Kızıl Bayrak'tan...
TEKEL işçileri 18 Şubat günü Ankara’daydılar. Kar kış demeden yollara düşen TEKEL işçileri, TEKEL’in özelleştirilmesiyle ilgili yapılacak ihale gününde Özelleştirme İdaresi’nin kapısına dayandılar. Öfkeli ve kararlı olan TEKEL işçileri, ne yazık ki bir kez daha sendika bürokratlarının ihaneti ile karşılaştılar. Sendika bürokratları, TEKEL işçilerini polisin hedefi haline gelecek şekilde ortada bıraktılar. Bu sendikal korucular çetesi, ihanetlerinin yarattığı tepkiyi bertaraf etmek için polisin işçilere uyguladığı faşist devlet terörünü güya kınayan bir açıklama yapmak zorunda kaldılar. Böylece zevahiri kurtarmaya çalıştılar. Aynı zamanda direnen işçileri suçlamayı da bir tarafa bırakmadan bunu yaptılar. Ancak beyhude bir çabaydı bu. Zira TEKEL işçileri Ankara eyleminde karşılaştıkları ihanetin ve maruz kaldıkları faşist devlet törürünün ne anlama geldiğini yaşayarak gördüler.
Yıllardır sermayenin işçi sınıfına ve emekçilere karşı yönelttiği iktisadi, sosyal ve siyasal tüm saldırıların hayata geçirilmesinde sermayeye paha biçilmez hizmetler sunan bu işbirlikçi çeteler, önümüzdeki dönem bu hizmetlerine kusursuz olarak devam edeceklerini göstermiş bulunuyorlar. Yeni Türk-İş yönetiminin bu alanda önceki yönetimleri çok çok geride bırakacağı şimdiden açığa çıkmış bulunuyor.
Sınıf hareketinde kısmi canlanma yönünde gelişen eğilim hem sermaye sınıfının saldırılarına karşı işçi ve emekçi barikatının örülmesi mücadelesinde hem de sendikal ihanete artık geçit verilmemesi bakımından yeni bir dönemin olgunlaşmakta olduğunu gösteriyor.
Sınıf devrimcileri bu yeni dönemin ortaya çıkardığı tüm imkanları, dinamikleri ve mevzileri sınıf hareketini devrimcileştirme çabasında somut kazanımlarla taçlandırmak için planlı, hedefli ve enerjik bir çalışma örgütleyebilme başarısı gösterebilmelidirler.
* * *
Tersanelerdeki peşpeşe yaşanan ölümler nihayet devlet yetkililerini harekete geçirmiş bulunuyor. Çalışma Bakanı Faruk Çelik, son yaşanan ölümlerin ardından yaptığı açıklama ile tersanelerde denetime başlayacaklarını açıkladı. Bakan Çelik şunları söylüyor: “Denetimlerde saptanan eksiklikleri tamamlamak için tersanelere tanınan süre doldu, arkadaşlarımız bakmaya gitti. Yarın bir bakacaksınız ki filan tersanenin faaliyetleri durdurulmuş...” Bu açıklama açık bir itiraftır. Yüzlerce tersane işçisinin yaşamına, binlercesinin sakat kalmasına yolaçan ve asalak tersane patronlarının cehenneme çevirdikleri bir havzada yaşananlara bugüne kadar nasıl göz yumulduğunun açık itirafıdır bu.
Tersane işçileri ne asalak tersane patronlarının ne de devlet yetkililerinin göstermelik tedbir ve denetimlerinin varolan sorunları çözmeyeceğinin bilincindedirler. Bu sorunların gerçek çözümü tersane işçilerinin örgütlü ve birleşik mücadelesi olacaktır.
Tersane işçisinin hak alma bilincinin her geçen gün daha da keskinleşmesi, örgütlü gücünün eylemlerle açığa çıkması ve bu birikim üzerinden örgütlenecek bir tersane grevinin gündeme girmesi yönünde somut bir hattın belirlenmesine ihtiyaç vardır. Tersanelerdeki bugünkü mevcut durum, bu planın somutlanmasının koşullarının giderek güçlendiğini göstermektedir.
Komünistler, hem havzada bir tersane grevinin örgütlenmesi, hem de ölümlerle toplumun gündemine oturan tersane işçileriyle eylemli sınıf dayanışmasının yükseltilmesi güncel görevini daha güçlü omuzlamak bilinciyle hareket etmelidirler.
|