11 Şubat 2006 Sayı: 2006/05 (05)
  Kızıl Bayrak'tan
   Emperyalist savaş hazırlığına karşı
devrimci mücadele seferberliği!
  İran’a karşı kirli işbirliği gizlenemiyor
  Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı
emperyalist zorbaların hizmetinde
  Danıştay TÜPRAŞ ihalesinin yürütmesini
durdurdu...Yağmacılar TÜPRAŞ’tan defolsun!
Galataport yağması şimdilik durdu
  Sömürü ve yağma düzeninin profesyonel
hızsızları... Burjuva politikacılarının ‘mal varlığı’ kavgası
Kemal Unakıtan: Sermayenin emek
düşmanı arsız şarlatanı
Pendik-Kartal-Maltepe İşçi Kurultayı 250 işçi ve emekçinin katılımıyla
gerçekleşti
  “Sağlık haktır satılamaz!”
  İşyeri hekimi kimin hekimidir: İşçinin mi, işverenin mi?/ Yüksel Akkaya
TEKEL işçileriyle dayanışalım!
12 Şubat’ta Tersane İşçileri Kurultayı’ına!
  8 Mart ve sendikalar...
Sınıfsal özüne ve devrimci içeriğine
uygun bir 8 Mart için! (Orta sayfa)
  Devrimci 8 Mart çalışmasına polis
saldırısı...Yine saldırdılar
yine engelleyemediler!
  Sermayenin itleri saldırmaya devam
ediyor!
   Chavez savaş kundakçılarını çileden
çıkardı
   Müslüman-Hıristiyan çatışması değil
emperyalizme karşı halkların birleşik
mücadelesi!
  Suriye “muhalefeti” Washington’daki
efendilerinden destek istedi
  Almanya’da grev rüzgarı!
  AEG direnişi kararlılıkla sürüyor!
  Filistin seçimlerinin anlattıkları
  Liselilerin Sesi’nden
  Bültenlerden
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Kemal Unakıtan: Sermayenin emek düşmanı arsız şarlatanı

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın ismi sürekli gündemdeydi. Ancak son dönemde Unakıtan ile ilgili tartışmalar yoğunlaştı. Kendisinin ve ailesinin ismi, yolsuzluk, talan, kaçak villa yapımı, mısır ithalatı, Galataport, Tüpraş olmak üzere Telekom ve Tekel özelleştirmelerinde öne çıktı.

Unakıtan, tüm burjuva politikacıların hırsızlığa ve rant sağlamaya yönelik tutumlarının en rafine temsilcilerinden biridir. O, bu ülkede kârına kâr katmak için her yola başvuran, sömürüde ve talanda sınır tanımayan Türkiye burjuvazisinin de örnek temsilcilerinden biridir. Onun yaptığı bütün kirli işleri, işçi sınıfı ve emekçilerin kanı ve canı pahasına tüm burjuvalar desteklemekte ve yapmaktadırlar.

İşçi düşmanı!

Unakıtan özelleştirmelerle ilgili olarak yaptığı açıklamalar nedeniyle gündemin ön sıralarında yeralmıştı. O günlerde söylediği en meşhur söz, “Babalar gibi satarım” olmuştu. İşçi sınıfının ve emekçilerin özelleştirme karşıtı mücadelesinden en fazla rahatsız olanlardan biriydi.

“Parayı veren düdüğü çalar, kârlı kârsız ne varsa satacağız” diyerek işçi ve emekçilere düşmanlıkta sınır tanımadığını, Turgut Özal'ın kemiklerini sızlatmadığını gösterdi. Tüm bu emek düşmanı icraatlarda başta Tayyip Erdoğan olmak üzere hükümet üyelerinin tümü “Kemal abi”leri'nin yanındaydı. Erdoğan özelleştirme saldırısına karşı direnişe geçen Seydişehir ve SEKA işçilerine, “yan gelip yatma dönemi bitti” diyerek Kemal abisine layık bir kardeş olduğunu ispatladı.

O bir hırsız!

Unakıtan'ın ismi Galataport ihalesinde öne çıktı. İsrail burjuvazisinin önde gelen temsilcilerinden Sami Ofer'in liderliğindeki konsorsiyumun Galataport'u ucuza kapattığı bu ihalede Sami Ofer'in en büyük destekçisinin Unakıtan olduğu belgeleriyle ortaya çıktı. Tartışma büyüdü, Galataport'un satış işlemi iptal edildi. Tüm bu gelişmeler karşısında ismi pişkinlikle özdeşleşmiş olan Unakıtan hiçbir şey olmamış gibi davranabildi. Galataport ihalesinin yenilenmesi kararı karşısında istifini hiç bozmadı. “Galataport, Galatamort oldu” diyerek yaşananlarda hiç payı yokmuş gibi davranabildi. Ardından Galataport ihalesinden Türkiye'nin kazançlı çıktığını savunmaya devam etti. Sonra Sami Ofer ile olan yakın ilişkisinin ihaleden aldığı payla ilgili olduğu ortaya çıktı. CHP bu konuda soru önergesi verdi.

Burjuvazi açısından hiçbir zaman yasaklı SİT alanları üzerine lüks villalar dikmek sorun oluşturmadı. İstanbul'da böylesi binlerce kaçak villa bulunuyor. Her seferinde kitabına uydurulup bu kaçak villalara belediyeler tarafından ruhsat verildi. Bu yolla binlerce kaçak villa aklandı. Unakıtan da hizmetinde olduğu burjuvazinin tutumuna uygun bir yaklaşım sergiledi. Kaçak villa tartışmasında ismi hep öndeydi. Öyle ki; “Çocuklarım rahat etsin diye imar iznini bekliyorum” diyecek kadar arsızlaştı. Unakıtan'ın İstanbul Çavuşbaşı'nda bulunan villası için alınan yıkım kararı tam sekiz yıl boyunca uygulanmadı. Üsküdar'daki kaçak villası da üç kez mühürlenmesine rağmen yıkılmadı. Üstelik alınan Büyükşehir Belediye kararıyla yeni bir villa yapma hakkını kazandı.

Unakıtan'a göre bu villaların hiçbiri kaçak değildi. Ruhsat almadaki gecikmeden dolayı Üsküdar ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni suçladı. “Ama bana göre villa kaçak değil, belediyeler kendine düşen hizmeti yerine getirmediği için, planlarını Anıtlar Kurulu ve Büyükşehir Belediyesi'nden geçirmediğinden kaçak duruma düştük. Ama işler halloluyor. Belediyenin yeni planı geçerse oğlumun evi de kaçak olmaktan çıkacak” diyerek oğlunun kaçak villasını da aklamak için düğmeye bastı. Bu duruma karşı çıkan İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde görevli Mimar Mehmet Cevahir projeye onay vermediği için görevden alındı. Sonrasında kaçak villaya ruhsat verildi.

Kaçak villa sorunu sadece Unakıtan ile sınırlı değildi. Aynı dönemde burjuvaların beşyüz villasına ruhsat verildi. Unakıtan ile ilgili villa tartışması sürerken beşyüz villa el altından aklandı. İstanbul Mimarlar Odası'nın bu konudaki bilgileri içeren ayrıntılı açıklaması sermaye medyasında yeraldı. Bunun üzerine Unakıtan İstanbul Mimarlar Odası'nı servet düşmanlığı yapmakla itham etti.

Unakıtan, oğlu Abdullah Unakıtan'ın kasasını doldurmak için de seferber oldu. Zira oğlunun pastörize yumurta şirketinde işleri iyi gitmiyordu. Unakıtan'ın ricasıyla yumurta tüketen kuruluşlara %20 oranında pastörize yumurta kullanma zorunluluğu getirildi. Bu yönetmelik çıktıktan sonra Abdullah Unakıtan pastörize ve likit yumurta piyasasının tek hakimi haline geldi. Yapılan bu düzenleme sayesinde oğlu milyarlarına milyar kattı.

Unakıtan vergi konusunda çok hassastır. İşçi sınıfı ve emekçiler sözkonusu olduğunda “ümüklerini sıkma”ya fazlasıyla heveslidir. Oğlunun 2004 yılında neden bir kuruş vergi ödemediğini açıklamaya ise yanaşmıyor. Zira onun kitabında sermayeden vergi almak yazmıyor. Tüm burjuva politikacıları gibi o da “emme-basma tulumba gibi işçi ve emekçilerden alıp sermayeye vermeyi” varoluş nedeni sayıyor.

O aynı zamanda bir hırsız! Tavuklara yedirmek üzere oğul Unakıtan, 4 bin ton mısırı 4 Ağustos 2003'te ithal etti. Sadece %20 oranında vergi ödedi. Rastlantıya bakın(!), tam 4 gün sonra, yani 8 Ağustos'ta ithalatta vergi oranı %70'e çıkarıldı. Hırsız baba ve sermaye dostu AKP hükümeti sayesinde oğul Unakıtan 366 milyar vergi ödemekten kurtuldu.

Sermaye iktidarı altında burjuvazinin kazançlı çıkması için her yol meşru sayılır. Bu ülkedeki her başarılı burjuva aslında bir Unakıtan'dır. Unakıtan da en az her burjuva kadar işçi ve emekçilere, emeğin korunması mücadelesine düşmandır. Tüm emek düşmanlarından olduğu gibi Unakıtan'dan da hesap soracak, onları tarihin çöplüğüne atacak tek yol işçi sınıfı ve emekçilerin örgütlü militan mücadelesidir.