31 Ağustos 2012
Sayı: SİKB 2012/02 (35)

 Kızıl Bayrak'tan
Sermaye devletinin Kürt sorunundaki açmazı derinleşiyor
Şovenizm zehrine sarıldılar
Alevilere, Kürtlere yönelik saldırılar artıyor
Antakyalı emekçiler savaş ve
saldırganlık istemiyor!
‘Mültecilerin’ sır kampları
Yalan kampanyası ve sınıfa yönelik
“esnek” gasp planı
Baskıya, sömürüye, hak gasplarına karşı direnişler yaygınlaşıyor
İşçilerin Birliği Derneği kuruluyor
Billur Tuz direnişi sona erdi!
Haribo’da grev sürüyor!
Kiğılı’da direniş devam edecek!
Fontana’da kararlı direniş!
Bosch işçisi Mustafa Şen ile 2012-2014 MESS Grup TİS süreci üzerine konuştuk
Kayseri’de işçiler
sempozyuma hazırlanıyor
Taşeronları ve efendileri
kirli planlar peşinde!
Gıda krizi ve ekmek ayaklanmaları
Volkan Yaraşır
Dünya çapında sosyal
mücadeleler sürüyor!
Alman Havayolları’nda grev hazırlığı
Hindistan’da grev ateşi
Chrysler işçileri direniyor!
Harçlar kalktı, soygun düzeni
yerinde duruyor!
Ekim Gençliği’nden açıklama
Sermaye devletinin kontrgerilla operasyonu; 6-7 Eylül olayları
Savaş ve barış ikiz kardeştir!
Katliamı aklama seferberliği
12 Eylül işkencecileri açıklandı
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Antakyalı emekçiler savaş ve saldırganlık istemiyor!

 

Emperyalizmin saldırganlığı ve Türk sermaye devletinin Suriye’ye yönelik emperyalist müdahale çerçevesinde üstlendiği aktif taşeronluk rolü ortadayken, emekçilerin ve gençlerin bu süreç hakkındaki yorumlarını sorduk.

Medyanın gösterdiği ile gerçekler ayrı”

Görüşlerine başvurduğumuz Antakya’dan bir büro emekçisi, medyanın gösterdiği ile gerçeklerin farklı olduğunu söylüyor. Büro emekçisi, Antakya’daki tabloyu şöyle anlatıyor:

Medyanın gösterdiği ile gerçekler ayrı. Bütün Antakya halkı olarak El Kaide’den oldukça rahatsızlık duyuyoruz. Mesela daha önce rahat davrandığımız kadar rahat davranamıyoruz. Antakya ve Suriye arasında sınır diye bir şey yok. Suriye’de çatışıp akşam buraya geliyorlar. Çocuklar, kadınlar kamplarda var ama erkekler sınırdan geçiş-geliş yapıyor, gece çatışıp gündüz geliyorlar. Duyduğumuza göre sınır da denetlenmiyor. Mahallelerde ev tutup grup halinde kalmaları çok rahatsızlık verici. Parklarda bile gezemiyoruz. Bankların üzerinde keyfi olarak yatıyorlar vb. Halk otobüsüne binip insanları kaldırıp zorla yerlerinden ediyorlar. Örneğin geçenlerde bizim bir arkadaşımıza denk gelmiş. “Siz kalkın biz oturacağız” diyorlar. Daha geçen gün bir köylünün traktörünü silahlarla gasp ettiler. Buraya yerleşeceklerini, bizim yerimizi onların alacaklarını söylüyorlar. İşte herkes bu yüzden tedirgin.

El Kaide militanlarının Antakya’ya geçişini engellemek lazım. Uluslararası hukuka aykırı bir şekilde bu kadar rahat topraklarımızda olmalarını engellemek lazım. O kadar ileri gidiyorlar ki kızlara bile laf atıyorlar. Bu nedenle kavgalar çıkıyor. Biz her şekilde rahatsız oluyoruz. Türk devleti bunları giydiriyor, besliyor. Başka ülkelerden maddi destek-yardım geliyor. Bunların engellenmesi lazım. Bunlar eğer sığınmacı ise, ki dünyanın her yerinde böyledir, kampın sınırları dışına çıkılmamalıdır. Oysa bunlar kampta bile kalmıyor. Mahallelere yerleşiyor. Hatay’da yaptıkları her şey uluslararası hukuka aykırı.

Kendilerine kimlik kontrolü bile yaptırmıyorlar. O kadar ayrıcalık tanınıyor ki onlara buradaki polisi bile dövebiliyorlar. Valilik, “Suriye’den gelen mültecileri kesinlikle hiç kimse üzmeyecek” diye talimat veriyor. Yemek yedikleri yerlerde hiç para ödemiyorlar. Bununla ilgili sürekli olaylar çıkıyor. Bölge halkı olarak mültecileri burada istemiyor ve çeşitli vaatlerde getirilmiş olduklarını düşünüyor, savaştan, zulümden kaçıp geldiklerini düşünmüyoruz.

Suriye’de yaşanan mezhep çatışması değil. Bunu biliyoruz. Emperyalizmin Ortadoğu’daki projesinin bir parçası olarak yaşanıyor. Herkes bu konuları konuşuyor, halk her şeyin farkında, oynanan oyunların farkında.”

Medya yalan söylüyor”

Antakya’dan bir emekçi kadın ise, bu iç savaşın durmasının mümkün olmadığını belirtiyor.

“Emperyalizmin planları söz konusu. İsrail’in 83 milyon dolar Suriye’ye karşı kullanılması için muhaliflere verildiğini duyduk. Akrabalarımız Suriyeli. Onlar bu bilgileri paylaşıyorlar.” diyen emekçi kadın, il genelindeki tabloyu ise şöyle aktarıyor:

Medya yalan söylüyor. Çadır kentlerin 2,5-3 yıl önceden alt yapı hazırlıkları yapılmış. Çadır kentlerden muhalifler sınırı geçip çatışıyor, bombalıyor. Ormanlık alanlarda son çıkan yangınlar bu nedenle Esad taraftarlarınca yakılıyor. Çünkü Yayladağı mevkiinde bu ormanlık alanları kullanarak sınırı Türkiye’den geçiyorlar. Ambulanslarla hep silahlar taşınıyor.

Bu sürecin engellenebileceğini düşünmüyorum. Şu anki mülteciler, muhalif olarak nitelenenler esasta gerçek Suriyeli değil. Irak, Mısır, Filistin’den zamanında Suriye’ye kaçanlar buraya geliyor. Hatay’da cezaevinden insan çıkardılar. 150 dolar karşılığında cep telefonu da verilerek yaptıkları cinayetleri görüntülemeleri için teşvik ediliyorlar. 218 Türk subayı şu anda Suriye’de cezaevinde bulunuyor. Bu Türkiye’nin emperyalistlerle suç ortaklığını gösteriyor.”

Eli silahlı mülteciler var”

Antakya’dan bir esnaf da, yaşadıkları bölgede eli silahlı mültecilerin bulunduğunu ifade ediyor.

Esnaf şöyle konuşuyor: “Kesinlikle savaşa hayır. Antakya’ da eli silahlı gezinen mülteciler var. Onları istemiyoruz. Hastanelerde öne geçiyorlar, hırsızlık yapıyorlar, lokantada vb. yerlerde “Recep Tayyip Erdoğan ödesin” diyorlar. Harbiye, Samandağ’da yaşandı. Son günlerde çok kötü örnekler yaşıyoruz. O nedenle tepkimiz fazla. Alevi-Sünni Antakyalılar’ın ortak tepkisi, bu mültecileri istemememizdir. Biz burada kardeşçe yaşamayı seviyor ve yaşamaya da devam etmek istiyoruz. Burası örneğin bir Alevi’nin Hıristiyan bayramı için kiliseye gittiği bir yer. Yani kardeşlik içindeyiz.

Bu süreçten işimiz de etkileniyor. Daha önce böyle bir şey söz konusu olmadığı için işler yoğundu. Şimdi işsizlik, açlık çoğaldı. Savaş, ekonomik yatırımları da engelliyor.”

Antakya’dan başka bir emekçi kadın ise, yaşanan süreci “Önceden bizim bir sorunumuz yoktu. Şimdi huzursuzuz. Huzurumuzun kaçmasını istemiyoruz. Her zamanki gibi barış ve kardeşlik içinde yaşamak istiyoruz.” diyerek yorumluyor.

Birleşen halkların mücadelesi gerekiyor”

Adana’dan Arap Alevisi bir eğitim emekçisi ise, Suriye’ye yönelik savaş ve saldırganlık planlarını şöyle yorumluyor: “Ben Adana’ da yaşayan Arap Alevisi bir emekçiyim. İçinden geçtiğimiz süreçte Amerika emperyalizminin dünyayı ve bölgeyi yeniden şekillendirmek için başlattığı savaşı büyüttüğünü görüyoruz. Özellikle işbirlikçi Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin muhalefeti destekleme adına aktif taşeronluk yapmalarıyla bölgesel bir savaş yaklaşırken halkların katli son hızla devam ediyor.

Bu saldırı politikaları özellikle ülkede yaşayan Arap Alevileri (Nusayriler) yakından ilgilendiriyor ve bir tepki yaratıyor. Özellikle burada yaşayanların Suriye’de çok sayıda yakınının olması ve inanç birliği bu saldırılar karşısında bir tepki yarattı. Ancak bu tepki beraberinde sağlıksız olarak doğrudan Baas rejimi ve Esad’ın desteklenmesi sonucunu yaratıyor. Bölgedeki Nusayriler Baas’ın gerici özünü atlayarak orada bir ilericilik hatta sosyalizan yanlar görüp koşulsuz destekliyorlar.

Bunun yanında muhalefet adı altında örgütlenenlerin El Kaide gibi gerici güçlerle olan bağı nedenleriyle de bir korku hâkim. Çünkü bunlar iktidarı alırsa bütün Alevi Arapları katledeceklerine dair güçlü bir inanç var.

Bu süreçten çıkış yolu olarak bölge halklarının, emekçi sınıfların ortak mücadelesinin gerekli olduğunu düşünüyorum. Bunun için birleşen halkların gerek kendi başlarındaki gerici rejimlere ve gerekse bölgeyi kan gölüne çeviren Amerikan emperyalizmine karşı mücadelesi gerekiyor.”

Emperyalist müdahaleye karşı olduğunu vurgulayan bir lise öğrencisi ise düşüncelerini şu şekilde dile getiriyor: “Emperyalist müdahaleye karşıyım. Hatay’a göç oldu. Aslında Türkiye’nin Suriye ile bir sorunu olmaması gerek. Ama ABD nedeniyle oluyor. Emperyalizme karşı birlik olmak lazım. ABD’nin saldırıları karşısında ne yazık ki durulamıyor. Son olarak savaş değil barış olmasını isterim.”

Adana’dan başka bir lise öğrencisi, “Erdoğan ABD’nin dediğini yapıyor. Türkiye oradaki sorunu başlatıyor. Türkiye emperyalistlerden farksız davranıyor. Birlik ve dayanışma içinde savunduğumuz düşünceyi sonuna kadar devam ettirmeliyiz.” diyor.

Adana’da yaşayan bir emekçi, Suriye’ye yönelik müdahaleyi şöyle değerlendiriyor: “Her şey Ortadoğu üzerinden oluyor. Irak savaşında da böyleydi. Kapitalistler-emperyalistler Ortadoğu’da hegemonya kurmak için her şeyi yapıyor. Esad kendi gerici tutumundan dolayı halkı talan ediyor. Oradaki emekçi insanlara zarar veriliyor. Zaten ABD emperyalizminin de amacı yeraltı-yerüstü kaynaklarını yağmalamak. Irak’ta olduğu gibi.

ABD emperyalizmini engellemek için tüm halkımızın Türkiye’de tek vücut olarak örgütlenmesi lazım. İşçi sınıfı bu yolda örgütlenmezse olmaz. Bu görev herkese düşüyor. Herkes her yerde bu işgale son verilmesi için yumruğunu vurmalı.”

“Baskı, zulüm, işkence ve savaş olmasın” diyen ev emekçisi bir kadın da duygu ve düşüncelerini şöyle dile getiriyor: “Biz isteriz ki Suriye’nin devrimci düşünceleri olsun. Birlik ve beraberlik içinde elele olsunlar. O zaman bu oyuna izin vermezler. Ben isterim ki orada özgürlük, Türkiye’de özgürlük olsun. Kötülüğü kim ister ki. İnsanlar güzel yaşasın. ABD bunu getirmez, onlar içini kurutmaya çalışıyor. Aslında ben bu süreci tam takip edemiyorum. Ev işleri, vb. gazete vb. okuyamıyoruz. Eklemek istediğim baskı, zulüm, işkence ve savaş olmasın. Suriyeliler de bizler de güzel yaşayalım.”

Kızıl Bayrak / Adana - Antakya