1 Aralık 2006 Sayı: 2006/47 (47)
  Kızıl Bayrak'tan
   Dinler-medeniyetler arası çatışma değil devrimci sınıf kavgası!
  Emperyalist dünyanın efendileri ile yerli uzantıları İstanbul’da buluştu…
  Cargill Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Yasası’nı değiştirtti...
  TEKEL’de özelleştirme adımları hızlanıyor..
Sömürü ve soyguna karşı çıkmak için örgütlü mücadeleyi yükseltelim!
Süresiz iş bırakma eylemine hazırlanalım!
MHP: Değişen ya da değişmeyen ne?/2 - Yüksel Akkaya
 İsviçre’de “Direnen Halklar Kazanacak” gecesi...
  “Direnen Halklar Kazanacak” gecesinde yapılan konuşma...
  Türkiye, Ortadoğu ve devrimci önderlik sorunları - Haluk Gerger
  BDSP’nin “Direnen Halklar Kazanacak” Gecesine mesajı...
  Komünistler’den “Direnen Halklar Kazanacak” gecesine mesajlar...
  Ekim Devrimi ve Parti etkinliklerinden...
  25 Kasım kapitalizme karşı mücadele günüdür!
  25 Kasım eylemlerinden...
  Volkswagen’de grev ve işgal sürüyor!
  İşgal Irak’ı cehenneme çevirdi!
  Emperyalizmin haçlı ordusu NATO halkların başına bela olmayı sürdürüyor
  Trakya Sanayi işçilerinin grevi 19. gününde!
  Kuklalar devrilirse Mumia Abu-Jamal
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

BDSP’nin “Direnen Halklar Kazanacak” Gecesine mesajı...

“Devrimci sınıf partisi artık Türkiye topraklarında bir güçtür...”

Emperyalizm yenilecek, direnen halklar kazanacak gecesini en içten devrimci duygularımızla selamlıyoruz!

Yoldaşlar, dostlar!

Dünyada ve bölgemizde zorlu bir dönemden geçiyoruz. Emperyalist-kapitalist sistem ezilen halklara karşı tarihte görülmemiş bir barbarlık sergiliyor. Dünyayı ve bölgemizi kan gölüne çeviriyor. Halkları katlediyor. Tüm zenginliklere el koyuyor, yağmalıyor. Doğayı ve çevreyi tahrip ediyor. Her türlü değeri yokederek insanlığı yıkıma sürüklüyor. Milyonlarca işçi ve emekçinin geleceğini karartıyor.

Emperyalist barbarlık ve saldırganlık bölgemizde de halklara büyük acılar yaşatıyor. Yanı başımızda Irak’ta, Lübnan’da, Filistin’de halkları katlediyor. Ancak emperyalist-siyonist barbarlığa karşı halklar direniyor. Irak’ta, Filistin’de ve Lübnan’da halkların direnme gücü emperyalist-siyonist barbarları batağa saplıyor. Tüm yıkıcı ve kıyıcı silahları kullanmalarına rağmen halkların direnme iradesini ve kararlılığını yokedemiyorlar. Direnen halkların gücü “yenilmez” denilen emperyalist, siyonistleri dize getiriyor.

Savaş ve saldırganlık emperyalist-kapitalist sistemin bir yüzü ise sömürü ve sefalet de diğer yüzüdür. Emperyalist-kapitalist barbarlar sadece halklara karşı değil aynı zamanda kendi ülkelerindeki işçi ve emekçilere karşı da baskıcı, militarist ve zorbadır. Milyonlarca işçi ve emekçinin sosyal hak ve güvenceleri her geçen gün tırpanlanmakta, çalışma koşulları kötüleşmekte, çalışma süreleri uzatılmakta ve kölece çalışma dayatılmaktadır. Servet-sefalet kutuplaşması giderek derinleşmektedir. “Terörle mücadele” adı altında demokratik hak ve özgürlükler kısıtlanmakta, işçi ve emekçilerin hak alma mücadelesine karşı sermaye devletleri azgınca saldırmaktadır.

İşbirlikçi sermaye devleti de dünyadaki bu genel eğilime uygun davranmaktadır. Dışarda militarizm, saldırganlık ve savaş, içerde sistemli baskı ve terör sermaye devletinin politikalarının özünü oluşturmaktadır. Türkiye kapitalizmi son elli yıldır yapısal ve dönemsel ekonomik krizlerle debelenmektedir. İMF-Dünya Bankası merkezli sosyal yıkım saldırılarıyla işçi ve emekçileri açlığa, sefalete, işsizliğe ve yoksulluğa mahkum etmektedir. Türkiye kapitalizmi bir dizi temel toplumsal-siyasal sorunla yüzyüzedir. Ancak o bu sorunları çözme güç ve yeteneğinden yoksundur. Yıllardır süreklileşmiş sistematik baskı ve teröre dayalı politikalarla yaşadığı krizi aşmaya çalışmaktadır. Krizin faturasını her defasında işçi ve emekçilere ödetmek istemektedir. Bunun engelsizce başarılabilmesi için de işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin sindirilmesi, dizginlenmesi ve hareketsiz kılınması gerekiyor. Ancak halihazırda kapitalist sistem tarafından geleceği çalınan işçi ve emekçi kitleler için sosyalizmden başka bir seçenek yoktur. Sermaye iktidarına son vererek tüm insanlığa sömürüsüz, sınıfsız ve özgür bir dünyanın kapılarını açmak için sosyalizm bir zorunluluktur. Bu çerçevede bugün insanlığın önünde, “ya kapitalist barbarlık içinde çöküş, ya sosyalizm!” şiarı durmaktadır. Gelecek bu şiar ekseninde şekillenecektir. Geleceği bir avuç asalağın yalanları, sahte vaadleri ve zorba iktidarları değil işçi ve emekçilerin mücadeleleri belirleyecektir. Umut devrimde, gelecek sosyalizmdedir. Geleceğe umutla bakmak için devrim ve sosyalizm bayrağını yükseltmek güncel bir görevdir.

Yeni ve zorlu bir döneme girerken günün görevlerine ve geleceğin zorlu mücadelelerine daha güçlü bir şekilde hazırlanıyoruz.

Devrimci siyasal yaşama ilk adım attığımız günden bugüne sayısız zorluğa, saldırıya karşı yolumuzu yürümesini bildik. Bugün artık bir dönemi geride bıraktığımızı rahatlıkla söyleyebiliriz. Şu an güç ve moral olarak en iyi dönemimizi yaşamaktayız. Bunu büyük bir güven ve rahatlıkla söyleyebilecek durumdayız. Güçlü bir morale ve etkin bir çalışma temposuna sahibiz. Önceliklerimiz, belirlenmiş hedeflerimiz ve bu hedefleri kazanmaya yoğunlaşmış bir çalışma dinamizmimiz var. Siyasal mücadele sahnesine çıktığımız ilk günün kararlılığıyla yolumuzu yürüyoruz. Çalışmamızın, emeğimizin ve katettiğimiz mesafenin sonuçları giderek daha somut görülmektedir.

Devrimci sınıf partisi ideolojik çizgisine, programatik hedeflerine ve stratejik önceliklerine uygun sınıfsal bir zemine kavuşmuştur. Artık sınıf karakterine uygun politik bir çalışmanın içerisindedir. Gün gün bu çalışma büyümektedir. Sanayi bölgelerinde, işçi havzalarında, fabrikalarda, işyerlerinde partinin sesi ve soluğu daha çok hissedilmektedir. İşçiler partiyi giderek tanımaktadır. Partinin sınıfa karşı sınıf şiarı üzerinden son dönemde yürüttüğü yoğun ve yaygın faaliyet sınıfın belli bölükleri üzerinde etkili olmaktadır. İstanbul İşçi Kurultayı bunun en somut göstergesi olmuştur. Kuşkusuz attığımız adımlar henüz istediğimiz düzeyde değildir. Ancak giderek sıklaşan adımlarımız sınıf zeminine daha sağlam basabilmenin güç ve imkanlarını daha fazla çoğaltmaktadır.

Türkiye’de sınıf ve kitle hareketinin durgun olduğu bugünkü koşullarda, deyim uygunsa yaprağın kımıldamadığı bir dönemde, tüm zorluklara göğüs gererek belirlediğimiz çizgide yürüme kararlılığını sürdürüyoruz. Bu çabanın hiçbir biçimde boşa gitmeyeceği bilinmelidir. Bundan hiçbir kuşku duymuyoruz. Devrimci sınıf partisi artık Türkiye topraklarında bir güçtür. Kendi iddia ve misyonunun gereklerini giderek daha da somutlamaktadır. İdeolojik bakışına, programatik hedeflerine, stratejik önceliklerine dayalı devrimci siyasal çalışma içindedir. Gerisi bir zaman sorunudur. Aynı anlama gelmek üzere soluk ve sabır işidir.

Bunun başarılacağına olan inancımız ve en içten devrimci duygularımızla sizleri selamlar, etkinliğinizin başarılı geçmesini dileriz.

BDSP

18 Kasım 2006