Hamas seçimlerden zaferle çıktı...
Filistin halkının tercihi emperyalist-siyonist güçlere indirilmiş bir şamardır!
25 Ocak'ta yüzde 77 katılım oranıyla yapılan Filistin seçimlerinden tüm beklentileri aşarak zaferle çıkan Hamas, seçimlere katılan Filistinliler'in yüzde 60.3'ünün oyunu aldı. Örgütün liderleri dahil kimse bu kadarını beklemiyordu. Filistin halkı net bir şekilde tercihini ortaya koyarken, Tel Aviv'deki siyonist şefler zirve üzerine zirve toplayarak yeni sürece hazırlanmaya başladı. Zira artık muhatapları uzlaşmacı Mahmut Abbas değil, direnişe ağırlık veren Hamas olacaktır. “Hamas'ı muhatap almayız” söylemini tekrarlayıp duran şefler, pek muhtemeldir ki, Hamas'ı muhatap almak için hazırlık yapıyorlar.
Çizgisini ne kadar koruyabileceği henüz belli olmasa da, El Fetih'le koalisyon kurmak için çaba harcasa da, özellikle diplomasi alanında eski kadrolarla çalışmak istese de, Hamas yönetiminin El Fetih'inkinden farklı olacağı muhakkaktır. Düne kadar “terör örgütü” diye küçümsenen Hamas, artık dünyanın gündemine yerleşmiş bulunuyor. Emperyalist-siyonist cephenin, ortalığı kaplayan toz-duman diner dinmez, Hamas'ı her yönüyle düzen içine çekmek için hamlelere başlayacağı açıktır. Hatta bu tür girişimler şimdiden başlamıştır.
Filistin halkının mesajı açık
Filistin halkının Hamas'a verdiği destek, esas olarak bu örgütün İslamcı çizgisine yönelimden kaynaklanmıyor. Böyle bir yönelim varsa bile, bu belirleyici faktör olmaktan uzaktır. Hamas'a verilen destek birçok nedene bağlı olmakla birlikte, temel olan Hamas'ın şimdiye kadar tutarlı bir direnişçi çizgi izlemesi ve neredeyse üçte ikisi yoksulluk sınırı altında yaşamaya mahkum edilen Filistinliler'e eğitim, sağlık, barınma, beslenme gibi sosyal yardımların ulaştırılmasında üstlendiği roldür. Bu iki etmen, özellikle Filistin direnişinin militan damarını besleyen mülteci kamplarında yaşayan en yoksullar ile Hamas arasında çok boyutlu ve yakın ilişkilerin kurulması anlamına geliyor. Hamas liderlerinin çoğu halen mülteci kamplarında yaşıyor.
Direnişçi çizgiye verilen destek, emperyalist-siyonist güçlerin Filistin halkı etrafında ördüğü boğucu cendereye duyulan tepkinin de bir ifadesidir. Bu aynı zamanda dayatılan utanç verici teslimiyete karşı yükselen bir isyandır. Filistin halkı anti-emperyalist, anti-siyonist duruşunu seçim sandıklarına da yansıtmış, İsrail'in vahşi işgali bitene kadar direnişten vazgeçmeyeceğinin altını bir kez daha çizmiştir.
Hamas'ın sosyal dayanışma alanında üstlendiği rol, El Fetih'in bürokratlaşmış liderliğinin içinde bulunduğu yozlaşma, rüşvet, yolsuzluk batağıyla birarada ele alındığında daha iyi anlaşılır. El Fetih'in üst düzey kademelerini işgal eden kesim lüks villalarda yaşarken, Filistin halkının ezici bir çoğunluğu derin bir yoksulluğa mahkum edilmiştir. “Yardım” adı altında Filistin yönetimine sağlanan kaynakların bir kısmının bu bürokrat kesim tarafından harcandığı, Filistinliler arasında yaygın bir kanıdır. Tabii 10 yılı aşkın bir süreden beri İsrail'le yürütülen görüşmelerin kazanım bir yana, taviz üstüne taviz vererek ilerlemesi de, Hamas'ın güçlenmesine zemin hazırlayan bir başka etkendir.
Bunların yanısıra tüm bölgeyi kesen başka bir önemli etkenden de sözetmek gerek. Aslında Ortadoğu dinci akımlardan çok sosyalizme bulanmış Arap milliyetçisi veya sol, sosyalist çizgiye yakın akımların güçlü olduğu bir bölgeydi. Ancak bu hareketler ABD-İsrail-gerici bölge rejimler işbirliği ile kanla bastırılmıştır. Dinci akımların bu kadar öne çıkması ancak bu aşamadan sonra mümkün olmuştur. Özellikle Filistin direnişinde, 20 yıl öncesine kadar dinci akımların esamesi bile okunmazdı ya da direniş karşıtı olarak geçerdi. Tutarlı anti-emperyalist sol alternatifin ezilmesi, bölge halklarını iki seçenekle karşı karşıya bıraktı: ABD ve İsrail'le işbirliği yapanlar ile bunu reddeden dinci akımlar. Bu arada sol hareketlerin kadro kaynağı olan yoksul emekçilerin dinci akımlara kayması, Lübnan Hizbullah ve Hamas örneklerinde görüldüğü gibi bu akımları militan-direnişçi bir çizgiyi benimsemeye itmiştir. Bu ise sözkonusu akımların saygınlığını daha da arttırmıştır.
Gerici güçlerin “şok” olmalarının altında yatanlar
Seçim sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte başlayan hareketlilik görülmemiş boyuttadır. Dünya jandarması ABD seçimleri bile bu ilginin çeyreğine mazhar olmamıştır. ABD, AB, BM şefleri, “ünlü” gazeteciler, yorumcular, uzmanlar, seçim sonuçlarını konuşmaya, tartışmaya, yorumlamaya halen devam ediyor. Filistin herhalde tarihinde ilk defa bu kadar fazla ilgi odağı olmuştur.
Burada Hamas gibi direnişçi çizgi izleyen bir örgütün Ortadoğu'nun en hassas noktasında belirleyici konuma yükselmesinin elbette önemli bir payı var. Ancak olay bundan ibaret değildir. Burada daha da önemli olan Filistin halkının ortaya koyduğu tercihtir. Bu tercihin bölge halklarına da örnek olma olasılığıdır. Emperyalist-siyonist merkezleri bu kadar telaşlandıran işin bu boyutudur. Yoksa Hamas'ı belli tavizlerle düzen içine çekmenin önünde aşılmaz engeller bulunmuyor. Hele toplam işgücünün üçte birini istihdam eden Filistin yönetiminin emperyalist merkezlerden gelen fonlarla ayakta durmaya mahkum edildiği gözönüne alındığında...
Tortulaşmış El Fetih'in kaçınılmaz sonu
50 yıla yakın bir süredir Filistin hareketi/yönetimi içinde belirleyici olan El Fetih'in utanç verici yenilgisi genelde şaşırtıcı olmamıştır. Yıllardır Filistin davasını emperyalist merkezlerde yürütülen diplomasiye endeksleyen bu akım, dünya jandarmasından medet umarak iş yapma noktasına kadar gerilemiştir. Siyonist kuşatmayla ekonomisi çökertilen bölgelerde kurulan Filistin yönetimi, emperyalist merkezlerden gelen fonlar sayesinde ayakta durmayı kabul edebilmiştir. Bu ise, siyasi iradenin doğrudan para veren merkezlere teslim edilmesi anlamına geliyor. Nitekim daha ilk günden Hamas'ın başında sallanan demoklesin kılıcı bu “yardımlar” olmuştur. Emperyalistler bu sayede yıllardan beri Filistin yönetiminin iradesine ipotek koyabiliyordu. El Fetih'teki derin yozlaşmanın nedenlerinden biri de bu “yardımlar”dır.
El Fetih'in tabanında patlak veren öfkenin bir nedeni yönetimin yozlaşma/teslimiyet içinde olması ise, bir diğer nedeni de Filistin yönetiminde istihdam edilen 100 bin civarında insanın işini kaybetme kaygısıdır. Zira Filistin yönetimi işsizliği azaltmak için çalışabilir nüfusun üçte birini istihdam ediyordu ve bunların ezici bir çoğunluğu El Fetih militanı veya taraftarıdır. Meclisi basan, yöneticilerin istifasını isteyen, kimi yerde Hamas militanlarıyla çatışmaya girenlerin bir kısmı bu kesimdendir.
El Fetih'in yeni kuşak liderlerinden Mervan Barguti'nin direnişçi tutumu, bir nebze de olsa örgütün onurunu kurtarıyordu (Hamas'la çatışmaya giren El Aksa Şehitleri Tugayı militanlarına “itidal” çağrısı da Barguti'den gelmiştir). Ancak bu çizgi El Fetih'te henüz baskın hale gelmemiştir.
Seçimlerin ardından başlayan süreç hem Filistin yönetimi hem de halkı için zorlu olacaktır. Ancak boğucu bir kuşatma altında olduğu halde iradesini teslim etmeyen bu direngen halk, önünde uzanan zorlu süreçleri de atlatmasını bilecektir.
Kesinleşen seçim sonuçları
Hamas: 76 sandalye
El Fetih: 43 sandalye
Filistin Halk Kurtuluş Cephesi: 3 sandalye
Badil: 2 sandalye
Bağımsız Filistin: 2 sandalye
Üçüncü Yol: 2 sandalye
Bağımsız ve diğer: 4 sandalye |