11 Temmuz 2008 Sayı: SİKB 2008/28

  Kızıl Bayrak'tan
  Düzen içi dalaşma ve devrimci sınıf çizgisi!
   Liberal ve reformist solun rejim kriziyle sınavı
Fethulah’ın Abant Platformu Kürt sorunu gündemiyle toplandı…
E-Kart grevine dayanışma eli...

İşçi ve emekçi hareketinden…

2008 metal grup TİS’leri yaklaşırken…
TİS komiteleri kuralım, sözleşme sürecinde
etkin bir rol oynayalım!
  İstanbul’da belediye TİS’leri...
  Zam furyasına karşı ücretlerimize ek zam talep edelim!
  “Şah! Rok!”: Mat için ne yapmalı? Yüksel Akkaya
  Uluslararası işçi hareketinin yeniden yapılanması: Ne yapmalı? Nasıl yapmalı? / 2 Volkan Yaraşır
  Emperyalizmin G8 Zirvesi sirki!
  Irkçı siyonistlerden
savaş kışkırtıcılığı!
  Dünyadan kısa kısa…
  Bir kez daha iktidar çekişmesi üzerine
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kızıl Bayrak'tan...

Ülke gündemine oturan Ergenekon operasyonu düzen güçleri arasında süren çatışmanın yeni bir evresine işaret etmektedir.

Çatışan taraflardan herbiri aynı derecede ABD işbirlikçisi, sermaye uşağı, emekçi düşmanıdır. Faşist askeri darbelerin ardından işçi ve emekçilere yönelik saldırıların önünü düzleyen ordu güçleri, AKP karşıtlığı üzerinden “laiklik elden gidiyor”, “şeriat düzeni geliyor” çığırtkanlığı yapmaktadır. Ancak islami gericiliğin palazlanmasında, tarikatların artmasında, imam hatiplerin mantar gibi bitmesinde ordunun özel bir rolü olduğu unutulmamalıdır.

Üstelik daha dün 2 Temmuz’da Sivas’ta 33 ilerici aydının diri diri yakılmasında ordu komutanlarının gerici yobazlara göz yumması akıllardan çıkarılmamalıdır. Yine Marmara depremi sırasında kolluk güçlerini ilk olarak enkaz altında kalan “vatandaş”a yardıma değil mülkü yağmalanmasın diye sermayenin kapısına bekçi diye gönderen de ordudur.

NATO’nun emrinde Afganistan’a asker gönderen, bölge halklarının felaketinden nemalanmaya çalışan da ordudur.

Anlaşılacağı üzere ordu “laikliğin teminatı” değil burjuva cumhuriyetin bekçisi, koruyucusu ve kollayıcısıdır. İşbirlikçi burjuvazinin çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yapmaktan, ABD’de planlanan darbelerle sermaye adına ülke yönetimine el koymaktan, bölge halklarının kanını akıtmaktan, Kürt halkını imha ve inkardan çekinmemektedir.

İçindeki çeteleri ve kontrgerillayı temizlemek iddiasıyla karşı hamle yapan AKP’nin ise “demokrasi havariliği” boş bir aldatmacıdır. Zira baştan aşağıya her yanı çürüyen ve çeteleşen devlet gerçeği, devletin halklara karşı bir kontra örgütlenme olduğu gerçeğini gözler önüne sermektedir. Susurluk’tan Şemdinli’ye açığa çıkan devlet gerçeği bunun kanıtıdır.

En temel hak ve özgürlüklerin önündeki en büyük engel ordusuyla, polisiyle, hükümetiyle, yargısıyla, medyasıyla burjuva cumhuriyetin kendisidir. İşçi ve emekçilerin en temel hakları sözkonusu olduğunda bir bütün olarak toplumsal muhalefetin önüne dikilen sermaye devleti bugün için çatışıyor görünmektedir. Ancak düzenlerini tehdit eden en ufak bir toplumsal muhalefet karşısında etle tırnak gibi birbirlerine sahip çıkacaklarından hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır.

Onların sefil varlıklarını sürdürebilmelerinin yegane koşulu sömürü düzenlerinin devam etmesindedir. Düzenin temellerini derinden sarsacak, hatta altüst edecek herhangi bir kalkışma veya gelişme karşısında düzenin safında kayıtsız şartsız bütünleşeceklerdir.

Tüm bunlar kör gözlerin dahi görebileceği kadar açık ve netken “demokrasi” adına darbecilere karşı AKP’yi, islami gericiliğe karşı ise darbecilerin safında “laikliği” savunmak düzene yedeklenmek anlamına gelmektedir.

Düzen güçlerinin süregiden it dalaşını bozabilecek yegane güç işçi ve emekçiler cephesinden yükseltilecek devrimci sınıf mücadelesidir. Halihazırda yükselmekte olan kimi grev ve direnişler henüz bu oyunu bozabilecek düzeyde değildir. Zira bunun için hem düzenin, hem de çatışan burjuva kliklerin etkin bir teşhiri gerekmektedir. Düzen içi çatışmada her iki tarafta fazlasıyla yıpranmış olmasına rağmen bu yıpranmayı derinleştirmesi, düzen güçleri arasındaki çatışmadan toplumsal bir devrimi güçlendirecek temelde yararlanması gereken devrimci güçlerin tablosu ne yazık ki bu süreci karşılamaya yetmemektedir.

Ordu ya da AKP farketmez, her iki tarafta burjuva gericiliğin teminatıdır. Bu haliyle işçi ve emekçilerin hedef alması gereken temel unsur burjuva düzen gerçeğidir. Burjuva gericiliğinin panzehiri ise devrimci sınıf mücadelesidir.