21 Ağustos'04
Sayı: 2004/33 (25)


  Kızıl Bayrak'tan
  Saflaştıran ve ayrıştıran direniş, er ya da geç zaferi de kazanacaktır!
  Venezüellalı işçi ve emekçiler bir kez daha CİA’nın kirli planlarını bozdular
  ABD’nin ebeliğiyle doğan AKP 3 yaşında...
  CİA’nın kirli operasyonundan PWD çıktı...
  Çürüyen düzenden yine pis kokular yükseliyor...
  17 Ağustos depreminin 5. yılında yaralar kanamaya devam ediyor...
  17 Ağustos’un 5. yılında deprem ve devlet gerçeği...
  Türkiye’den günlük manzaralar...
  Sel baskını sonrası başbakan buyuruyor: “Kaçak yapıları yıkın!”
  Verimlilik yükseliyor, ücretler düşüyor!
  İşçi ve emekçi eylemlerinden...
  ÖSS yerleştirme sonuçları açıklandı… Burjuva eğitim sistemi çıkışsızdır!
  DİSK’in 12 Eylül kampanyası üzerine...
  Yaşar Okuyan’dan itiraflar... “Devletin her yeri A’dan Z’ye dökülüyor”
  Castleblair işçileri 14 Ağustos’ta bu kez Marks&Spencer Nişantaşı mağazası önündeydiler...
  Castleblair işçilerine destek...
  Almanya’da Pazartesi Gösterileri...
  Abdullah Öcalan’ın son açıklamaları üzerine...
  Hacıbektaş şenlikleri ve artan devrimci sorumluluklar
  Hacıbektaş şenliklerinden izlenimler...
  Bültenlerden...
  Sacco ve Vanzetti...
  10. yıl vesilesiyle...
  Direniş tarihimize damgasını vuran 15 Ağustos
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Kızıl Bayrak'tan

İstanbul’un iki damla yağmura yenik düşmesinin ardından, hemen, bir istimlak kararı açıklanmış bulunuyor. Karar, öncelikle ve esas olarak Alibeyköy’deki dereboyunu kapsıyor. Bölgenin su altında kalmasıyla ilgili görüntülerdeki okul gibi resmi konutların varlığı, eski istimlak kararı ve buna hazırlık bazında yapılmış konutların farklı biçimlerde kullanımı gibi olgular ve bölgede yaşayanların çeşitli iddiaları, istimlak kararının altında hiçbir “iyiniyet”, hiçbir “insani” değer bulunmadığını göstermeye yetiyor. Zaten bölge halkı da bunların bilincinde olmalı ki, çektiği tüm eziyete, büyük maddi kayıplara vb. rağmen, istimlak kararına sıcak yaklaşmıyor.

Devletin yine kendi kayıpları üzerinden rantiyeye çıkar sağlama peşinde olduğunu düşünüyorlar. Sonuna kadar haklı oldukları ise çok açık.

İstimlakı dere ıslahının, onu da fakir fukarayı boşalttıkları bölgenin rantiyeye peşkeş çekilmesi izleyecektir. İstimlak edilecek konutların hali ortada. Bu konutlarda yaşamak zorunda kalanlar da sermayedarlar, rantiyeciler, vurguncu-soyguncu takımı değil her halde. Geriye esnaf kalıyor. Fakir-fukara kesimi dışında yani. Fakat yine göründüğü kadarıyla, bölge esnafı da, büyük oranda, sermaye sınıfının alt tabakası denebilecek küçük esnaftır. Yani, sistem açısından gözden çıkarılabilecek kesime dahildir.

Orman alanlarını yağmalama yasası ve gecekondu yıkım kararları ardından bu istimlak kararı, AKP hükümetinin İstanbul’daki toprak rantı konusunda ne kadar “bilgili” ve “kararlı” olduğunu göstermekte. Ya da, İstanbul’daki toprak rantiyesinin hükümet üzerinde ne kadar etkili olduğunu. Her ikisi de aynı kapıya çıkıyor. Ezebilecekleri, elindekine el koyabilecekleri tüm yoksulları yerinden-yurdundan edecek, evsiz-barksız bırakacaklar. Yıkımlarla bedava, istimlaklarla üç kuruşa el koydukları bu toprakları da sermaye sahiplerine peşkeş çekecekler. Hak sahipleri buna izin verirse tabii...

Pendik’te yıkıma karşı direnenler, Alibeyköy’de istimlaka hayır diyenler, hükümetin işinin o kadar da kolay olmadığını gösteriyor. Daha da zorlaştırmak, hatta, tümüyle imkansız hale getirmek mümkün. Bu da, haklarına sahip çıkmak için birleşmek ve örgütlü bir direnişle yağma planının karşısına dikilmekle olabilir.