Kızıl Bayrak'tan...
Geçen hafta ESP, Atılım, Özgür Radyo başta olmak üzere pek çok demokratik kurum ve kuruluşa yönelik ülke çapında baskınlar yapılmış, baskınlar sonucu kitlesel gözaltı ve tutuklamalar yaşanmıştı. Bu saldırılar yine ülke çapında yaygın protesto ve gösterilerle karşılandı. Baskın ve gözaltıların yaşandığı hemen her ilde devrimci dayanışma bir kez daha ön plana çıkarılmış oldu.
Birlikte iş yapmanın örnek tutumları, bu aynı sürece rastlayan Ulucanlar anmasında da ortaya konulmuş oldu. Temel olarak 3 ilde -İstanbul, İzmir, Ankara-gerçekleştirilen ortak anmalarda, ON'ların Ulucanlar direnişinde sergilediği siper yoldaşlığının anlam ve önemi bir kez daha dile getirildi.
Yaşadığımız koşullar itibarıyla giderek önemi artan birleşik/devrimci bir mücadelenin örülebilmesi açısından, bu gelişmeler son derece anlamlı ve önemlidir. Emperyalizme uşaklığın, emperyalist savaşlarda piyonluk derekesine indirilmesine karşı, işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin birleşik ve ortak mücadelesini örgütlemek ve yükseltmek, devrimci hareketin öncelikli görevidir. Bu aynı zamanda birlikte davranma ve ortak iş yapabilme yeteneğini öncelikle devrimcilerin ortaya koyabilmesini zorunlu kılmaktadır.
Kuşkusuz herbir hareket kendi cephesinden süreçle ilgilenmekte, kendi siyasal duruşu ve kavrayışı çerçevesinde savaş karşıtı cepheye güç katmaya çalışmaktadır. Ancak, kitlelerin harekete geçirilebilmesinde, en azından halihazırdaki örgütlülük durumlarıyla, ortak tutumların, ortak çağrıların son derece etkili olduğu bilinmektedir. Böylesi, kitleler açısından daha ‘güvenilir', daha ‘etkili' bulunmakta, bu da eylemlere katılıma olumlu yansıyabilmektedir.
Önümüzdeki dönemde, gerek emperyalist savaşa karşı ‘halkların kardeşliği' için işçilerin birliğini sağlamak, gerekse, konuyu saldırıların protestosu sınırından çıkarıp ‘Sınırsız söz, basın, gösteri, toplantı ve örgütlenme özgürlüğü' temelinde temel demokratik hak ve özgürlüklerinin kazanılması mücadelesine doğru genişletmek ve yükseltmek için ortak tutum ve davranış güçlendirilmeli, ilerletilmelidir.
Sınıf devrimcileri son günlerde yoğunlaşan faşist devlet terörüne karşı mücadelenin taşıdığı hayati öneminin bilincindedirler. Faşist sermaye devletinin legal olanak ve mevzileri tümüyle ortadan kaldırma amaçlı saldırıları püskürtmenin zorlu bir mücadeleyi zorunlu kıldığı açıktır. Bu mücadelenin düzen karşıtı tüm ilerici ve muhalif güçleri kapsaması gerektiği de yeterince açık olmalıdır.
Sınıf devrimcileri bu görevlerin ortaya çıkardığı bir bilinç ve sorumluluk hareket etmelidirler. |