26 Kasım 2010
Sayı: SİKB 2010/45

 Kızıl Bayrak'tan
NATO’nun “yeni konsepti”yle
tescillenen uşaklık!
Sicilli işbirlikçilerin “eksen”i emperyalizme uşaklık!.
Metal cephesini
güçlendirme sorumluluğu
Mehmet Beşeli: Metal işçisinden
korku bu anlaşmaya sinmiştir
Tofaş işçisiyle Türk Metal’in satış anlaşması üzerine konuştuk.
Metal işçileri: Taslağımızın arkasındayız, greve kadar gideriz!
İnsanca yaşamaya yeterli
asgari ücret için mücadeleye!ı
“Ulusal istihdam stratejisi” saldırısına karşı mücadeleye!
TEKEL işçileri: Güvencesiz çalışmaya karşı birleşelim!
BETESAN’da baskılara
rağmen direniş
TKİP devrimin ve
komünizmin bayrağını yükseklerde tutacaktır!
Almanya’da coşkulu
12. yıl kutlaması!
Parti örgütlerinden gelen mesajlar.
Alaattin Karadağ yoldaş vurulduğu yerde anıldı!
Alaattin Karadağ
mezarı başında anıldı!
Alaattin Karadağ’ın yoldaşları ve dostları Taksim’deydi!.
Katliamın 10. yılında 39 er sanık sandalyesinde
Almanya’da sıcak sonbahar
ve görevler
ABD İsrail’i “barış” için silahlandıracak
Haiti’deki trajedi
emperyalistlerin eseri
Kadına yönelik şiddetin kaynağı kapitalizmdir!.
Eğitim emekçileri alanlardaydı!..
Aleviler İzmir’de oturma eyleminde
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

ABD İsrail’i “barış” için silahlandıracak

Emperyalist ABD rejiminin İsrail’e “özel himaye” sağlayıp, kesintisiz bir şekilde son teknoloji ürünü silahlarla donattığı bilinmektedir. Bununla yetinmeyen Washington’daki savaş baronları, hem siyonist rejime yıllık 4-5 milyar dolar hibe etmekte hem de İsrail’in uluslararası hukuk ve anlaşmaları ayaklar altına almasına zemin hazırlamaktadır.

Hal böyleyken, son yirmi yılda başa geçen tüm ABD yönetimleri, Filistin sorununu “çözmek” için plan üstüne plan yaptılar. Barack Obama ise, henüz başkan seçilmeden bu kervana katılarak sadece Filistin’e değil, tüm Ortadoğu’ya barış vaat etmişti. Oysa aradan geçen yaklaşık iki yıllık dönem, emperyalist güçlerden barış ummanın abesle iştigal olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.

Barack Obama, başkanlık koltuğuna oturduktan kısa süre sonra Mısır’ın başkenti Kahire’ye gelerek, buradan Arap halklarına vaaz vermişti. Vaazın esas amacı, ABD’nin Filistin sorununu çözmek için samimi bir çaba harcayacağını ilan etmekti. Bu vaadi veren Obama, emperyalist rejimin Ortadoğu halkları nezdinde yerlerde sürünen imajını kısmen de olsa düzeltmeyi umuyordu.

Oysa vaazla icraat farklı şeylerdir. Filistin sorununu çözeceğini vaat eden Obama’nın daha ilk adımda çuvallaması, bu gerçeği bir kez daha teyit etmiştir. İsrail’e özel himaye sağlayanların Filistin sorununun çözülmesini istedikleri ve dahası bu yönde çaba harcayacakları söyleminin kaba bir riyakarlıktan başka bir anlam taşımadığı açıktır. Obama icraatlarıyla bunu bir kez daha kanıtlamıştır. 

Filistin halkının temel taleplerinden hiçbirini karşılamadan, sorunu çözmeye yeltenen Obama, ırkçı-siyonistlerin daha da küstahlaşmasından başka bir şey yapmamış oldu. Zira yoğun uğraşlardan sonra tarafları Washington’da buluşturan Obama, İsrail’in Yahudi yerleşimleri inşaatını durdurmayacağını ilan etmesiyle zor duruma düştü.

İsrail’in küstahlığı, tüm umutlarını emperyalist güçlere bağlamış bulunan Mahmud Abbas ve ekibini bile çilden çıkardı. Görüşmelerden çekilen Mahmud Abbas yönetimi, Yahudi yerleşimleri inşaatları durdurulmadan masaya tekrar dönmeyeceğini ilan etmek durumunda kaldı.

Aradan geçen haftalar, maruz kaldığı bu rezaleti sineye çeken  Obama’nın, siyonist rejim karşısındaki aczini gözler önüne serdi. Obama’yı rezil eden siyonist rejimin gücü değil elbet, hizmet etmekle yükümlü olduğu Amerikan tekelleri ve Yahudi lobisi karşısındaki aczidir. 

İsrail’in küstahlığını sineye çekmekle yetinmeyen Obama, şimdi de siyonist rejime yüklü bir rüşvet vererek görüşmelerin tekrar başlamasını sağlamaya çalışıyor. Üstelik öne sürdüğü tek şart, sadece Yahudi yerleşimlerinin 90 günlük bir süre için dondurulmasıdır. Üstelik bu yasak sadece Batı Şeria için geçerli olacak. Bu yasağa uysa bile siyonist rejim, Kudüs’ü esas sahipleri olan Araplar’dan arındırma icraatlarına aralıksız devam edebilecek.

Yani siyonist rejim 1967’de işgal ettiği Filistin topraklarından çekilmeyecek, mültecilerin geri dönüş hakkını tanımayacak, inşa ettiği ırkçı-duvarı yıkmayacak, İsrail vatandaşı Filistinlilere karşı ırkçı icraatlara devam edecek ve bunun karşılığında ABD’den yüklü bir rüşvet tahsil edecek.

Obama’nın rüşvet paketinde; İsrail’e 3 milyar dolarlık 20 gelişmiş F-35 savaş uçağının verilmesi, İsrail ile Filistin arasında yapılması öngörülen barış anlaşmasını zorlamaya yönelik BM’deki herhangi bir girişimin ABD tarafından veto edilmesi, İsrail ile Filistin arasında barış anlaşması imzalanırken ABD’nin İsrail’le özel bir güvenlik anlaşması imzalaması gibi maddeler yer alıyor.

Bu önerileri siyonistlere sunanların esas amacı Filistin’i bahane edip İsrail’e bedava silah vermek değilse eğer, ortada ahmaklık abidesi bir plan var demektir. Zira böyle bir plan, Filistin sorununun çözümüne değil, ancak siyonist rejimin daha da küstahlaşmasına ve İsrail savaş aygıtının yeni silahlarla tahkim edilmesine hizmet edebilir.

Siyonistleri şımartan bu plan, mazlum Filistin halkıyla alay etmek, emperyalistlere umut bağlayan Mahmud Abbas yönetimini ise aşağılamak anlamına da geliyor aynı zamanda. Nitekim Obama’nın “rüşvet paketi”ni açıklamasından sonra, görüşme masasına dönüp dönmeyeceğinin sorulması üzerine Mahmud Abbas, “Kudüs dahil tüm Filistin topraklarındaki tüm yerleşimlerin tamamen durdurulması söz konusu olmazsa, kabul etmeyiz”şeklinde yanıtlamıştır. Yani ortada Mahmud Abbas’ı bile avutmayacak içerikte bir plan vardır.

 “Babası Müslüman, siyahi başkan Obama”nın Ortadoğu halklarına sunduğu “barış planı” ancak bu kadar oluyor. Zira diğer başkanlar gibi Obama da, ABD tekellerinin çıkarlarını savunmakla mükelleftir. Başkanlık koltuğuna oturtulmasının esas nedeni de budur. Emperyalist ABD rejimi ise ezilen halkların özgürlüğü için değil, köleliği için çalışır; başında Obama olsa bile…

Ezilen Filistin halkına emperyalistlerden, hele ABD emperyalizminden yarar değil, zarar gelebilir ancak. Irkçı-siyonist işgale karşı etkili olabilecek yegane yol ise, kitlesel/militan direniş ve enternasyonal dayanışmanın yükseltilmesidir.


 

Grevlerden...

Yunanistan

Yunanistan’da farklı işkollarında çalışan emekçiler talepleri için iş bırakma eylemi ve grevler gerçekleştirdi.

Toplu sözleşmelerinin yenilenmesini talep eden liman işçilerinin 48 saatlik grevi nedeniyle, ana kara ile adalar arasındaki deniz seferlerinde aksamalar yaşandı.

GSEE ile ADEDY’nin çağrısıyla, Atina ile Pire kentlerinin de içinde yer aldığı Atika bölgesinde çalışanların 12.00 - 15.00 saatleri arasında iş bırakacakları, başkentin Klathmonos Meydanı’nda bir protesto gösterisi düzenleyecekleri belirtildi. GSEE ile ADEDY’nin 15 Aralıkta da ülke genelinde 24 saatlik greve gidilmesini kararlaştırdıkları belirtildi.


Portekiz

Taslak hali parlamentoda onaylanan kesinti paketinin 26 Kasım’da parlamentoda gerçekleşecek oylaması öncesi, Portekizli işçi ve emekçiler CGTP ve UGT sendikaları öncülüğünde 24 Kasım günü greve çıktılar.

Grev, kamu emekçilerinin ücretlerinin düşürülmesi ve önümüzdeki yıl emekli ücretlerinin dondurulmasını da içeren saldırılara karşı gerçekleştirildi.

Portekiz İşçi Konfederasyonu’ndan yapılan açıklamada greve katılımın yüzde 80 civarında olduğu söylendi. Lizbon Havalimanı çalışanlarının gece yarısı iş bırakması ile başlayan genel grev özellikle ulaşım, eğitim ve sağlık sektörlerini etkiledi. Grevden dolayı ülkedeki limanlar ve havaalanları tamamen kapatılırken, 500’ün üzerinde uçuşun iptal edildiği duyuruldu.


Finair’de grev kararlılığı

Finlandiya Uçuş Personeli Birliği (SLSY) talepleri kabul edilmezse 30 Kasım günü greve başlayacağını duyurdu.

Finlandiya havayolu şirketleri, Finair ve Blue1’de çalışan kabin servis emekçilerini temsil eden örgüt, toplu sözleşmenin talepleri doğrultusunda kabul edilmesini istiyor. SLYS ile şirketler arasındaki toplu sözleşme görüşmeleri Nisan ayında sona erdi. Havayolu emekçileri bir süredir iş yavaşlatma eyemi yapıyorlardı.


Hollanda’

Hollanda’da binlerce çalışanı işten çıkarmayı öngören yeniden yapılandırma projesini protesto eden postacılar 16 Kasım günü greve gitti. Ülke çapında tüm posta hizmetleri durdu. Ülkenin dört bir yanından öğle saatlerinde otobüslerle Den Haag’a gelen postacılar, TNT Post firmasının merkez binası önünde büyük bir gösteri düzenlediler. TNT Post firmasındaki yeniden yapılanma nedeniyle 3 bin 100’ü zorla, 11 bin postacı işten çıkarılmak isteniyor.


Hyundai işçilerine polis saldırısı!

Güney Kore’de Hyundai Motor’da sözleşmeli olarak çalışan işçilerin kadroya alınma talebiyle 15 Kasım günü yaptıkları eyleme polis azgınca saldırdı. Fabrikalarının önünde toplanarak eyleme başlayan 300’den fazla sözleşmeli işçiye saldıran kolluk kuvvetleri kitleyi dağıtmak için gaz bombası kullandı. İşçiler ise başka bir fabrika binası önünde yeniden toplanarak eylemlerine devam ettiler. Çıkan çatışmada 20 işçi yaralanırken onlarca işçi de gözaltına alındı.