2 Mart 2012
Sayı: SYKB 2012/09

 Kızıl Bayrak'tan
“Suriye’nin Dostları” Ortadoğu halklarına yeni bir savaş açmanın koşullarını oluşturuyor
8 Mart’ın sınıfsal özü ve devrimci mirasını savunmak için ileri!
Devrimci 8 Mart Platformu’ndan çağrı
Emekçi kadınlar 8 Mart etkinliklerinde buluştu!
Çocuklar büyüyecekse eğer bilinçlerimiz silinmemeli!”
Kapitalizmin çarkları işçinin alınteri ve kanıyla dönüyor!
Bir rol model ya da kan emici bir asalak
Hey Tekstil’de direniş sürüyor!
Direnişlerle dayanışma etkinliği...
Çorlu’da devrimci bahara hazırlık
İMO yönetiminden Kızıl Bayrak’a yasak!
İstanbul Sağlık Hakkı Meclisi kuruldu
Sınıf çalışmasının sorunları
Minimum maliyet, maksimum kar Volkan Yaraşır
‘Halkların düşmanları’
Tunus’ta toplandı
Gericiliğe ve yozlaşmaya karşı “geleceğine sahip çık!”
Ekim Gençliği’nin
kampanya çalışmalarından
Beytepe’de faşist saldırı
Faşist baskı ve teröre karşı
Kadıköy’de miting
“Ortak mücadele büyütülmeli!”...
Eğitimin gericileştirilmesi ve gizlenen gerçekler!
Ücretli Mühendis,
Mimar ve Şehir Plancıları ve İşsizlik Kurultayı yapıldı
Nakledilen uzuvlar ve
bu hayatta insan iyileştirmek
2 Mart 1991’de Ankara DAL işkencehanesinde katledildi
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Eğitimin gericileştirilmesi ve gizlenen gerçekler!

2010 yılında yapılan 18. Milli Eğitim Şurası kararları bir bir hayat buluyor. “Okullar Hayat Bulsun” projesinden “Eğitim Kampüsleri” projesine, zorunlu 8 yıllık eğitimin 12 yıla çıkarılarak kademelendirilmesine kadar bir dizi proje ve değişiklik gündemde. Son dönemde öne çıkan ise zorunlu temel eğitimin kademelendirilerek 12 yıla çıkarılması projesidir.


Yeni sistemin ayrıntıları…

1+4+4+4’ten oluşan kademeli zorunlu eğitim, ortaokulları yeniden devreye sokacak. İlköğretim iki kademeden oluşacak. Birinci kademe 4 yıllık bir süreci kapsayacak ve öğrenciler sınıf öğretmenleri tarafından okutulacak. İkinci kademe ise yine 4 yıl olarak kurgulanarak “ortaokul” olarak planlanacak ve dersler branş öğretmenleri tarafından verilecek. İlk dört yıl, 1. kademeyi bitiren 10 yaşındaki çocuklar tercihleri ve istekleri doğrultusunda bitirdikleri eğitim kurumuna devam edebilecekleri gibi “alan” derslerinin ağırlıkta olacağı başka kurumlara da geçiş yapabilecekler. 1. kademenin ortaokul olarak kurgulanan ikinci 4 yıllık bölümünün müfredatında öğrencilerin yönlendirilmeleri için “alan” derslerine ağırlık verilmesi planlanıyor. Son 4 yıllık eğitim ise lise eğitimi olarak şekillenecek ve “Temel Eğitim” kapsamına alınarak zorunlu hale getirilecek.


Ayrıntıda gizlenen gerçekler!

Bilindiği gibi 8 yıllık kesintisiz ve zorunlu eğitim 27 Şubat 1997’den sonra hayata geçmişti. Ordu eksenli güç, ülke yönetimindeki ağırlığını, dönemin dinci-gerici partisiyle (RP) paylaşmamak için bir yandan tanklarını Ankara caddelerine sürmüş, bir yandan da bu partinin beslendiği kaynakları kurutma, daha doğru bir ifade ile sınırlandırma yoluna gitmişti. İmam Hatip okullarını kontrol altına alma harekâtı “8 Yıllık Zorunlu Eğitim”in kabulü ile Türkiye eğitim sistemine hediye edilmişti. Ama gelinen noktada birçok imkânı elinde barındıran ordu eksenli güç, zamanla bu imkânlarını kaybetmiş, içler acısı bir duruma düşerek köşesine çekilmek zorunda bırakılmıştır. Tam da böylesi bir dönemde dinci sermaye, AKP eliyle kaybettiği mevzileri tekrar ele geçirme ve mevzilerine yenilerini ekleme konusunda ataktadır. İşte böylesi bir hamlenin sonuçlarından biridir 12 yıllık kesintili zorunlu eğitim.


Eğitimin gericileştirilmesi…

Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması projesinin amacının ilkini, dinci-gerici partilerin ve cemaatlerin beslendiği kurumlar olan İmam Hatip okullarının önünün açılması olarak belirtmek gerekir. Bu okullarda “biat” ve “kul” kültürü ile eğitilecek öğrenciler, düşünmekten, sorgulamaktan uzak, kaderci mantıkla yetiştirilecekler. 10 yaşından sonra İmam Hatip okullarının orta kısımlarına kayıt yaptırabilecektir öğrenciler. Bu öğrencilerin pedagojik olarak kendi iradesiyle meslek seçimine yönelemeyeceği ortadadır.

Ayrıca bu sistemle öğrenciler karma eğitimin dışına çıkarılarak, cinsiyetçi kültürün dayanakları sağlamlaştırılmaktadır. Eğitim Bir Sen Genel Sekreteri Ahmet Özer’in de ifade ettiği gibi eğitimdeki gerici dönüşümlerin devamının olması gerekliliği şöyle dile getirmektedir: “Karma eğitimle ilgili sıkıntılar devam ediyor. Bunun zorunluluğunun kaldırılması lazım. İsteyen çocuğunu kız okulunda okutsun, isteyen erkek okulunda. Vatandaşa bir dayatma olmamalı.” Türkiye İmam Hatipliler Derneği Genel Başkanı Abdullah Ecevit Öksüz’ün “İmam Hatipliler için 4 yıllık bir zaman yeterli değildir. Daha fazla olması gerekir” sözleri ise evlere şenlik türündendir.


Mesleki eğitimin yaygınlaştırılması…

Amaçlardan ikincisi de sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda mesleki eğitimin yaygınlaştırılmasıdır. Küçük Ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği (KOBİDER) Başkanı Nurettin Özgenç bu değişikliği olumlu bulduklarını belirterek şunları söylemekte: “Son 4 yıllık dayatmayı doğru bulmuyoruz. Eski sistem çıraklık kavramını tamamen ortadan kaldırdı. Meslek liseleri nicel olarak güç kaybetti. Bu modelle işletmeler işgücü kaynaklarını arttıracaklardır.” Özgenç, bir yandan değişikliği olumlu bulurken, bir yandan da lisenin zorunlu olmasına, ucuz işgücü temininde sıkıntılar doğurabileceği gerekçesi ile karşı durmaktadır. Mesleki Eğitim Kültür Ve Sanat Derneği Başkanı Sami Nogay da yeni sistemle ilgili yürüyen tartışmalara katılarak şunları söylemektedir: “Biz 1998’den bu yana çırak bulamıyoruz. 15 yaşındaki çocuk çıraklığa gitmek istemiyor. Kesintili olması durumunda hem usta hem kalfa ihtiyacımız karşılanmış olacak.

Yine Eğitim Bir Sen Genel Sekreteri Ahmet Özer sözkonusu sistemin, piyasanın ihtiyaç duyduğu nitelikli ara eleman yetiştirilmesi konusunda da olumlu yanları olacağını belirterek, öğrencilerin sermayedarlar için ucuz işgücü olarak kullanılmalarının olumluluğundan dem vurmaktadır.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, zorunlu eğitim ile ilgili çeşitli çevrelerden sermaye temsilcilerinin yaptığı açıklamalar, aslında AKP eli ile eğitim sisteminde yapılmak istenen gerçek amaçları ortaya koymaktadır. AKP bir taşla iki kuş vurma peşindedir. Hem kendi yaşam alanı olan mevzileri güçlendirecek (İmam Hatip okullarını) hem de temsil ettiği sermaye çevrelerine ucuz ve nitelikli ara eleman sağlayabilecektir.

Biz biliyoruz ki mesleğe yönlendirme dini eğitim veren okullarla değil; fen bilimleri, sosyal bilimler, teknik bilimler vb. okullarda yapılabilir. Bu okullarda okuyan öğrenciler “staj” adı altında sermayedarların sömürüsüne bırakılmamalı, öğrenciler ilgi alanlarına yönelik gelişebilecekleri imkân ve şartlarda eğitim almalıdırlar.

Din eğitimi devletin işi değil bireylerin işi olmalıdır. Diyanet kurumu, zorunlu din dersi kaldırılmalı, ders müfredatları dinsel, gerici, ırkçı ve cinsel söylemlerden arındırılmalıdır. Bilimsellik ve pedagoji önplanda tutulmalıdır. Kısacası parasız, bilimsel, demokratik ve anadilde eğitim, eğitim sisteminin vazgeçilmez unsurları olmalı ve mücadele bu şiarlar temelinde ilerlemelidir. 

Sosyalist Kamu Emekçileri / Manisa

 

 

 

 

Yeni bir ‘Maraş’ mı?

Adıyaman’da Aleviler’in yoğun olarak yaşadığı mahallede evlerin kapıları işaretlendi. İşaretlenen tüm kapıların Aleviler’in oturduğu evler olması ikinci bir Maraş Katliamı yaşanmasını gündeme getirdi.

Mahalle sakinleri, kapılara konan işaretlerin akıllarına Maraş Katliamı’nı getirdiğini ve korktuklarını söylediler.

Karapınar Mahallesi’nde 27 Şubat günü sabahı bazı evlerin kapılarına benzer işaret konulduğu farkedildi. İşaretlenen evlerde Aleviler’in oturması tedirginliğe neden olurken, olay polise bildirildi. Mahalle sakinleri daha sonra toplu halde imzaladıkları dilekçeyi savcılığa vererek suç duyurusunda bulundu.

Gelişmelerin ardından bazı mahalle sakinleri kapılarındaki işaretleri üzerini boyayarak veya silerek temizledi. Bazı işaretlerinse hala kapılarda durduğunu belirten mahalle muhtarı Mahmut Gürsu, büyük tedirginlik yaşadıklarını söyledi. Kendisinin de Alevi olduğunu söyleyen muhtar Gürsu, işaret konulan kapıların tamamının Alevilerin yaşadığı evler olduğuna dikkat çekti.