24 Aralık 2010
Sayı: SİKB 2010/49

 Kızıl Bayrak'tan
Emekçilere değil,
sermayeye hizmet için hazırlık!
“Çift dilli yaşam” talebine tahammülsüzlük!
Haklarımız ve geleceğimiz için
torba yasa tasarısına hayır!
Yolsuzluk kapitalizmin
hamurunda var!
Fabrikalarda eylemler sürüyor
DİSK Tekstil’de genel kurul
Buca’da direniş
dayanışmayla büyüyor
Sa-ba işçisi onuru ve
hakları için direnişte!.
Dev Sağlık-İş’ten
asgari ücret eylemleri .
Çorlu’da işçi mitingi ..
“İnsanca yaşamaya yeten
asgari ücret!”
Sınıfı örgütleme seferberliğine!
KESK’te Olağanüstü ve Olağan Genel Kurul süreçleri ve görevler
“Güvencesizliğe giden yolda kamu emekçileri”
Katiller Maraş katliamının
32. yıldönümünde de
eserlerine sahip çıktı!
19 Aralık katliamı ve
direnişinin 10. yılında eylemler
Bir kez daha dar grupçu ve ilkeden yoksun küçük-burjuva solculuğu!
19 Aralık katliamı
Avrupa’da lanetlendi.
Gençlik söz hakkı için alanlardaydı!
Emek ve meslek örgütleri
öğrencilerin yanında.
Beytepe’de eylemler
“Erdal Eren Yoldaşımız”.
“Kadın işçileri doğa katletti”
arsızlığı
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Kadın işçileri doğa katletti” arsızlığı

İstanbul Halkalı’da 9 Eylül 2009 tarihinde yaşanan sel felaketinde, servis aracındayken boğularak yaşamını yitiren 8 Pameks işçinin ölümüyle ilgili ikinci bilirkişi raporu açıklandı. Profesör sıfatlı “bilirkişilerce” hazırlanan raporda, patronların bir ihmali olmadığı belirtildi. Böylece, kapitalizmin bir iş cinayetinde daha patronlar aklanmak istendi. Oysa ki, 8 kadın işçinin içinde mahsur kalarak öldüğü minibüs kasası personel taşımak için değil, yük taşımak içindi.

Sermaye için “bilim insanlığı”

Prof. Dr. Metin Ergeneman ve Öğretim Görevlisi Murat Kuruoğlu ile İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ömer Ekmekçi’nin hazırladığı 3 Kasım tarihli ikinci bilirkişi raporunda servisin camlı ya da camsız oluşunun olaya etkisinin olmadığı belirtilerek “Yönetim Kurulu Başkanı’ndan, İdare Amiri’nden ve aracın şoföründen sel felaketine karşı önlem almalarını beklemek mümkün değildir. Almaları gerekli bir önlem bulunmadığı için olayın meydana gelişinde kendilerinde kusur bulunması mümkün değildir. Kazanın oluşunda asli ve tek etken meydana gelen doğal afettir” denildi.

Pameks patronunu aklayan raporda işçiler suçlanırken, işçilerin ayaklarının ıslanmaması için servisten inmediği belirtildi. Raporda şirketin önlem almak zorunda olmadığı belirtilerek olayın aracın yetersiz olması, işverenin iş sağlığı ve güvenliği yönünden almadığı bir önlemin nedeniyle gerçekleşmediği söylendi. “Kaldı ki araç içerisinde bulunanlardan aracı terk etmeleri istenilmiş ve araçta bulunanlar ayaklarının ıslanacağı yolundaki tamamen insani bir tereddütle zaman kazanmaya çalıştıkları sırada meydana gelmiştir” denildi. Raporda şu ifadelere yen verildi:

“Aracın camlı yerine camsız oluşunun da, yolcuların yükselen suyun neden olduğu basınç nedeniyle kapıların açılmaması sonucu araç içinde kalmalarında ve bu şekilde vefat etmelerinde hiçbir negatif rolü olmadığı görüşündedir. Bu nedenle sanıklardan Karahasanoğlu, Göncü ve Oğur’un alması gerekli bir önlem olmadığı için olayın meydana gelişinde kendilerine kusur atfedilmesi mümkün değildir. Kazada asli ve tek etkenin meydana gelen doğal afet olduğu kanaatine varılmıştır.”

8 kadın işçiyi kapitalizm katletti

Pameks patronunu aklayan bu rapor kapitalistlerin tümünü işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinden muaf etmeye çalışmaktadır. Söz konusu ucube raporda fatura doğaya çıkarılsa da, gerçekte kadın işçilerin ölümünden işçilerin sağlıklı ulaşım hakkını gasbeden Pameks patronu sorumludur.

***

7 kadın işçi fabrikaya ait olan ve servis aracı olarak kullanılan kapalı kasalı minibüsün sel sularına kapılması sonucu can vermişti. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, Trafik Kanunu’na göre kullanılması yasak olan ‘kapalı kasa minibüs’ ile servis taşımacılığı yapıldığını belirterek, patron Mehmet Cevdet Karahasanoğlu, idare amiri Ferit Göncü ve araç şoförü Mehmet Oğur’un “taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olmak” suçundan 3 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmasını istemişti. İlk duruşmasında ölen 4 işçinin yakını “Biz firmayla anlaştık. Şikayetçi değiliz” diyerek avukatlarıyla birlikte davadan çekilmişti. Pameks patronu, işçi yakınlarına kişi başına 110 ile 190 bin lira vererek “kan parası” ödemişti.



 

 

Kaza değil cinayet!

Aydın’da iş cinayeti

 Aydın’da parke taşı imalathanesinde çalışan bir işçi, işyerinde geçirdiği “kazada” hayatını kaybetti. Parke taşı imalathanesinde çalışmaya gelen işçiler makinaların temizliklerini yaptıktan kısa bir süre sonra M.A.S adlı işçiyi yerde yatar halde buldular. Ağzından kan gelen işçi ambulansla hastaneye kaldırıldı. Ancak hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.


HES şantiyesinde “iş kazası”

 Siirt’in Aydınlar ilçesinde yapımı devam eden Alkumru Barajı ve Hidroelektrik Santrali’nde ardarda iş “kazaları” yaşanıyor. 17 Aralık günü gerçekleşen iş “kazasında” bir işçiye elektrik çarptı.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmadığı şantiyede son 10 ayda 2 işçi iş cinayetine kurban gitti. Meydana gelen kazalar sonucu ise 16 işçi yaralandı.

Orhan Çelik isimli işçiye, 2 metre yükseklikteki iskelede elektrik tesisatı kurduğu sırada elektrik çarptı. Çarpma şiddetti ile Çelik 3 metre fırlayarak yere düştü. Elektriğin çarpma şiddetiyle Çelik’in göğsünde delik açıldığı öğrenildi. Ağır yaralanan Çelik, Alkumru Barajı’nda hazırda bulunan ambulansla Siirt Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alındı.   


Belediye işçisi göçük altında

Muş’ta kanalizasyon çalışması yapan belediye işçisi, göçük altında kaldı. Bir süre sonra göçük altından yaralı olarak çıkarılan işçi, Muş Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı.

 Muş Belediyesi’nde kadrolu işçi olarak çalışan Selahattin Oktar, yapılan ilk müdahaleden sonra yoğun bakım ünitesine alındı.



 

 

Karataş Kadın Hapisanesi’nde
zorunlu sevk saldırısı...

Merhaba bizler Karataş Cezaevi’nin tüm uygulamalarına karşın dirençli olmaya çalışıyoruz. Ardı ardına gelen disiplin cezaları ve saldırılardan sonra, şimdi de sürgün sevkleri gündemde. 11 Aralık günü yapılan sabah sayımında koğuşa gelinip koğuş arkadaşlarımız DHKP-C davası hükümlüleri Gülay Efendioğlu ve Besime Duru’nun Antalya’ya sevkinin çıktığı söylendi.

Kahvaltı yapmayı bırakalım vedalaşmaya dahi fırsat verilmeden 20 gardiyan saldırarak arkadaşlarımızı yerlerde sürükleyerek sevk için götürdüler.

Tüm karşı çıkışlarımıza, direnmemize rağmen bize de saldırarak darp ettiler. Kadın koğuşlarına erkek gardiyanların girmemesi kuralı dahi çiğnenerek erkek gardiyanların saldırısıyla darp edildik, saldırıdan dolayı vücudumuzda darba bağlı morluklar ve ağrılar mevcuttur.

Karataş Cezaevi’nde yaşanan bu sürgün sevkinin, bir kaç ay önce yaşanan taciz olayıyla gündeme gelen ve hala göreve devam eden müdürün görevden alınmasına dair idareye ve dışarıya yaptığımız baskıların sebep olduğunu düşünüyoruz. Bu konuyla ilgili 2 hafta önce tacizle suçlanan ve bu suçun işlendiğine dair hakkında deliller (adli tıp raporu) olan müdür, koğuşumuza girdiğinde, koğuşumuzdan çıkmasını istemiştik. Bunun üzerine müdür arkadaşlarımız Gülay ve Özlem’in üzerine yürüyüp tehditler savurarak, tutanak tutup 7 gün hücre cezası verdi.

Biz de koğuşta kalanlar olarak bu durumla ilgili suç duyurusunda bulunup olayı ve tacizi basında teşhir eden mektuplar yazdık.

Savcı ve 1. müdüre her fırsatta bu konuda bir işlem yapılmasını ve müdürün görevden alınmasını vurguladık. Olayın sonrasına yapılan bu sürgün sevkin Karataş idaresince verilmek istenen bir gözdağı olduğunu düşünüyoruz.

Devrimci tutsaklara yapılan bu baskı ve uygulamaların boşa çıkarılacağını her ne “CEZA” verilirse verilsin keyfi uygulamalara ve ahlak dışı, insanlık dışı davranışlara karşı tavrımızın net olduğunu belirtmek istiyoruz.

Bu konuda sosyalist basını, tüm devrimci kurumları, tutsak ailelerini duyarlı olmaya davet ediyoruz.

Şimdiden teşekkür ederiz.

Sevgilerimle Nuray Koç

Karataş Kapalı Kadın Cezaevi

B-4 Karataş / Adana