1 Mayıs’ın politik kazanımları emekçi kitlelere taşınmalıdır
2007 1 Mayıs’ı, sınıf ve kitle hareketinin üzerine kara bir bulut gibi çöken karamsarlık havasının dağılmasına zemin yarattı. Bu yılki 1 Mayıs’ın devrimciler, reformist çevreler, emekçi kitleler cephesinden yarattığı anlamlı kazanımlardan bir tanesi de bu olmuştur.
1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması kararının politik mahiyeti, sermaye devleti tarafından da doğru anlaşıldığı için azgın bir terör uyguladı. Taksim’in emekçilere ve 1 Mayıs
kutlamalarına kapatılmasının yanısıra ‘77 katliamının teşhir edilmesi ve katliamcılardan hesap sorulması bu yılki 1 Mayıs’ın temel gündemlerinden biri durumundaydı.
Taksim 1 Mayıs’ının böylesi bir politik içerikle gündemleştirilmesini isabetli bulmayanlar, işçi ve emekçi kitlelerin kontgerilladan hesap sormaktan uzak duracağını düşünenler yanıldılar. Zira 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak için yola dökülen onbinler, alana çıkmak için defalarca polisle çatışmayı göze alan binler, hangi taleplerle ve ne için yola çıktıklarının fazlasıyla farkındaydılar.
Bu yıl 1 Mayıs’ı kutlamak için biraraya gelen siyasal güçler Taksim konusunda ortaklaştı. Ortaklaşan bu iradenin, devletin baskı ve yasaklarına rağmen sergilenen kararlılığın emekçi kitlelere güven verdiği açıktır. Ortak iradenin emekçiler tarafından benimsendiğinin göstergesi ise 1 Mayıs günü kitlelerin sergilediği irade ve kararlılık olmuştur. Bu politikanın sadece benimsenmekle kalınmayıp aynı zamanda Taksim yasağının binlerce emekçi tarafından fiilen delinmesiyle hayata geçirilmiş olması, sınıf cephesinden önemli kazanımlardan birisidir. Sadece bu sonuçları bakımdan bile 2007 1 Mayıs’ının emekçiler cephesinden kazanıldığını göstermeye yetmektedir.
Zira 2007 1 Mayıs’ının başarısının kalıcılaştırılması, buradan çıkarılacak sonuçların sınıf hareketinin yaşadığı açmazları ve tıkanıklıkları aşabilmenin vesilesi haline getirilmesiyle sağlanacaktır. Bu çerçevede bu yıl ki 1 Mayıs’tan çıkarılacak temel sonuçlardan biri de, sınıf ve kitle hareketinin ihtiyacı olan birleşik, militan bir mücadele hattının izlenmesidir.
Sermaye devleti kitle hareketini zayıflatmak, onu güçten düşürmek için “yenilgi atmosferini”, “inançsızlık ruhunu”, “korku psikozunu” ve “güvensizlik duygusunu” hakim kılmaya çalışmaktadır. Sermayenin kitle hareketinin dinamizmini kırmak için kullandığı bu zehre karşı etkili olacak yegane panzehir birleşik, militan kitle mücadelesidir. Korku duvarlarını yıkmanın, “imkansız” olanı başarmanın, kendine ve sınıfına güvenmenin yolu, birleşik, militan mücadele hattını yaratmaktan geçmektedir. Öncü işçi ve emekçilerin, ilerici-devrimci unsurların böylesi bir ortak iradeyi topyekûn sergilemelidir. Bu açıdan 1 Mayıs zaferinin yaratmış olduğu politik atmosferden en iyi şekilde yararlanarak bu durum sınıf ve kitle hareketinin geliştirilmesinde yeni bir dinamizmin vesilesi haline getirilmelidir.
Öte yandan bu 1 Mayıs, kitle hareketinde yıllardır yaşanan durgunluğun yarattığı çürütücü atmosfere karşı, böyle bir mücadelenin konusu olacak güçlerin dinamizmini koruduğunu göstermiştir. “Kitlelerin geriliği” üzerinden kendi gerici tutumlarını gerekçelendirenlerin maskeleri de böylelikle bir kez daha düşmüş oldu. Tamamen politik bir atmosferde ve militanca kutlanan 1 Mayıs, emekçilerin böyle bir mücadeleye hiç de “ilgisiz” kalmadıklarını göstermiş oldu. Yeter ki onları böyle bir mücadeleye çağıracak ortak bir irade sergilenip, toplumsal bir atmosfer yaratılmış olsun. Nitekim işçi ve emekçilerin yıllardır yaşadıkları kayıplara ve sosyal yıkımlara karşı dipten dibe artarak büyüyen bir öfke ve hoşnutsuzluk besledikleri gözükmektedir. Sınıfın nispeten bilinçli, ileri, öncü unsurları şahsında bu durum kendini, sendikal bürokrasiye karşı bir tepki olarak ifade etmektedir. Kadıköy’de gerçekleşen mitingde Salih Kılıç’a karşı gösterilen tepkiler bunun somut bir göstergesi olarak ele alınmalıdır.
Bu noktada yapılabileceklerin sınırları ilerici, öncü güçlerin ve devrimcilerin bunu ne oranda değerlendirdiklerine bağlı olacaktır. Eğer bu noktada en iyi şekilde faydalanılamazsa, işçi ve emekçilerin tepkilerinin seçimler vesilesiyle bir kez daha düzen içi kanallarda boğulması kaçınılmazdır.
Devrimcilerin, öncü işçi ve emekçilerin önlerinde duran en yakıcı görev, 1 Mayıs’ta kazanılan politik atmosferi işçi ve emekçilerin geniş bölüklerine taşımaktır.
|