21 Ağustos 2009
Sayı: SİKB 2009/32

  Kızıl Bayrak'tan
  “Kürt Açılımı”nda son gelişmeler ve devrimci tutum üzerine
  Ümit Pamir’in referandum önerisi üzerin
  TKP-SİP, İP’leşmeye doğru..
Hacıbektaş Şenlikleri ve müdahalemiz
Birleşik Metal ve
bürokratik yozlaşma
“Dünya markası” ETİ Gıda’da 2 bin işçi grevde!
  İşçi ve emekçi hareketinden .
  KESK’in içinde bulunduğu durum ve
sosyalist kamu emekçilerinin
görevleri
  Direniş 100. gününde!
  Direnişlerle dayanışmayı yükseltelim!
  Seyhan Belediyesi’nde yaşanan işten atmaların gösterdikleri
  Gençlik eylemlerinden..
  Hasta tutsaklara özgürlük!
  Britanya emperyalizmi Afganistan bataklığında çırpınıyor!
  Latin Amerika’dan...
  ABD emperyalizmi Güney Amerika’yı
kana bulamaya çalışıyor!
  Gazze’de Hamas-Cünd-ü Ensarullah çatışması
  Sacco ve Vanzetti
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kızıl Bayrak'tan...

Sermaye devleti, düzenin pisliklerini ortaya seren ve mücadeleye yol gösteren devrimci-sosyalist basını susturmaya çalışıyor. Özellikle 2005’te yürürlüğe giren TCK ve daha sonra ağırlaştırılarak yeniden düzenlenen Terörle Mücadele Yasası (TMY) ile devrimci-sosyalist basın üzerinde ağır bir baskı rejimi yaratıldığı biliniyor. Bu kapsamda devrimci-sosyalist basın sansürleniyor, kapatma cezaları veriliyor, dergi ve gazete büroları basılıyor. Devrimci-sosyalist basın çalışanları üzerinde gözaltı ve tutuklama terörü kesintisiz sürüyor.

Son olarak tüm bu yoğun saldırı sağanağına aralarında Kızıl Bayrak gazetesi Ankara muhabiri Eda Ünalan’ın da bulunduğu devrimcilerin gözaltına alınması ve tutuklanması eklendi.

Kızıl Bayrak gazetesi Ankara çalışanı Ünalan, 11 Ağustos 2009 tarihinde evine yapılan polis baskını sonucunda Gülnur Ertaş’la birlikte gözaltına alındı. Daha sonra 14 Ağustos 2009 tarihinde tutuklanan Ünalan ve Ertaş Sincan Kadın Cezaevi’ne gönderildiler. Aynı gün buna Evrim Erdoğdu’ya yönelik gözaltı ve tutuklama terörü eklendi.

Tüm bu yaşananlar, kuşkusuz ki sermaye devletinin devrimci politik çalışma karşısındaki korkusunu ve tahammülsüzlüğünü gösteriyor. Krizin faturasının işçi ve emekçilere kesilmesinin bir toplumsal patlamaya yol açacağından korkan sermaye devleti, çareyi devrimci ve komünist güçler üzerindeki baskı ve terörü artırmakta buluyor. Sosyal yıkım saldırıları ile bir yandan işçi ve emekçiler kıskaca alınırken, öte yandan buna karşı sesini yükseltip tepkisini gösterenler devletin baskı aygıtının hedefi oluyor. Devletin estirdiği terör dalgası devrimci-sosyalist ve muhalif basını da fazlasıyla hedef alıyor.

Sermaye devletinin tüm saldırılarla amacı, devrimci-sosyalist basını etkisizleştirerek kendi yalanlarının işçi ve emekçilere sergilenmesinin önüne geçmektir. Böylece egemenler kendileri için dikensiz bir gül bahçesi yaratmak istiyorlar.

Ancak yanılıyorlar. Sermaye devletinin tüm saldırı ve engellemelerine rağmen gazetemiz Kızıl Bayrak bugüne dek sözünü söylemekten geri durmadı, bundan böyle de durmayacaktır. Kızıl Bayrak; gerçekleri açıklamaya, çürümüş ve kokuşmuş sermaye düzenini ve devletini teşhir etmeye, devrimin ve sosyalizmin sesini işçi sınıfı ve emekçi kitlelere taşımaya devam edecektir.

***

Öte yandan gazetemizi uzunca bir süredir basan Gün Matbaası, “M. Can Yüce’nin yazılarına yer verdiğimiz sürece” Kızıl Bayrak’ı basmayacağını bildirmiş bulunuyor. Sermaye devletinin başta Kızıl Bayrak olmak üzere devrimci-sosyalist basın üzerindeki ablukasının yoğunlaştığı bir süreçte devrimci düşünce ve eleştiri karşısında sergilenen bu tahammülsüz, sansürcü ve yasakçı tutumu traji-komik bulduğumuzu belirtmeliyiz.

Söylemeye gerek bile yoktur ki, gazetemiz Kızıl Bayrak, böyle şantaj ve tehditlere pabuç bırakmaz, iradesini de teslim etmez. Kızıl Bayrak, bağımsız devrimci sınıf çizgisinde yoluna devam edecektir!