9 Şubat 2007 Sayı: 2007/05(05)

  Kızıl Bayrak'tan
   Tırmanan bölgesel gerici savaş karşısında
güncel devrimci görevler
  “Derin devlet” tartışmaları
neye hizmet ediyor?
  DİSK ve 2007!
  Merkez Bankası Başkanı uyardı, Türk-İş ağalarına peşreve çıkmak şart oldu!..
Birleşik Metal-İş ve “ulusal çıkarlar”
Kadınlara yönelik etkinlikler ve 8 Mart çalışmalarından...
Ücretsiz, nitelikli kreş istiyoruz!
 Hrant’ın katili sermaye devleti!
  Güçlü politik ve örgütsel bir hazırlıkla 8 Mart’ı ve baharı kazanmaya!
  Dünyadan...
  Emperyalistler Ortadoğu’dan defolsun!
  Eğitim-Sen Program Kurultayı üzerine notlar...
  Sermayenin kasasında “bilim insanlığı”
  İstanbul’da Devrim Okulu tartışmaları
  Bertold Brecht (10 Şubat 1898- 14 Ağustos 1956): Proleter sanatın çalışkan işçisi... - A Aras
  Dünyanın bütün dillerini konuşuyoruz!
  Bir cinayet ve ortaya çıkardığı gerçekler -
M. Can Yüce
  Günlük Kızıl Bayrak sitesi Ocak ayı rakamları:
  Basından...
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Kızıl Bayrak'tan...

Bölgede kaynatılan cadı kazanının kıyısında görünmesine rağmen, Türkiye'nin, esasta onun tam göbeğinde durduğu, son haftaların gelişmeleriyle bir kez daha açığa çıkmış bulunuyor.

Ortadoğu'ya cadı kazanını kuran, altındaki ateşi sürekli körükleyen, halkları en sonunda birbirine kırdırma aşamasına getiren emperyalizmdir. Elbette o ülkelerde de emperyalizmin uşakları, işbirlikçileri bu suça ortak oluyor. Ancak Türkiye'de bu, nerdeyse tümüyle kurulu düzen ve devlet eliyle gerçekleştirilmektedir. Emperyalizmin yol göstericiliği ve desteği açık olmakla birlikte, asıl sorumluluk ve suç sermaye düzeni ve devletinin üzerindedir.

“Bölücü terör” diye tepinenlerin şovenizmi nasıl körüklediği, şovenizmin ise halkları birbirine düşmanlaştırarak gerçek bölücülüğü nasıl üstlendiği ortadadır. Hrant Dink cinayeti ve sonrasındaki gelişmeler devletin bizzat üstlendiği şoven kışkırtmanın meyvelerini tezgaha çıkarmıştır. Ama bu aynı gelişmeler, aynı zamanda, düzen ve devlet eliyle de körüklense, şovenist histeri dalgasının sınırlarına da işaret etmektedir. Bu faşist, bu yıkıcı ve bölücü dalga, Hrant Dink cenazesinde kurulan 'halkların kardeşliği' barikatıyla kırılıp püskürtülmüş durumdadır. Düzen cephesi şimdilerde hasarını onarmakla meşguldür. Düzen medyası sabah akşam milliyetçilik savunusuna soyunmuş durumdadır. Dün, devletin ve düzenin bekası adına üstlendikleri cinayetler yine düzen ve devlet tarafından kutsanan, katilleri şerefli ilan edilen tescilli faşist partiler, bugün, 'milliyetçiler adam öldürmez' demeçleri vermek zorunda kalıyor.

Türkiye'deki egemenlerin tek suçu, ülke içinde ektikleri nifak tohumlarını sulayıp gübrelemek de değil. Onlar, emperyalist efendilerinin hizmetinde, komşu halklara yönelik saldırılarda da giderek daha aktif roller üstleniyor, Ortadoğu'da yakılan bölgesel gerici savaş ateşini körüklemekte bir sakınca görmüyorlar. Halkların katili emperyalizmin hizmetinde, NATO şemsiyesi altında, komşu halkların katline hazırlanıyorlar.

Bu ortam, bu ülkede ezilenlerin ezileni konumundaki kesimlerin; kadınların, çocukların özellikle de kimsesiz olanlarının- işçi sınıfının en yoksul kesimlerinin üzerindeki baskı ve terörün katmerlenmesini sağlıyor. Kadınlar giderek artan bir şiddetle, adeta desteklenen/özendirilen töre cinayetleriyle; kimsesiz çocuklar yurtlarda estirilen terör ve devlet eliyle zorlandıkları fuhuş bataklığıyla; tarım işçileri kamyonla taşınma işkencesiyle kırılıyor, tek tek ve toplu ölümlere mahkum ediliyor.

Yoğunlaşan 8 Mart çalışmalarıyla, devrimci baharın ilk büyük yıldönümünü karşılamaya hazırlanan devrimci hareketin, bu sürecin tüm yıldönümlerini, anti-emperyalist, anti-şovenist, anti-kapitalist dalganın büyütülmesi yönünde ve en etkin biçimde kullanabilmesi gerekiyor. İşçi ve emekçi kitleleri şovenizm zehrinden koruyabilmek için, devrim ve sosyalizm panzehirini daha çok, daha yaygın kullanma zorunluluğu ortada duruyor.