14 Mayıs 2010
Sayı: SİKB 2010/19

 Kızıl Bayrak'tan
Sendikal bürokrasiyi
teşhir ve tecrit edelim!
Sınıfa karşı sınıf çizgisinde
bir duruş!
Reformizmin Taksim’i baltalama girişimleri fiyaskoyla sonuçlandı!
Sınıfın devrimci iktidar mücadelesini yükseltelim!
Kürt halkına yönelik
saldırılar yayılıyor
İsrail’in OECD üyeliğine Türkiye’den destek!
4-10 Mayıs “İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası”nda Türkiye gerçeği
Ankara’da KESK ve Türk-İş’ten
26 Mayıs açıklaması
UPS Kargo işçileri direnişte!
İşten atılan UPS işçileri ile konuştuk
İşçi ve emekçi hareketinden
Fiili-meşru mücadele ruhuyla
İstanbul Kamu Emekçileri Kurultayı’na!
Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu’nun Mayıs Ayı Toplantısı değerlendirme ve Sonuçları..
Binler Deniz, Yusuf ve
Hüseyin’i andı
Gençlik hareketini ileriye taşıma sorumluluğunu kuşanmalıyız!
24. Geleneksel İTÜ Öğrenci Şenliği gerçekleştirildi!
Yunanistan sokağa çağrıyor!
Yunanistan işçi ve emekçilerinin kitlesel/militan direnişi
“Seçimler Almanya’da krizin daha da derinleşeceğinin gösteriyor!”
Kayseri İşçi Kültür Evi’yle
dayanışma sürüyor..
Güler Zere ölümsüzdür!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İsrail’in OECD üyeliğine
Türkiye’den destek!

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), İsrail, Estonya ve Slovenya’nın üyeliğini kabul etti. Üç ülkenin 2007 yılında başlayan örgüte katılımın süreçleri 27 Mayıs’ta Paris’te düzenlenecek törenle resmen sonuçlanacak.

Dünyadaki toplam zenginliğin yüzde 75’ini elinde tutan ve dünya burjuvazisinin önde gelen 31 devletinden oluşan OECD, 10 Mayıs günü gerçekleştirdiği toplantıyla İsrail, Estonya ve Slovenya’nın 2007 yılında yaptıkları üyelik başvurularını kabul etti. Örgüte üyeliklerinin kabulüyle birlikte söz konusu ülkelerin uluslararası kredi notlarının ve bu ülkelere gerçekleşen yabancı sermaye akışının artması bekleniyor.

Kararda, uluslararası siyaset alanında öne çıkan ise İsrail’in üyeliği oldu. Örgütün işleyişine göre kararlar bileşenlerin oy birliğiyle alınıyor. Yani üye ülkelerden birinin itirazı kararın geçmemesi için yeterli. Böyle bir tabloda da doğal olarak, vitrininde İsrail karşıtı yaldızlı balonlar da bulunan Türkiye’nin oylamadaki tutumunun ne olacağı geçtiğimiz günlerde tartışma konusu olmuştu. Birçok kaynak Türkiye’nin İsrail’in üyelik başvurusunu veto edebileceğini döne döne ifade ediyordu. Ancak Türkiye, İsrail’le olan ilişkisinin köklerine uygun olarak “bekleneni” gerçekleştirmedi ve İsrail’e “büyük bir jest” yapmış oldu. Türkiye’nin veto etmemesinin yanısıra yeri geldiğinde İsrali’i kınayan birçok devlet de bu haklarını kullanmamış oldular.

İsrailli yetkililer, ülkenin OECD’ye katılımını “tarihi bir başarı” olarak değerlendirirken, katılımın ülkeye ekonomik anlamda gelişmiş bir ülke olduğu yönünde meşruiyet kazandırdığını da ifade ediyorlar. OECD Genel Sekreteri Angel Gurría, Estonya, Slovenya ve İsrail’in üyeliğe kabulüyle birlikte teşkilatın daha çoğulcu ve şeffaf hale geleceğini savunurken, OECD tarihinde yeni bir sayfa açıldığını da söyledi.

Filistinli örgütler ise, oylamanın yaklaşmasıyla birlikte birçok devletin yetkililerine seslerini ulaştırmaya ve ülkelere veto haklarını kullanmaları yönünde basınç oluşturmaya çalışmışlardı. Kararın onaylanması da Filistinlilerin tepkisine neden oldu. Çeşitli Filistinli örgütler OECD’nin merkezi Paris’te gösteriler düzenledi. Filistinliler İsrail’in üyeliğini, fiillerinin OECD tüzüğünde yer alan amaçlar arasındaki “İnsan haklarına ve yurttaş özgürlüğüne bağlılık” maddesine ters düştüğü iddiasıyla yorumlarken, İsrail’in uluslararası arenada “normal” bir devlet olarak algılanmaması gerektiğini savunuyorlardı.

Bu durum iki noktayı açık bir biçimde gözler önüne sermiştir.

Birinci olarak süreç, siyonist şef David Ben Gurion’un yıllar önce söylediği ünlü sözün mükerrer bir doğrulanması oldu: “Türkiye bize metres gibi davranıyor. Halbuki evlendik, evliliğimizi bir türlü açıklamıyor.” Böylece son dönemde yaşanan “politik kıvraklılara” bir örnek daha eklendi. Hatırlanacağı üzere, Erdoğan Davos’ta fatih edasıyla dolaşırken ortak askeri tatbikatta mutabakata varılıyor, “koltuk krizi” yaşanırken Heronlar milyar dolarlar karşılığı Kürdistan’a konuşlandırılıyor, Ankara’da İsrail’den alınan tankların teslim töreni düzenlenirken Erdoğan Fransa’da İsrail’i Ortadoğu’daki barışın tehdidi olarak tanımlıyordu. Şimdi ise Erdoğan İslam Konferansı Örgütü’nün İstanbul’daki toplantısında yine İsrail’e veryansın ederken Paris’te İsrail’in OECD üyeliğini kabul etti.

Aslında işin bu yanında şaşılacak pek bir şey yok. AKP hükümetinin, İsrail karşıtı söylemleri tabanının “gazını almak” için kullandığını artık bilmeyen yok. Ülkeler arası “gerilimlerin” de burjuva medyanın boyalı sayfalarında kaldığı malum.

İkinci nokta ise, İsrail’i Ortadoğu’ya “bir kama misali” yerleştirenlerden medet ummanın çözümsüzlüğüdür. İsrail’in yarım yüzyılı geçen bu vahşetini göstermelik kınamalarla geçiştiren, burjuva siyasetinde dolgu malzemesi olarak kullanan, dahası finanse eden, politik desteğini sağlayan, kısacası dünyanın başına çöreklenmiş burjuvaziyi ve onların işbirlikçilerini temsil eden bu 31 ülkeden, İsrail’i yine kendi çıkarları amacıyla oluşturdukları bir başka birliğe almamalarını istemek anlamsızdır.

Sonuç olarak İsrail’in vahşete dayalı politikaları uluslararası düzlemde emperyalistler ve işbirlikçileri eliyle bir kez daha meşrulaştırılmıştır. Aksi yönde sarf ettikleri propagandif sözlere inat tüm bu ülkeler, yani dünya zenginliğinin yüzde 75’ini ellerinde bulunduranlar, bir kez daha İsrail’in arkasında olduklarını teyit etmişlerdir.


 


“Kürt siyasetçiler serbest bırakılsın!”

BDP İstanbul İl Örgütü, cezaevinde bulunan 1483 Kürt siyasetçinin serbest bırakılması için kampanya başlattı. BDP Genel Merkezi tarafından başlatılan kampanya 10 Mayıs günü Galatasaray Lisesi önünde gerçekleştirilen basın açıklamasıyla duyuruldu.

“14 Nisan 2009 ile başlayan siyasi soykırımı kınıyoruz” pankartının açıldığı açıklamaya BDP il ve ilçe başkanları katıldı. Açıklamayı yapan BDP İstanbul İl Eşbaşkanı Mustafa Avcı, hükümetin bir yandan demokratik açılım derken diğer yandan da Kürt siyasetçileri bir yılı aşkın bir süredir hukuksuz bir biçimde esaret altında tuttuğunu ifade etti. Bu hukuksuzluğa son verilmesini isteyen Avcı, “Yöneticilerimizin özgürlüklerine kavuşması için tüm demokrat, duyarlı kamuoyunu dayanışmaya, demokratik tepki vermeye, mevcut hukuksuzluğa dur demeye çağırıyoruz. Bundan sonraki ana gündemimiz operasyonların durmasına yönelik olacaktır” dedi.

Kızıl Bayrak / İstanbul