Kızıl Bayrak'tan...
Bayram tatili nedeniyle yayınımıza bir sayı ara vermek zorunda kalmıştık. Tam bu sırada 19 Aralık günü İstanbul Esenyurt’ta polis Alaattin Karadağ yoldaşımızı sokak ortasında infaz etti. Alaattin Karadağ yaşanan bir çatışmanın ardından yaralı bir durumdayken bir cinayet şebekesi olarak sicili haylikabarık olan Esenyurt-Avcılar polisi tarafından alçakça katledildi. Görgü tanıklarının basına yansıyan ifadelerine göre polis, Alaatin Karadağ’ı infaz etmişti. Ancak bu açık tanık beyanlarına rağmen savcılık şu ana kadar harekete geçerek bu tanıkların ifadesine başvurmuş değil. Polis düzmece ve sahte tanıkların tek tip beyanlarına dayanarak bir dosya hazırlamış bulunuyor. Dahası Alattin Karadağ’ın otopsisi Adli Tıp Kurumu tarafından ailesine haber verilmeden apar-topar yapılmıştı. Burjuva medya da bu cinayeti meşrulaştıran bir yayın çizgisi izledi. Tüm bunlar alçakça işlenen bir cinayetin polis-yargı-medya işbirliği ile örtbas edilmeye çalışılmasını gösteriyordu.
Ancak polis-yargı-medya işbirliği ile üzeri örtülmeye çalışılan bu cinayetin açığa çıkarılması için her çaba gösterilecektir. Alaattin Karadağ’ın avukatları hukuki cepheden yapılması gereken tüm girişimleri başlatmış bulunuyorlar. Kuşkusuz bu cinayetin açığa çıkarılması sadece hukuki olarak yapılması gereken müdahalelere daraltılamaz. Esas olan bu cinayet özelinde polisin bugüne kadar işlediği tüm cinayetleri de teşhir eden ve polisin yasaları da arkasına alarak pervasızca hareket etmesinin önün kesen bir siyasal kampanyanın örgütlenebilmesinden geçiyor. Polisin her gün sokak ortasında uluorta bir biçimde devrimci ve sivil insan kanı dökmesinin önüne geçebilmek için yaygın, etkili ve kararlı bir çalışma örgütlenebilmelidir. Alaattin Karadağ yoldaşımızın katledilmesi buna vesile olabilmelidir. Tüm devrimci güçlere burada önemli bir sorumluluk düşmektedir. Bu sorumluluğun gereklerini yerine getirmek devrimci siyasal mücadele açısından bir ihtiyaç ve zorunluluktur.
Sermaye devleti her geçen gün biriken sosyal-siyasal mücadele dinamiklerinin devrimci ve düzendışı kanallara akmaması için devrimci kanı dökmektedir. Devrimcileri fiziki olarak yok etmek bir devlet politikası olarak işlev görmektedir. Devrimci çalışmaya yönelik bu saldırılar son yıllarda pervasız bir hal almış bulunuyor. Devrimci çalışma ve iradeyi kırmayı hedefleyen bu saldırılara karşı tersinden devrimci çalışmayı ve iradeyi güçlendiren bir ruhla ve eylemli bir pratikle sürece yüklenmek kaçınılmaz hale gelmektedir. Sözünü ettiğimiz devlet terörüne karşı siyasal bir kampanya bunun başlangıç noktası olabilmelidir.
Sınıf devrimcileri önümüzdeki günlerde tüm devrimci güçlerle birlikte devlet terörüne karşı ortak bir mücadelenin örgütlenebilmesinin arayışı içinde olacaklardır.
|