15 Haziran 2012
Sayı: SYKB 2012/24

 Kızıl Bayrak'tan
İktidar için kapışan
gerici koalisyonun saldırıları
devrimci sınıf hareketiyle püskürtülebilir!
Özel Yetkili Mahkemeler kaldırılsın!
Kürt halkına yönelik tutuklama terörü sürüyor
Sivas’ın katili sermaye devleti
Van’da Kürt siyasetçilere
tutuklama terörü
Emekli metal işçisi Ramazan Gecener ile 15-16 Haziran Direnişi üzerine
MESS Grup TİS’leri için Bursa’da kararlı başlangıç
“Havayolu direnişiyle
sınıf dayanışması!”
Grev yasağı üzerine
Borusan direnişi eylemlerle sürüyor
Tarihsel çağ ve yeni tarihsel dönem
H. Fırat.
Filistin’de ırkçı-siyonist saldırganlığa karşı direniş sürüyor!
İsrail açlık grevi anlaşmasına
uymuyor
Gerici cepheden Suriye’yi “Afganistanlaştırma”
girişimleri
Dünyada grevler-protestolar yükseliyor!
Yunanistan'da ırkçılık karşıtı yürüyüş
“Özgürlüğümüz, sınıfımız için,
hep birlikte direnmeliyiz!”
4+4+4 ve eğitimde yeni dönem
Liseli gençlik eleme sınavlarına karşı alanlarda
Tutuklu öğrenciler için miting
“Beyoğlu’nda işkenceye son!”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Direnişçi BEDAŞ işçileri:

“Özgürlüğümüz, sınıfımız için,

hep birlikte direnmeliyiz!”

 

İşten atıldıkları için Beyoğlu’ndaki BEDAŞ Genel Müdürlüğü önünde direnişlerini sürdüren Enerji Sen üyesi işçilerle konuştuk. Çalışma koşullarını ve karşı karşıya kaldıkları gazetemize değerlendiren işçiler, haklarını kazanana kadar mücadeleye devam edeceklerini belirtiyorlar.

Haklarımızı alana kadar direnişimizi sürdüreceğiz”

Turgay Topal: Enerji Sen’in Bayrampaşa temsilcisiyim. Aynı zamanda eylem komitesinde yer alıyorum. Çalıştığımız taşeron firmaların patronlarıyla BEDAŞ, birkaç gün öncesine kadar “Bu arkadaşlar nasıl dağılırlar. Biz bunları nasıl parçalarız, böleriz” diye bir çabalıyorlardı. “Biz Enerji Bakanlığı’nı arkamıza aldık, 600 gün de dursalar onları işe almayacağız” diyen zihniyet, bu süre zarfında yeni yeni sıkıntılarla karşımıza çıktı. “Sendikayı tanımıyoruz. Bugüne kadar hiçbir sıkıntı yoktu. İşçilerin kendileri çıksınlar karşımıza. Hiçkimseyi haksızlığa uğratmadık, hiçkimseye haksızlık yapmadık. İşçilerle görüşemedik ve hiç bilgi alamadık” diye yalan yanlış söylemlerini sürdürdüler.

Direnişi sürekli kırmak istediler. Bir müddet sonra BEDAŞ müdürleri Abdullah ve Avni Bey görüşme istedi ve onlarla görüşme yapıldı. Bu görüşmede, bizi daha önce tanımayan, hiçbir şekilde sendikayı tanımayan Çıra Martaş şirketi, cumaya kadar zaman istediklerini ve bu işten çok rahatsız olduklarını, işçilere karşı yapılanlardan haberdar olmadıklarını, günah keçisi seçildiklerini dile getirdiler. Bizler de cumanın çok geç olduğunu ve en kısa zamanda haklarımızı verirlerse işe girdiğimizde çadırımızı kaldıracağımızı söyledik. Olmazsa olmaz taleplerimiz kabul edilirse 15 Haziran Cuma günü bir protokol imzalanacak. Görüşmelerden olumlu sonuç çıkmazsa, 6000 gün sürse de, tek bir kişi de kalsak biz haklarımızı alana kadar direnişimizi sürdüreceğiz. Büyük bir coşkuyla hergün daha büyük bir umutla, kavgalarına son derece sarılan ve birbirine anne baba kardeş gibi sahip çıkan bir topluluğuz. İşçi iradesi buradadır. BEDAŞ işçileri olarak sonuna kadar devam edeceğiz. Tek bir adamımız dışarda kalmayana kadar ve tüm haklarımızı alana kadar mücadeleyi bitirmeyeceğiz.

Umutluyuz çünkü biz haklıyız”

Zeki Gören: Eylem komitesindeyim. Direnişimizin 23. günündeyiz. Maaşımızı zamanında alamamamız, fazla iş yükü ve buna benzer taleplerde bulunduk. Bu isteklerimizden dolayı işten atıldık. Bu süreçte patronlarla belli görüşmeler oldu. Ancak bir çözüme ulaşmadı. İki gündür görüşmeler yapılıyor, cumaya kadar çözülmesi gerektiğini söyledik. Bu onurlu zafere ulaşana kadar mücadelemize devam edeceğimizi belirttik. Biliyorsunuz, sermaye ve işverenlerin ayak oyunları bitmez, sonuna kadar, zafere ulaşana kadar direneceğimizi söyledik. Ve öyle de olacak. Biz umutluyuz, çünkü biz haklıyız.

Sendikayı tasfiye etmek istiyorlar”

Arif İnan Başgedik: Enerji Sen’in GOP temsilcisiyim. Bizler maaşlarımız zamanında yatırılmadığı, eksik yatırıldığı ve geç yatırıldığı için İş Kanunu’nun 34. maddesine göre iş bıraktık. Bunun cevabını da, 120 işçi arkadaşın işten çıkarılması şeklinde aldık. Sonrasında eylem daha da büyüdü. Çadırımızı kurduk ve hala devam ediyor. Açma-kapama biriminden bize desteğe gelen arkadaşlarımızın 4’ünün daha işine son verildi. Gerekçeleri burada bizimle halay çekmeleri idi.

Onlar da sürece dahil oldular. Özellikle BEDAŞ yönetimi ve taşeron şirket sendikayı tasfiye etmek istiyorlar. Çünkü bizlere sendikadan istifa ederseniz işinize geri dönebilirsiniz diye telkinlerde bulundular. Ama biz buna izin vermedik, vermeyeceğiz. Sendikal mücadele her zaman devam edecektir. İşçinin gücü ortadadır. Kazanacağız. Kazanmak için burdayız, hepimizin buna inancı var. Eğer ki bize söyledikleri zaman zarfı içerisinde olumlu sonuç elde edemezsek eylem biçimleri değişecektir. Eylemlerimiz daha da büyüyecek ve kitlesel hale gelecektir. Ama biz buradan kazanacağımız inancıyla ayrılacağız.

Hasan Zengin: Süreç içerisinde güzel bir dayanışma, güzel bir arkadaşlık ortamı oluştu. Evden çıktığımız zaman çocuğumuzu, eşimizi, annemizi, babamızı bütün yakınlarımızı bırakarak buraya geliyoruz. Çünkü bir hedefimiz var. Bu onurlu mücadele için buraya geldik. Var olan haklarımızı istedik, farklı bir şey istemedik.
Sendikalı çalışalım, toplu sözleşme olsun, zam olsun, 3 ayda bir ikramiye olsun diye değil, yasaların el verdiği ölçülerde bir şey istiyoruz. Şartnamelere uygun hareket etmesini istedik işverenlerin. İşveren ise bunları yerine getirmedi.

Bunlar sadece bir-iki günün olayı değil. Bunlar 4 senenin olayı. 4 sene sonra bazı kararlar aldık. Önder diye nitelendirdiğimiz arkadaşlarımız vardı burda. Bu arkadaşlarımız bir önderlik yaptı. Onlar önden, bizler ortadan, diğer arkadaşlarımız arkadan bu birlikteliği sağladık. Güzel bir oluşum oldu. Bunun sonunda inşallah hayırlısı olur. Arkadaşlar işlerine dönerler. Ailelerine ekmeğini götürürler. İşte burda zorluklar var. Birbirlerine yol parası vererek gelenler var. Gece gündüz burda yatan arkadaşlar var. İnşallah emek kazanır, onurlu insanlar kazanır. Ne sağı, ne solu, ne ortası tek bir görüş var ekmek için. Ekmeğin sağı solu, dinsizi dindarı yok. Herkes tek çatı altında burda. Sadece tek bir hedef için, çocukları için burda.

Herkes tek yumruk!”

Okay Akbabalı: Burada gördüğüm şey, farklı etnik kimliklerden insanların yani farklı duygu, düşünce ya da ideolojik düşüncedeki insanların ortak düşüncelerinin ekmek kavgası olması. Sonunda nedir istediğimiz. Hak hukuk, adaletli iş, adaletli çalışma koşulları, maaşlarımızın zamanında ve tam yatırılması. Bunun dışında yasadışı hiçbir hareketimiz olmadı. Tek amacımız ekmeğimizin verilmesi. Buna karşı işveren ne yaptı, bizi tanımadı. Bizim irademizi görmezden geldi. Biz de hakkımız olan iş bırakma eylemini gerçekleştirdik. Dediğim gibi burada her etnik kökenden insan var. Bu sistemi yöneten hükümeten düşüncesini taşıyan insanlar da var. Bize dayatılan bu haksızlığa karşı onlar da bir şekilde ayaktalar. Her kesimden insan aramızda olmasına rağmen, bize Yenibosna’dan Ülkü Ocağı’ndan getirilen bir kitleyle saldırıda bulunuldu. Yani bizim yaptığımızı yasal çerçeve dışına itmek istediler. Güya biz yasadışı örgüt bünyesinde bunları yapıyormuşuz. İnsanlara bu şekilde lanse ettiler. İnsanların kafasını hep o yönden doldurmaya çalıştılar. Hakkını, hukunu savunan insanların sessiz kalmayacağını onlar da biliyor, herkes de biliyor. Mücadelemizi kırmak için yemedikleri şeyler yok. Şu da var. İşveren bizi ne kadar muhatap almıyorsa, BEDAŞ da bizi muhatap almıyor. Yani bugün BEDAŞ devletin bir kurumu, onlar da taşeron firmanın ayakçılığını yapıyor. Onlar da onlara hizmet ediyor. İnsanlara maaş ödenmiyor, insanlar hırsızlığa itiliyor. Hırsızlık halen devam ediyor. Bizim ilk duyduğumuz bizim işverenin elinin ayağının çok uzun olduğu, çevresinin çok olduğu. Her ne kadar uzun olursa olsun. İnsanlar ekmeği için burada. Elimizde canımız var o da giderse gitsin. Biz hakkımızı almanın peşindeyiz. Şu an çok güzel, herkes tek yumruk, herkes çaba gösteriyor. İmkanlarımızın elverdiği kadar burada herkes ayakta. Devam edecek bu dayanışma. Ta ki haklarımızı alana kadar. Hakkımız olanı kazanana kadar buradayız.

Cengiz Aydoğan: Bu işte 15 sene 20 sene çalışan arkadaşlar vardı. Bu iş yıllardır böyle. Hırsızlık oluyordu. Bunu hükümet, BEDAŞ biliyordu. Şimdi maaşlar veriliyor, fakat geç yatırılıyor. Yine insanlar birşeylere zorlanıyor. Ama kabul etmedik. Yasal olan hakkımız kullanıldı. Bizim işverenimiz ne yaptı, 120 kişiyi kapının önüne attı. Hem de hiçbir hakkını vermemek şartıyla. 25/2 madde ile 3 gün üst üste işe gitmediği bahanesi ile. Oysa biz her gün işteydik. Fakat çalışma hakkımızı yerine getirmedik. Ama bunların rahatsız oldukları, bizim sendikalı olmamız. Bizim birlikte hareket etmemiz. Bunun sonucunda bizi işsiz, kapının önüne bıraktılar. Biz de burada işimizi alana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Bizi işe alabilir, fakat haklarımızı almadan işe başlamayacağız. Hedefimiz haklarımızı almak. Bu haklarımızı alana kadarda mücadelemize devam edeceğiz.

Hasan Zengin: Türkiye’de artık birşeyler değişiyor. Sendika olayı taşeronlara artık yerleştiği için çok iyi yerlere gidiyor. Çünkü bu bir kıvılcım. Yani İstanbul nasıl ki, 5 milyon nüfuslu iken 3 milyon sendikalı vardı. Aynı o sisteme yavaş yavaş gidiyor. Ekmek heryer de ekmek, mücadele heryer de mücadele.

Cengiz Aydoğan : Onlar bizim haklılığımızın, meşruluğumuzun altını boşaltmaya çalışıyorlar. 10 yıldır bu BEDAŞ bünyesinde çalışan bir işçi, bugün hakkını arıyor diye, terör üyesi oluyor. Niye? Bu adam hakkını hukukunu arıyor. Her şeyimiz ortada bunu farklı yerlere çekmeye çalışıyorlar. Sonuçta sistemin getirdiği bir şey bu. Her baş kaldırana bir şey yakıştırıyorlar. Biz bunları boşa çıkartacağız. Hakkını aramaya çalışanlara bunları yapıştırıyorlar.

Basın direnişi görmüyor”

Okay Akbabalı: Türk basının bir yalakalığı var, onunla da ilgili bir şey söylemek istiyorum. Hükümet nasıl bir yön vermişse. Şuan Kanal Türk yanı başımızda aramızda bir metre yok aramızda. Burda olan hiçbir şeyi ne bir kanalında görsel olarak, ne de yazınsal olsun vermedi. Yani çok iyi görünen insanlar aslında bu ülkeyi sömüren, bu ülkeyi batağa götüren insanlar. Biz hani bu ülkeyi sevdiğimiz için bunları yapıyoruz. Tam yanımızda işte. Şimdi burda biri hiç yoktan bir şey yapsa, her halde basın toplanır. Ya şakşakçı olacaksın, ya da paparazzi yapacaksın ki gelsinler seni çeksinler. Ülkemizde Adana’da 100 BEDAŞ işçisi yine örgütlü bir mücadele veriyor. Hava-İş üyeleri, sağlık çalışanları yine aynı şekilde. Ama basın bunu hiçbir yerde, hiçbir şekilde görmüyor.

Hasan Zengin: Haber Türk’ü bassak şurda. Beş arkadaş gitsek oraya 50 tane kamerasıyla gelip seni çekerler. İşte BEDAŞ işçileri zor kullandılar. Haber Türk kanalını bastılar diyerek 100 kanalda gösterirler. Ama buradaki haklı mücadeleyi hiçbir zaman görmezler. En azından balkona çıkıp bu insanları çekelim bu insanlar niye burda, dertlerini dinleyelim. Gerçekten bu insanlar bu konuda haklı mı haksız mı? Ama bunların hiçbirinin önemi yok. Sermayenin ortaklığını, rantçılığını yapıyorlar. Ciner Grubu’na peşkeş çekme olayı olduğu için Ciner Grubu’nun da sesi burda çıkmıyor. O da kapısının önündekini görmezden geliyor. Çünkü özelleştirme döneminde Ciner Grubu’na teklif edildi BEDAŞ. Bu yüzden sesini çıkarmıyor Ciner Grubu.

Özgürlüğümüz, sınıfımız için, hep birlikte direnmeliyiz”

Turgay Topal: Bu sadece BEDAŞ yetkililerinin tavrı değildir, AKP’nin de tavrıdır. Yaşadığımız memleketin her yerinde, her taşında, her toprağında, öğrencilerin, kadınların, işçilerin, tutsakların olduğu, hayatın her noktasında zulüm var. İnsanlar o kadar çok korkutuldu ki, bizim dışımızdakilerin gözünde tiyatro oyuncuları gibi gözükmekteyiz. Neden işte AKP zihniyeti. AKP insanları tek taraflaştırıp, mücadelemizi kökten kaldırmak istiyor. Kendi gibi düşünen, kendine has, hiçbir şekilde sorgulamayan üretmeyen, onların sözünden çıkmayan bir toplum yaratmak istiyorlar. Ama şunu unutmamaları gerekiyor ki işçilerimiz, kadınlarımız, öğrencilerimiz, hayatın her alanında bunlardan rahatsız olmayan hiçbir kesim yok. Sadece başımıza geldiğinde sadece bize dokunduğunda ses çıkarıyoruz. Her kanalı açtığında 4+4+4’e, kadın cinayetlerine kadar, ya da iş cinayetleri. İşçiler hiçbir hak talep edemeyecek duruma itiliyor. Bu dünyaya sadece patronları, iktidarları koruyan, bir sınıf yerleştirilmek isteniyor. Bugün gecekondu yıkımları var. Ülkemizde insanlar yoksulluğa bir adım daha itiliyor. Bunlara müsaade vermemek için her bir yerde, bizim yazarlarımızdan tutun da, gazetecilerimizden tutun da, bugün bu anlamda bu mücadeleye dirsek atacağım diyen herkesin, bence üzerine düşen sorumluluğu hiçbir şeye sessiz kalmamaktır. Yani bu anlamda haklı olduğumuzu unutursak bir dakika bile düşünmeden bir şey yaparsak kaybedeceğiz. Çünkü o kadar çok kaybetmeye başladık. Bence hep birlikte bir araya gelerek bunlara karşı direnmek gerekiyor. Çünkü toplu halde direnmezsek, biraz daha cesaretle gelip insanları sınıfından, özünden, özgürlüğünden edecekler.

Kızıl Bayrak / İstanbul