Kamu işçisine sadaka ücret zammı önce Türk-İş, hemen ardından da Hak-İş konfederasyonları tarafından kabul edildi. Hükümetin önerilerinde milim değişiklik ifade etmeyen bu oran, medyada işçi istediğini aldı ifadeleriyle olumlanmaya çalışıldı. Sendikalar cephesindense, yine, Hak-İşin ülke koşullarından dem vurduğu, Türk-İşin suskunlukla geçiştirmeye çalıştığı klasikleşmiş oyun sergilendi.
Daha bu anlaşmalar sonuçlanmadan, hükümetin, vereceğinin karşılığı olarak ilan ettiği vergi paketi yürürlüğe girmiş, tahsilat başlamıştı. Paket her ne kadar Anayasa Mahkemesince iptal edildiyse de, hükümet, yeni eklerle daha ağır bir vergi paketini 1 hafta içinde hazırlayacağı tehdidiyle yanıtladı bu iptal kararını.
Bir yandan ekonomi cephesinde bu saldırılar ardardına devreye sokulurken, diğer yandan ABD ile Irak üzerine gizli-açık anlaşmalar yoluyla, yine ağırlıklı olarak işçi ve emekçileri vuracak farklı saldırılar hazırlanmaktaydı.
ABDnin peşinden Irak bataklığına sürüklenmek, hükümet cephesinden, kaşarlanmış bir uşaklık kimliğini ortaya koyarken, ekonomik cepheden yürüttüğü saldırılar da, azılı bir emek düşmanı karakterin göstergesi oldu.
Devlet cephesinden atılan ve atılmaya çalışılan bu adımların, işçi sınıfı ve emekçilere neler getirip-götüreceği, özellikle ABD ile anlaşmalar çerçevesinde işçi ve emekçileri daha nelerin beklediği, bu kitlelere bıkıp usanmadan anlatılmak zorunda. Bunun için merkezi ve yerel her türlü aracın en etkin biçimde kullanılma gerekliliği açık.
Iraka saldırı günleri ve aylarında, ABD askeri olmayacağız! şiarıyla alanlara dökülen gençliği, şimdi, ABD jandarması olmayacağız! şiarını yükseltme görevi bekliyor.
İşçi ve emekçiler ise, çocuklarını hem açlıktan, hem kurşunlardan korumakla yükümlü. Bu gözü dönmüş Amerikan uşaklığını dizginlemenin tek yolu sınıf mücadelesini yükseltmekten geçiyor çünkü.
Bu gerçeklerin kitlelere anlatılması, bu mücadelenin örgütlenmesi görevi ise, bu ülkenin devrimcilerinin, devrimci işçi ve emekçilerinin omuzlarında.