere eylemleri ve
anti-emperyalist mücadele
Binler savaş tezkeresine karşı alanlara çıktı!
Savaş borazanı medyanın elinde!
Savaş tezkeresinin hedefinde
Kürt halkı da var
Baskı ve asimilasyona karşı onbinler Ankara’da buluştu!
Metal işçileri bekleyişe son vermeli,
fiili-meşru mücadeleyi örmeli!
Güven Elektrik direnişçisi kadın işçilerle konuştuk
MİB MYK Ekim Ayı Toplantısı
KESK Mali Sekreteri Ali Berberoğlu’yla konuştuk
DEV-GENÇ, 43. yılında gençliğin mücadelesine yol göstermeye
devam ediyor!
Üniversitelerden haberler
Ekim Gençliği çalışmalarından
Zafer Aktan yoldaşı kaybettik!
“İşçi ve emekçilerin ortak düşmanı kapitalizmdir!”
5 Ekim’de kentsel yağma ve talan için düğmeye basıldı
Emekçilerden yıkımlara karşı eylem
“Özelleştirme yıkımdır!”
“Sendikalar yetkisizleşecek”
Son abdal, gariplerin Neşet
Necdet Adalı’yı saygıyla anıyoruz: Davan davamızdır!
Antep direnişinin anlamı üzerine
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yapı-Yol Sen İstanbul Şube Başkanı Nizamettin Orhan ile karayollarının özelleştirilmesine dair konuştuk...

“Özelleştirme yıkımdır!”

 

Otoyol ve köprülerin özelleştirme uygulaması ile ilgili son teklif tarihi 31/10/2012 olarak belirlendi. AKP hükümetinin bu özelleştirmeden beklediği tahmini gelir ise 6 milyar dolar civarında. Özelleştirilmesi gündemde olan köprü ve otoyollardan sadece son 10 yılda 4,5 milyar gelir elde edildi. Karayollarında örgütlü KESK’e bağlı Yapı, Altyapı, Bayındırlık, Tapu ve Kadastro Kamu Emekçileri Sendikası (Yapı-Yol Sen), karayollarının özelleştirilmesine karşı eylem ve etkinlikler gerçekleştirmeye hazırlanıyor.

Yapı-Yol Sen İstanbul Şube Başkanı Nizamettin Orhan, yapacakları eylem ve etkinliklerle karayollarının özelleştirilmesine karşı duracaklarını belirtti. Orhan, gazetemizin sorularını yanıtladı.

-Uzunca bir süredir gündemde olan karayollarının özelleştirilmesi planı, 31 Ekim’de yapılacak ihaleyle tamamlanacak. Özelleştirme uygulaması sizin için ne ifade ediyor?

- AKP hükümeti yerli ve yabancı sermayeye hizmette kusur etmezken, buna karşın ülkenin yoksul emekçi halkının haklarını birer birer elinden alma konusunda 2002 seçimlerinden bu yana istikrarlı davrandı. Bu istikrarını özelleştirme konusunda da sürdüren AKP, 1986 yılından bu yana yapılan özelleştirmelerin yüzde 80’ini tek başına iktidar olduğu 2002–2012 döneminde gerçekleştirerek bu alanda kırılması zor bir rekora imza attı.

Köprü ve otoyolların özelleştirilmesi ise bir süredir hükümetin gündemindeydi. Karayolları’ndan yapılan açıklamaya göre bu yılın 8 aylık bölümünde köprü ve otoyollardan geçen araç sayısı 239 milyon 453 bin 989 olurken, bu araçlardan elde edilen gelir 536 milyon lirayı geçti. Bu gelirlerin 138 milyon 682 bin 249 lirası Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprülerinden elde edilirken, 397 milyon 390 bin 789 lirası ise otoyollardan sağlandı. Köprü ve otoyollar bugüne kadar bizden toplanan vergilerle yapılan yatırımlar sonucunda çok ciddi bir gelir kapısı haline geldi. Peki, böylesi önemli ve stratejik bir sektörde neden özelleştirme yapılıyor?

Köprü ve otoyollardan elde edilen gelir sürekli ve düzenli bir biçimde artış gösterirken hükümetin köprü ve otoyolları hangi mantıkla satmaya çalıştığını anlamak gerçekten de güç ama biz sendika olarak bunun arkasındaki gerçek nedenleri biliyoruz.

- Özelleştirme niye yapılıyor?

- Gerek Karayolları’nın gerekse de TÜİK’in verilerinden rahatlıkla anlaşılacağı üzere köprü ve otoyollar zarar eden kurumlar değildir. Bütün özelleştirmelerde olduğu gibi yine amaç kar eden işletmelerin yandaşlara peşkeş çekilmesi. Bilindiği üzere köprü ve otoyollarda daha önceden gişe geçişlerinde kullanılan nakit para yerini zamanla Otomatik Geçiş Sistemi (OGS) ve Kartlı Geçiş Sistemi’ne (KGS) bırakmıştı. Sendikamız Yapı-Yol Sen, OGS ve KGS sistemine yönelik eleştirilerini yine o günlerde kamuoyu ile paylaşmıştı. Teknolojik yenilikleri rant kapısı haline getirmeyi alışkanlık haline getiren hükümete inat, bu ve benzeri uygulamaların halkımızın yararına kullanılması gerektiği noktasında görüş bildirmişti.

Şimdi ise yeni bir sistem olan Hızlı Geçiş Sistemi (HGS) ile karşı karşıyayız. HGS Projesi şu an itibari ile sürücülerin cebinden para çıkarmanın AKP hükümetince geliştirilmiş yeni bir yöntemi olmanın dışında aynı zamanda otoyol ve köprülerin özelleştirilmesi yolunda atılmış adımlardan biridir. İlgili Bakanlık HGS projesini topluma ‘köprüden geçişleri ucuzlatacak’, ‘trafiği rahatlatacak’, ‘akıllı ve teknolojik bir proje olacak’ şeklinde tanıttı.

HGS sistemi ‘Hızlı Geçiş Sistemi’ değil, ‘Hızlı Geçiş Soygunu’dur. Halkın yararına diye propaganda edilen bu tarz adımlar, aslında karayollarını sermayeye peşkeş çekmenin bir ayağı olarak hayata geçiriliyor.

-Bu süreçten karayolları personeli nasıl etkilenecek?

- Karayolları Genel Müdürlüğü, özelleştirme öncesinde gişe memurlarını gözden çıkarmıştır. Yıllardır bu yolları yapan ve denetleyen ulaşımın sağlıklı bir şekilde sağlanması için kendi canı pahasına gecesini gündüzüne katarak çalışan işçisi memuru bütün karayolu çalışanları hükümet tarafından gözden çıkarıldı.

Sendikamızın örgütlü olduğu Karayolları 1. Bölge Müdürlüğü bünyesinde yaklaşık 600 civarında gişe memuru arkadaşımız çalışıyor ve bu arkadaşlarımız her gün “bugün acaba başımıza ne gelecek” tedirginliğini yaşıyorlar.

Karayolları Genel Müdürlüğü, özelleştirme öncesinde 224 gişe memurunun kadrosunu memur kadrosu olarak değiştirdi. Bunlardan 95 gişe memurunun tayinini çıkarmak için işlemlere başlandı.

Bildiğiniz gibi yakın bir zamanda köprüler de satılacak. İhaleye girmeye yeterlilik kazanan 5 yandaş sermaye grubundan hangisinin elinde kalır bilinmez ama bizleri ve halkımızı kötü sürprizler bekliyor.

3. Köprü yapımı için çalışmalar da başladı biliyorsunuz. Ağaçları, ormanları ve doğayı “çok seven” büyüklerimiz, ormanlarımızı 3. Köprü için kesmektedir. 3. Köprü’nün geçtiği güzergâh üzerinde bulunan arsalar rant çevreleri tarafından kapatılmıştır. Daha henüz kamuoyuna yansımayan 4. Köprü ve İpek Yolu Projesi ceplerinde hazır beklemektedir.

-Sendika olarak, özelleştirmelere karşı önümüzdeki süreçte neler yapacaksınız?

- Köprü ve otoyolların özelleştirilmesi en az çalışanlar kadar bu hizmeti alacak olan vatandaşımızı etkileyecektir.

Köprü ve otoyollar halkımızın vergileri ve alınteri ile yapılmıştır. Bayramlarda ve hükümetin önemli gördüğü günlerde bize bir lütufmuşçasına bahşedilen köprü geçişlerinin ücretsiz olmasına ilişkin uygulama bir lütuf değil haktır.

Karayolları çalışanlarının onurlu sesi olan sendikamız Yapı-Yol Sen kuruluşundan bugüne değin özelleştirme politikalarına karşı durmuş olup, bugün de köprü ve otoyolların özelleştirilmesine karşı durmaktadır.

Yapı-Yol Sen İstanbul Şubesi olarak Ekim ayı içinde köprü ve otoyolların özelleştirmesine karşı tepkimizi göstermek, bu konuda halkımızı bilgilendirmek için eylem ve etkinliklerimiz olacak. 18 Ekim’de Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nde gerçekleştireceğimiz kitlesel basın açıklamasıyla, özelleştirmelere karşı mücadele kararlılığımızı göstereceğiz.

Bu eylemin ardından, 31 Ekim’de Ankara’da yapılacak ihaleye de karşı çıkacağız. İstanbul’da ve örgütlü olduğumuz tüm bölgelerde eylem ve etkinliklerimiz kararlılıkla devam edecek. Bunların yanı sıra işyerlerinde üyelerimizin de katılımıyla bilgilendirme toplantıları yaparak hazırlıklarımıza devam ediyoruz. Başta karayolları çalışanları olmak üzere özelleştirmeden etkilenecek halkımızı ve tüm duyarlı kesimleri mücadelemize katkı sunmaya davet ediyoruz.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

 

 

 

İşimi geri almak istiyorum”

 

Ankara’da İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Genel Merkezi önünde açlık grevini sürdüren Cansel Malatyalı, direnişini kazanımla sonuçlandırmakta kararlı.

Açlık grevinin 23. gününde gazetemize konuşan Malatyalı, işini geri almak için mücadelesini sürdüreceğini belirtti.

Malatyalı şöyle konuştu: “Direnişe başlayalı 229 gün oldu. Sesimizi duyurmak adına bir sürü eylemliliklerimiz oldu. Ancak karşımızda muhatap bulamadık. Bulduğumuzda bizi oyalamaya çalıştılar. En son beşinci gözaltıyı yaşadığımızda saat 23.00’tü ve biz gözaltına sürüklenip götürülürken kamyon hazırmış. Bu sırada bina önüne barikat ördüler. Açlık grevini düşünmüyorduk ama bu duvardan sonra 70-80 kişiyle basın açıklaması yapacaktık. Saat 17.30’da tekrar gözaltına alındık. Bundan sonra da açlık grevine başladım. 23. günde hala muhatap bulamadık. İşimi geri almak ve buradaki zihniyeti günyüzüne çıkartmak istiyorum. 229 gündür sürdürülen tutum var. Bu İMO’nun dışyüzü aslında. İçyüzü daha da kötü. Birçok odada bu işleyiş var. Ürettikleri bir şey olmadığı sürece personelle uğraşıyorlar. Kendi tabanına hizmet eden bir yönetim personelin sadece emeğine bakmalı. Hakaret, baskı ve tecrit var. İnsanlar huzursuz olarak çalışıyor. Türkiye ve dünya şartları belli olduğu için insanlar işsizlikle tehdit ediliyor. Bu yüzden birçok kişi tehditler karşısında susmak zorunda kalıyor. Keşke gücümüzün topluca farkına varsaydık da bu eylemi içeride topluca yapsaydık. O zaman, geri adım atmaları daha kolay olurdu.”

Kızıl Bayrak / Ankara