Sermaye devleti Newroz kutlamalarına şovenist bir histeri dalgası yaratarak yanıt verdi. Sermaye devletinin tüm etkili ve yetkili kurum ve kişileri üzerine düşeni eksiksiz yerine getirdi. Saldırının işaretini Genelkurmay verdi, arkası geldi. Faşist çetelerden düzen soluna, gerici güruhtan liberal sola kadar tüm bir cephe “bayrağa sahip çıkalım” kampanyaları örgütlüyorlar. Gerici-faşist güruhlar günlerdir terör estiriyor. DEHAP binaları basılarak tahrip ediliyor. Newroz gösterilerine katılanlar tutuklanıyor. Bu gelişmeler saldırı ve yıldırma amaçlı harekatın önümüzdeki günlerde devam edeceğini gösteriyor.
Sermaye devletinin imha ve inkar politikasında en küçük bir değişiklik sözkonusu değildir. Bu son olaylar bunu bir kez daha tüm açıklığıyla göstermiştir. Düzenin icazetine sığınarak ve savunmaya geçerek, haklı ve meşru hakların elde edilmesi mümkün değildir. Son olay aynı zamanda bu gerçeği de göstermiştir.
Düzen güçlerine “sağduyu” çağrısı yapmak ve yöneltilen saldırı karşında geri çekilmek Kürt halkının haklı ve meşru mücadelesine zarar vermekten başka bir sonuç yaratmıyor. “Ortak değer” adı altında bayrağın sahiplenmesi bu gerçeği değiştirmeyecektir. Bu “ortak değer” kavramı sadece Kürt teslimiyetçi platformunun temsilcilerini değil aynı zamanda liberal solun önemli bir kesimini de etkisi altına almış bulunuyor. “Ortak değer”leri savunmak sadece sermaye devletinin Kürt halkının haklı ve meşru mücadelesini tümüyle tasfiye etme ve ezme politikasının kolayca uygulanmasının önünü açacaktır.
Komünistler, mazlum Kürt halkının haklı ve meşru mücadelesinin yanındadırlar. Kürt halkının meşru ve haklı taleplerinin kararlı savunucusudurlar. Bu nedenle “Kürt halkına özgürlük!” şiarını bugün daha gür ve güçlü haykırmak yakıcı ve güncel bir görev ve sorumluluktur.