05 Kasım 2010
Sayı: SİKB 2010/43

 Kızıl Bayrak'tan
Sınıfın birleşik mücadele ihtiyacı ve
bazı girişimler üzerine
Kürt sorununa düzen içi çözüm arayışları sürüyor
Ankara’daki işbirlikçiler emperyalist/siyonist güçlere ‘kalkan’ olma yolunda
Sermayeye kaynak emekçiye
sefalet bütçesi!.
“Alaattin’i katledenlerden
hesap soracağız!”
Polis katlediyor
yargı aklıyor!.
İzmir Sendikalar Birliği Çalıştayı gerçekleşti
İzmir Sendikalar Birliği ve hareketin ihtiyaçları
Katılımcılarla sınıf hareketi ve İzmir Sendikalar Birliği
üzerine konuştuk
Akdeniz Çivi işçileri sendika hakkı için direnişte!.
Mutaş’ta fabrika işgali sona erdi!
Satışa geçit vermemek için mücadele barikatlarına!
Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu Kasım Ayı
Toplantısı Sonuçları
BETESAN işçisi
direnişin simgesi..
BETESAN direnişinin sesi Taksim’de yankılandı
İşçi ve emekçi hareketinden..
Zam soygunu toplu taşımayla devam ediyor
6 Kasım eylem ve
etkinliklerinden.
YTÜ’de yaşananlar üzerine..
BP’nin suç ortağı Halliburton.
Türban, kadınlar üzerinde baskı ve köleliğin simgesidir…
“Zorunlu din dersleri
Hapishaneler düzenin aynasıdır
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İzmir Sendikalar Birliği ve
hareketin ihtiyaçları

Sınıfa yönelik saldırıların tırmandığı ve sınıfın öfkesinin biriktiği böylesi dönemlerde sınıf hareketi cephesinden atılacak adımlar büyük önem taşır. Bu adımların değeri ise ortaya konan çabanın hareketin ihtiyaçlarına vereceği yanıtla orantılıdır. İzmir Sendikalar Birliği’ne (İSB) de bu bakışla yaklaşmak gerekir.

Öncelikle şubelerin yan yana gelmeleri ve kendi etki alanlarındaki işçi kitlelerini harekete geçirerek çeşitli eylem ve etkinlikler yapmaları sınıf hareketinin ihtiyaçlarına yanıt vermek için yeterli değildir.

İSB’nin, geçmişte de defalarca kurulan ve birkaç faaliyetin ardından işlevsizleşerek sönümlenen benzeri birlikler ile farkını ortaya koyması, bunun için de önüne somut hedefler koyarak hareket etmesi gerekmektedir.

Amaç, birliğin sendika yönetimlerinin yan yana geldiği bir biçimde değil, sendikalı-sendikasız işçi kitlelerinin öznesi haline gelebileceği, siyasal öznelerin de kendini ifade edebileceği bir yapıya kavuşturulması olmalıdır. Karar alma mekanizmaları sendikal yönetimler yerine taban inisiyatiflerine bırakılmalıdır.

Örgütlenme düzeyi geliştikçe yapının aşağıya doğru yaygınlaştırılması, tabana yayılmanın sözde kalmaması için fabrika komitelerinin, yerel birlikteliklerin kurulması, sendikal kısıtlamalara hapsolmaksızın söz, yetki ve karar hakkının çok yönlü olarak işçilere bırakılması esas alınmalıdır.

Birliğin alta doğru geliştirilmesinin yanı sıra farklı sendika şubelerinin, işçi derneklerinin, işçi ve emekçi gruplarının, ilerici ve devrimci kurumlar ile kitle örgütlerinin birliğe kazanılması, belirlenen mücadele ilkelerine tabi olarak çalışmaları sürdürmesi hedeflenmelidir.

Böylesi bir yapının oluşturulması için etkin bir örgütlenme kampanyası ile sendikalı-sendikasız tüm işçileri kazanmayı hedefleyen bir program ortaya konulmalıdır. Belirli hedef sektörler ya da havzalar seçilerek böylesi bir çalışma yapılabilir. Somut saldırılara -SSGSS, kıdem tazminatının gaspı, taşeronlaştırma vb.- karşı somut mücadele programları hazırlanarak yaygın bir çalışma yürütülebilir.

Sendikal anlamda örgütlenme imkânı bulunmayan ya da mevcut sendikalar tarafından sahiplenilmeyen, kirli pazarlıklara kurban edilen işçi öbeklerinin bu birlikte kendini ifade edebilmesinin koşulları tereddütsüzce yaratılmalıdır. Park-bahçe işçileri ya da diğer taşeron işçiler, sendikalı olmasına rağmen işten atılan ancak sahip çıkılmayan işçiler, sendikalar arası “denge” politikalarına bakılmaksızın sahiplenilmeli, sınıfın örgütlenme düzeyini geliştirecek her tür soruna müdahil olunmalıdır.

Yine sürmekte olan direnişlere göstermelik ziyaretler değil, kitlesel ve direnişin seyrini değiştirmeyi, direnişleri bir adım öteye taşımayı amaçlayan destek sunulmalıdır. Bu maddi destek, kitlesel ziyaretler ve eylemlerin yanı sıra dayanışma grevleri biçiminde gerçekleştirilebilir.

Birliğin gerçekleştireceği eylem ve etkinliklerin hedefi, sadece sendikaların tabanı ile sınırlı kalmak yerine işçi sınıfının en geniş kesimleri olmalıdır. Sendikaların getireceği sayılar üzerinden yapılacak aritmetik hesaplar yerine en geniş sınıf bölüklerini hareketlendirmek amaçlanmalıdır.

Böylesi bir hatta gerçekleştirilecek birlik kuşkusuz ki sendikal konfederasyonların merkezlerinden özerk ve bağımsız bir biçimde gelişecek, taban inisiyatiflerinin işletildiği yerde hareketin önünde engel teşkil eden sendikal bürokrasi de geriletilecektir.

Birleşik, kitlesel, militan ve devrimci bir sınıf hareketi için!

Kuşkusuz ki böylesi bir yapı bugünden yarına hayata geçirilemez ancak bu hedefle yürütülecek çalışma önemli kazanımlar elde edilmesini sağlayacak ve orta vadede mücadele dinamiğinin açığa çıkmasını sağlayacaktır. Aksi halde oluşturulacak birlik, kendinden öncekiler gibi belirli sendika şubelerinin yan yana gelmesi ile sınırlı kalır ve zaman içinde yok olup gider.

Elbette ki işçi ve emekçileri kapsayacak mücadele araçları-platformları yaratmak, kendine ilerici ve devrimci diyen, sınıf hareketinin ihtiyaçlarına yanıt olma kaygısı duyan herkesin görevidir. Bu olmadığı ölçüde ise proletarya, er ya da geç kendi mücadele dinamizmini ete kemiğe büründürerek mevzilerini dişiyle tırnağıyla kazıyarak oluşturacaktır.

Birleşik, kitlesel, militan ve devrimci bir sınıf hareketi için İLERİ!

İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!

İşçi sınıfı savaşacak, sosyalizm kazanacak!

(İzmir Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu tarafından etkinlikte dağıtılan “Birleşik, kitlesel, militan ve devrimci bir sınıf hareketi için!” başlıklı bildiriden bir bölüm)



GMİS’ten kredi kartı kursu

Son bir yıl içerisinde madenlerde 3 kez katliam boyutlarında iş cinayeti yaşandı. Bunların yanısıra madenlerden sürekli iş cinayeti haberleri geliyor. Madenlerdeki işçi katliamlarına dair tek söz etmeyen Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkanı Ramis Muslu maden işçilerine nasıl kredi kartı kullanılacağına dair kurs vereceklerini açıkladı. Yaklaşık 12 bin madencinin çalıştığı Türkiye Taşkömürü Kurumu’nda (TTK), işçilerin yüzde 35’inin bilinçsiz kredi kartı kullanması nedeniyle icralık olduğunu belirten Muslu, işçilere kredi kartı kullanımı konusunda eğitim verilmesi için çalışma başlattıklarını söyledi.

TTK Amasra Müessese Müdürlüğü’ne ait maden ocağında çalışan Muzaffer Kaya’nın çalıştığı madende kredi borcunu ödeyememesi nedeniyle intihar etmesinin ardından Muslu tarafından yapılan açıklama madenlerdeki kölece çalışma şartlarını aklar nitelikteydi.

Kredi kartı borçlanmalarını işçilerin bilinçsizliğine bağlayan Muslu, konuşmasının satır aralarında işçilerin temel ihtiyaçlar dışında eğlence vb. gibi kalemlere de para ayırdığını söyleyerek maden işçilerinin bilgilendirilmesi gerektiğini söyledi.

En düşük maden işçisi ücretinin 1200 lira olduğunu ifade eden Muslu, 2 bin 500 lira olan yoksulluk sınırının altında ücret alan maden işçisinin aylık giderinin, 900 lira mutfak masrafının yanısıra ev kirası, elektrik, su ve okul masrafı gibi zaruri ihtiyaçlarla birlikte 1500 lirayı bulduğunu belirtti. İşçilerin ücretlerinin yaptıkları bu asgari masrafı bile karşılamadığı Muslu’nun ifadelerinde yer alırken, bir sendika başkanından ücretlerin arttırılması talebinin dillendirilmesi beklenir. Fakat Muslu, yaşamak için kredi kartlarına sarılan işçilere kredi kartı kullanım kursu vereceklerini açıkladı.

Muslu patron gibi konuşuyor

Konuşmasının devamını bir patron gibi sürdüren Muslu, madencilerin icralık olmasının üretimi de olumsuz etkilediğini belirtti. Kafasında sorunlarla işe gelenlerin iş kazalarına da neden olduğunu söyleyerek tersanelerdeki iş kazalarını işçilerin “cahilliğine” bağlayan tersane patronları gibi konuştu.

Kölelik koşullarında çalıştırılan maden işçilerinin hakları için tek kelime etmeyen, madenlerde alınmayan işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri yüzünden yaşanan katliamlara ses çıkarmayan Muslu, iş cinayetlerinin temel sebeplerinden biri olan taşeronlaştırma ve sendikal örgütlülüğün dağıtılması noktasında da tek bir çalışma yürütmedi. Enerjisini kredi kartları konusunda yoğunlaştırması Muslu’nun sınıf kimliğini de gözler önüne seriyor.