Merhaba,
Bu hafta gündemimiz yine ülke ve dünya gündemiyle dolu.
Irakta savaş yeni başlıyor. Çünkü işgale karşı direniş yeni yeni örgütleniyor. Amerikan gemileri bundan böyle Guantanamoya esir değil, kendi limanlarına, şehirlerine tabut taşıyacaklar. Bugün birer-ikişer yükleniyor tabutlar, yarın güvertelerde sıraya dizilecekler.
Buna zorunlu olmadığını düşünüyor uyanık kovboy. Onun yerine ölmeye-öldürmeye hazır pek çok uşağı olduğunu biliyor. Irak bataklığına da bunları sürmeye çalışıyor. 50 yıllık stratejik uşağı Türk devleti için ikna süreci tamamlanmış, karar verilmiş durumda. Amerika çok memnun diye yazıyor gazeteler. Sebebini yazmıyorlar ama. Yazamıyorlar. Çünkü bu kararın uygulanmaya başlanmasıyla birlikte Irak bataklıklarında günü birlik avlanma nöbeti Yankiden Mehmetçiğe geçecek. Bu kanlı savaşta Amerikan emperyalizminin jandarmalığını yürütmenin gerekliliği üzerine ahkam kesemezler. Cenazeler (fakat ille de genç cenazeleri) her türlü sözün bittiği, yüreklerin eyleme kışkırtıldığı acılar kervanı gibidir.
Tabloya ilişkin çeşitli gelişmeler, değerlendirmeler, eleştirilere sayfalarımızda yeterince yer verdiğimiz için burada daha fazla uzatmak gerekmiyor. Doğrudan kendi payımıza düşene el atabiliriz.
Felaketle sonuçlanacak böyle bir gidişi engelleyecek tek gücün işçi sınıfı ve emekçilerin kitlesel eylem gücü olduğu açıktır. Sınıf ve kitle hareketinin şu anki görüntüsü, ne yazık ki, gidişatı engelleyebilme yönünde bir işaret vermemektedir. Ama bunun devrimciler üzerindeki tek kalıcı etkisi, böylesi bir durumun yüklediği görev ve sorumluluklar olmalıdır. Hareketin durgunluğu üzerinden umutsuzluk asla olamaz.
Sınıfı ve kitleleri harekete geçirmek ve yüzyılın kanlı paylaşım savaşında figüranlık rolünü reddetmelerine yol göstermek için, devrimci eylemliliği yükseltelim...