Sri Lanka'da çatışmalar şiddetleniyor
Sri Lanka'da, üç yıl süren ateşkesin ardından, geçen yılın sonlarında çatışmalar yeniden başlamıştı. Bu sürede Tamil Elam Kurtuluş Kaplanları gerillaları ile ordu arasındaki çatışmalar giderek yayıldı. Sadece geçen hafta yaşanan çatışmalarda 250'yi aşkın askerin öldüğü, 400'ü aşkın askerin yaralandığı, 78 askerin ise kayıp olduğu ordu kaynakları tarafından da doğrulandı. Tamil gerillalarının da kimi zaman ağır kayıplar verdiği çatışmalar (2002-2005 yılları arasında sağlanan ateşkes süresi dışında) yaklaşık 25 yıldır devam ediyor.
Gerillalar ülkenin kuzey ve doğusunda yaşayan Tamil halkının bağımsız bir yönetime sahip olması hedefiyle 1970'lerden beri mücadele ediyor. 1972 yılında başlayan silahlı eylemler, 1983'te yaygın çatışmaların yaşandığı bir savaşa dönüştü. Bu süre içinde güçlenen Tamil Kaplanları, kirli savaşa da başvuran Sri Lanka ordusunu acze düşürdü. 1990'lı yıllarda Kürt halkına karşı yürütülen kirli savaşın bir benzerine maruz kalan Tamil halkı, bağımsızlık mücadelesi veren gerilla hareketine yaygın destek verdi.
Norveç'in arabuluculuğu ile başlayan görüşmeler sonucunda anlaşan taraflar, 2002'de ateşkes ilan etmiş, bu arada Tamil gerillaları bağımsızlık talebini geri çekerek özerklik hedefini öne çıkarmaya başlamıştı. Ancak sağlanan ateşkese rağmen özerklik talebini karşılamaktan kaçınan gerici Sri Lanka rejimi, çatışmaların yeniden şiddetlenmesine neden oldu.
Geçen Haziran ayında Sri Lanka'da düzenlenen bir intihar saldırısında ordunun en üst düzey generallerinden biri öldürülmüştü. Saldırıdan gerillaları sorumlu tutan Sri Lanka rejimi, askeri saldırıları yoğunlaştırmaya başladı. Olayı “zalimce bir saldırı” olarak değerlendiren Tamil gerillaları, saldırının ardında hükümetle bağlantılı paramiliter bir grubun olabileceğini belirtmişti. Ancak gerillaların saldırıyı kınamaları, rejimin savaşı şiddetlendirme politikasına etki edemedi.
Çatışmaların şiddetlenmesine rağmen her iki taraf da ateşkese dönmek istediğini söylüyor, buna karşın ateşkesin bozulmasından birbirini sorumlu tutuyor. Öte yandan Norveç arabuluculuğundaki görüşmeler kesintili de olsa devam ediyor. Nitekim son günlerde ordunun ağır kayıplar verdiği şiddetli çatışmalar, İsviçre'nin Cenevre kentinde yapılması planlanan görüşmelerin iki hafta öncesine denk düştü.
Norveç arabuluculuğunda yürütülen görüşme sürecinde Tamiller bağımsızlık talebinden vazgeçerek, Tamil halkına özerklik ve kültürel haklar çerçevesinde çözümü kabul edeceklerini açıklamışlardı. Sri Lanka yönetimi, -Türkiye sermaye rejimi gibi-, “teröristlerle masaya oturmayız” türünden kompleksli tavırlar sergilemiyor. Fakat buna karşın Tamil halkının “özerklik ve kültürel hakları”nı da tanımaya yanaşmıyor. Çatışmaların şiddetlenmesi, esas olarak gerici rejimin şoven politikalarından kaynaklanıyor.
Sri Lanka'da devam eden çatışmalar ve devletin yürüttüğü kirli savaşta 65 bin kişi hayatını kaybederken, bir milyonu aşkın insan da yaşam alanlarını terketmek zorunda kaldı.
--------------------------------------------------------------------------------------
Paris'te faşist baskılara karşı artan öfke!
Geçtiğimiz yıl Fransa'da işsiz, yoksul ve ırk ayrımına maruz kalan, polis şiddetiyle iç içe yaşayan banliyö gençliğinin eylemleri olağanüstü hal ilan edilmesiyle bastırılmıştı. Faşist baskı ve zorun dışında, özellikle yabancı gençliğin yaşadığı sorunlara hiçbir çözüm üretemeyen Fransa'da işsizlik, yoksulluk, geleceksizlik, ırkçılık gibi sorunlar artarak devam ediyor.
Fransa'da polis sendikalarının yaptığı açıklamalar da bunu doğruluyor. Paris banliyölerinde son haftalarda polislere yönelik saldırılar gençliğin öfke ve tepkisinin dinmediğini, alınan polisiye önlemlerin ise hiçbir işe yaramadığını gösteriyor. Polis sendikaları ise artan olayları bastırmak için yeni yetkiler ve yasal uygulamalar talep ediyor.
Resmi açıklamalara göre, yılın başından beri polise yönelik şiddet olaylarının sayısı 4200'e yükseldi. İçişleri Bakanlığı yılın ilk altı ayında 2458 polisin görevde yaralandığını belirtti.
En son Cuma günü Seine-Saint-Denis bölgesinde bir polis ekibi yaklaşık 30 gencin saldırısına uğradı. Ulusal Polis Memurları Sendikası bu bölgede polis gücünün arttırılmasını istedi.
Komünist Parti sözcüsü de polise yapılan saldırıyı kınadı. Ancak tüm olanlardan İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy'nin “güvenlik politikaları”nı sorumlu tuttu ve Sarkozy'nin şiddete şiddetle cevap verdiğini söyleyerek tepki gösterdi.
Polisiye önlemlerin arttırılmasına özellikle banliyölerde yaşayan yabancılar tepki gösteriyor. Yaşanan saldırıların da artan polisiye önlemlere bir tepki olduğu düşünülüyor. Buna rağmen İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy katı güvenlik önlemleri almaya devam ediyor.
---------------------------------------------------------------------------------------
Morales madenleri kamulaştıracağını açıkladı
Geçtiğimiz hafta Bolivya'nın güneyinde bulunan Huanuni madenini çalıştıran işçilere, kendi adına çalışan küçük işletmeciler (bağımsız madenciler) saldırmış, onlarca işçi hayatını kaybetmişti.
İşçilere verdiği sözlere rağmen kısa süre önce yeniden Bolivya Maden İşletmeleri kapsamına alınan madenin korunması için gerekli önlemleri almayan Morales yönetimi, katliamdan sorumlu tutulmuştu. Morales olayın ardından Maden Bakanı'nı görevden almıştı.
Bu olayın ardından Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales, ülkenin madencilik düzenlemelerinin yeniden gözden geçirilmesi kapsamında madenlerin kamulaştırılacağını açıkladı. Morales, başkent La Paz'ın güneyindeki Challapata kasabasındaki çiftçilere yaptığı konuşmada, “Hidrokarbonlarla başladık ve bir sonraki adımsa mineraller” dedi.
Yeni göreve atanan Madencilik Bakanı Guillermo Dalence de yaptığı açıklamada, kamulaştırma planının, 1952'deki devrim sırasında madenlerin ilk kez kamulaştırılmasının yıldönümü olan 31 Ekim'den itibaren uygulanmaya başlayacağını söyledi.
Morales, yönetime geldikten sonra petrol ve doğal gazı 1 Mayıs'ta kamulaştırmış ve uluslararası tekellere Bolivya'daki faaliyetlerine son vermeleri için 6 ay süre tanımıştı. |