21 Haziran'03
Sayı: 24 (114)


  Kızıl Bayrak'tan
  Kuşatmayı yarmak için öncü ve devrimci işçiler bir adım öne çıkmalıdır!
  Kamu TİS'leri sürüyor...
  Uğur Ziyal'ın ABD ziyareti ve ötesi...
  ÇEAŞ ve Kepez elektrik operasyonu
  Özelleştirme yağma ve talandır!
  KESK bölge mitingleri...
  Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu araştırmasını bitirdi...
  Irak'ta işgal karşıtı direniş büyüyor...
  "Yol haritası" şimdiden iflas etti!
  Savaş kundakçılarının yeni hedefi İran!
  İran: İç dinamikler ve emperyalist hesaplar
  İşçi hareketinin sorunları ve müdahale sorumluluğu
  Ünifil'de sendikalaşmaya karşı işten atmalar ve işçilerin iş bırakma eylemi
  İşçi ve emekçi eylemlerinden...
  Teslimiyetçi bir liberalin "genel af" hayali ve kuyrukçu argümanları
  Burjuvazi sömürü ve saldırıda tatil yapmıyor...
  Geleceğine sahip çık!
  Fransa'daki büyük kitle hareketliliği hız kesiyor...
  ABD, Ortadoğu ve Filistin...
  Etkinlik ve faaliyetten...
  Fantezi fabrikaları
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
BDSP Esenyurt faaliyetlerinden...

Herşey sınıfın örgütlü mücadelesi için!

Daha çok küçük ve orta ölçekli fabrikaların bulunduğu bir bölgede faaliyet yürütüyoruz. Örgütlenme ve bilinç düzeyinin çok düşük olması, buralarda çalışan işçilerin daha fazla ezilmesine, daha kolay sömürülmesine imkan tanıyor. Daha üzerinden bir hafta bile geçmeden birçok işyerinde patronların kölelik yasasının hükümlerini tam olarak uygulamak için harekete geçmesi de bunu gösteriyor. Kimi yerlerde işçilere zorla kısmi çalışmayı içeren sözleşmeler imzalatılıyor, kimi yerlerde artık mesailerin ödenmeyeceği konuşuluyor, ya da patronlar açık açık “pazar tatilini unutun” açıklamaları yapıyorlar.

Kölelik yasası çıkmadan önce işçiler “zaten bizim hiçbir hakkımız yok ki” diyorlardı ve bir yerde doğruydu da. Fakat şimdi çalışma koşullarının en kötü olduğu işyerlerinde çalışanlar dahi yeni hak gasplarıyla karşılaşıyorlar, en ufak hak kırıntılarının süpürülüp atıldığını görüyorlar. Bu bir yandan çaresizlik, ama diğer yandan da öfke üretiyor.

Esenyurt BDSP olarak, işçi sınıfını saldırılara karşı mücadeleye çağırmak için bir kampanya yürütüyoruz. 15-16 Haziran’la ilgili panelimiz bu amaca yönelik kurgulanmıştı. Gene yerel işçi bültenimizi de işçileri taban örgütlerinde birleşmeye çağıran bir içerikle hazırladık. Bültenimizi temel fabrikalara ve ilişkilerimizin bulunduğu işyerlerine ulaştırma çabalarımız halen devam ediyor. Yer yer de servis kalkış noktalarında ve emekçi semtlerinde bültenimizi kullanıyoruz.

Son 10 gündür, BDSP’nin işçi ve emekçileri genel grev-genel direnişi örgütlemeye çağıran özel sayısının dağıtımına ağırlık verdik. 5 bin adet BDSP özel sayısını önceden belirlediğimiz fabrikalara dağıttık. Ya doğrudan fabrika kapısında ya da servislerde yaptığımız dağıtımlar sırasında işçilerden pek çok olumlu tepki aldık.

Son günlerde ise sermayenin saldırılarına karşı taleplerimizin yer aldığı BDSP imzalı afişlerimizi devreye sokmuş bulunuyoruz. Afişlerimizi öncelikle başta E-5 karayolunun Avcılar-Haramidere-Beylikdüzü güzergahı olmak üzere kullandık. Afiş çalışmamız önümüzdeki günlerde planlanan başka fabrika bölgeleri üzerinden sürecek.

Sorumluluğumuz saldırılara karşı biriken öfke ve tepkiyi sınıfın örgütlü mücadelesine akıtmaktır. Çalışmalarımızı bu bilinçle ve kazanacağımıza olan inancımızla sürdürüyoruz.

Yaşasın işçi sınıfının örgütlü mücadele birliği!
Saldırılara karşı genel grev-genel direnişi örgütleyelim!

BDSP çalışanları/Esenyurt



BDSP Esenyurt’un 15-16 Haziran paneli

15-16 Haziran büyük işçi direnişi Türkiye işçi sınıfının tarihinde temel önemde bir yere sahiptir. Hele de bugün, sınıfın yoğun saldırıların kuşatması altında olduğu bir dönemde 15-16 Haziran Direnişi’ni anlamak, sahiplenmek, saldırılara karşı mücadelede ondan güç almak daha da büyük bir anlama sahiptir.

Bu nedenle 15-16 Haziran Direnişi’ni bir etkinlikle anmak, bu büyük mücadelenin deneyim ve derslerini işçi arkadaşlarımızla paylaşmak istedik. Başlangıçta planımız, bölgemizdeki işyerlerinde örgütlü kimi sendikalarla ortak bir etkinlik yapmaktı. Aynı zamanda İSB üyesi olan kimi sendika şubelerini bu amaçla ziyaret ettik. Hepsi de yapacağımız etkinliği gayet anlamlı bulduklarını, 15-16 Haziran’ı kendilerinin de sahiplendiklerini söylediler. Fakat iş ortaklığa gelince bahaneleri hazırdı. Kimi DİSK’in, kimi ise İSB’nin 15-16 Haziran’la ilgili etkinlik (hatta eylem) hazırlığı olduğunu ileri sürüyor; bizim önerimizi fazla kenarda ve yerel(!) buluyorlardı.

Merkezi bir yerde yapılan etkinliğe kent merkezine nispeten uzak kalan emekçi bölgelerinden çok sınırlı bir katılım sağlanabileceğini, oysa bugün 15-16 Haziran’ın buralardaki işçilere taşınmasının daha büyük bir ihtiyaç olduğunu, üstelik bu ikisinin karşı karşıya konulmaması gerektiğini söylediysek de sendikacıları ikna edemedik. Özellikle Lastik-İş İstanbul Şube’yle defalarca görüşmemize rağmen bir sonuç alamadık. Bize “hazırlıklarımız var” demelerine rağmen, sonuçta DİSK ya da İSB Avrupa Yakası’nda 15-16 Haziran’la ilgili hiçbir etkinlik yapmadı. Böylelikle hiç değilse bu sendikacıların 15-16 Haziran’ın hatırlanmasından değil unutulmasından yana olduklarını görmüş olduk.

Etkinliğimizi kendi olanaklarımızla yapma kararı aldıktan sonra da defalarca DİSK’e bağlı sendikalara giderek 15-16 Haziran’la ilgili görsel materyal (film, dia vb) talebinde bulunduk. Fakat 15-16 Haziran’dan söz edildiğinde mangalda kül bırakmayan DİSK ve bağlı sendikaların bugüne kadar 15-16 Haziran’la ilgili tek bir ciddi arşiv ve döküman çalışması olmadığını şaşırarak gördük.

Tüm imkansızlıklara rağmen 15-16 Haziran’ı anlatan, onu sınıfın bugünkü sorunlarıyla ilişkilendiren bir panel yaptık. Panelimize ağırlığını işçilerin oluşturduğu 50’ye yakın kişi katıldı. Paneli yaptığımız salona “15-16 Haziran Direnişi sınıfa yol gösteriyor!” yazılı pankartımızı astık. Duvarları ise 15-16 Haziran’da yaşanan eylem ve çatışmaların resimleriyle süsledik.

Konuşmacı arkadaşlar 15-16 Haziran Direnişi’nin sınıfın mücadele tarihinde tuttuğu yeri, o dönem yaşanan gelişmeleri anlattılar. Sınıfın birleşik-militan eyleminin gücüne ve DİSK yönetimini nasıl aştığına vurgu yaptılar. O günkü sendikasızlaştırma saldırısıyla bugünkü kölelik yasası arasında paralellikler kurdular.

Daha sonra konuşmaların gündemine kölelik yasasının yol açacağı hak kayıpları ve buna karşı neler yapılabileceği konusu konuşma ve tartışmaların esas konusu haline geldi. Tartışmalara yer yer izleyiciler de katıldılar ve fikirlerini söylediler. Panelin salt anmayla sınırlı bir etkinlik yerine bugünün somut sorunlarının tartışıldığı bir platforma dönüşmesi katılımcılar tarafından da olumlu karşılandı.

BDSP çalışanları/Esenyurt



BDSP Sefaköy faaliyetinden...

İMF’ye uşaklıkta sınır tanımayan sermaye devleti, işçi ve emekçilere karşı pervasızca saldırıları günbegün artırarak sürdürüyor. Yaşamı yaratan işçi sınıfı çıkartılan yeni yasalarla, hak gasplarıyla her gün biraz daha açlık ve sefalete itiliyor. Yeni hükümet saldırı yasalarını çıkarma konusunda sermaye ile oldukça uyumlu bir şekilde çalışırken, sınıfın örgütsüzlüğünden güç alıyor. Özelleştirmeler, çalışma saatlerinin yasal planda uzatılması, esnek üretim vb. Kısacası, işçi sınıfı bugüne kadar görülmemiş kapsamda saldırılarla karşı karşıya.

Sefaköy BDSP olarak sınıfın karşı karşıya olduğu saldırıları konu alan bir kampanya başlattık. Pratik planda bir dizi faaliyet gerçekleştirdik. Önceklikle 5 bin adet BDSP imzalı “Kölelik yasasına ve özelleştirme yağmasına karşı genel grev, genel direniş!” başlıklı özel sayımızı Güneşli, İkitelli, Sefaköy, Topkapı, Davutpaşa, Yenibosna, Bakırköy civarlarında bulunan büyük fabrikalara dağıttık. Ayrıca 400 kadar “Kesintisiz 2 günlük hafta tatili!”, “7 saatli iş günü, 35 saatlik çalışma haftası!”, “Herkese iş tüm çalışanlara iş güvencesi!”, “Özelleştirmeler durdurulsun!”, “Kölelik yasası iptal edilsin!” taleplerinin yer aldığı BDSP imzalı afişimizi E-5 güzergahında Çobançeşme’den Aksaray’a kadar olan bölgede yaptık.

Çalışmalarımız sayesinde ulaştığımız emekçilerden olumlu tepkiler alıyoruz. Kampanyamız önümüzdeki dönemde güçlenerek devam edecek.

BDSP çalışanları/Sefaköy



AYİEP Girişimi’nin 15-16 Haziran Direnişi paneli

İşçi sınıfının 150 yıllık kazanımlarının gaspedildiği bir dönemden geçiyoruz. Kölelik yasası ve özelleştirme harekatı bu saldırının en kapsamlı olanları. Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platformu (AYİEP) Girişimi, bugünkü saldırılara karşı verilmesi gereken yanıtı tarihsel mirasımıza dayanarak anlatmak amacıyla “15-16 Haziran Direnişi, kölelik yasası ve özelleştirme saldırısı kıskacında işçi sınıfı hareketi” konulu bir panel örgütledi. Panele konuşmacı olarak Yol-İş Sendikası İstanbul 1 No’lu Şube eski başkanı Ercan Atmaca ve AYİEP Girişimi temsilcisi katıldı.

Aynı zamanda 15-16 Haziran direnişinin canlı tanığı olan Ercan Atmaca, sözlerine 15 Haziranlar’ı doğuran ülkenin ve işçi sınıfının tablosunu anlatarak başladı. Direnişi bugün yaşıyormuşcasına canlı bir dille sundu. 15-16 Haziran’dan ‘89 bahar eylemliliklerine, ‘90’lardan günümüze Türkiye işçi sınıfı hareketinin gelişimine ayna tuttu. Ardından söz alan AYİEP Girişimi temsilcisi ise işçi sınıfının bugün güncel olarak karşı karşıya kaldığı saldırıları anlattı. Başta özelleştirme olmak üzere işçi sınıfının nasıl bir kıskaca alındığını açıkladı.

Günümüzde sendikaların içinde bulunduğu teslimiyetçi ihanetçi durumlarına da vurgu yapan AYİEP Girişimi temsilcisi, önemli olanın işçilerin tabanda yaratacağı örgütlülüklerin, işyerlerinde yaratılacak komitelerin olduğunu, saldırıların da ancak taban dinamiğine dayanarak, birleşik, örgütlü, militan bir mücadele ile püskürtülebileceğini belirtti.

50’ye yakın işçi ve emekçinin katıldığı panel, karşılıklı soru ve konuşmaların ardından sona erdi.

AYİEP Girişimi çalışanları/Kartal



Sefaköy İKE’de 15-16 Haziran etkinliği

Sınıf mücadelesi tarihimizde önemli bir yer tutan 15-16 Haziran Direnişi’ni ve bu eylemde hayatını kaybeden işçi sınıfının 3 yiğit neferini anmak için Sefaköy İKE’de bir etkinlik düzenlendik.

Etkinliğimize Hava-İş Eğitim Uzmanı Munzur Pekgüleç ve Eğitim-Sen 2. No’lu Şube üyesi Fatma Ünsal panelist olarak katıldılar. Saat 14:00’te başlayacak olan etkinliğimizi provoke etmek için bir otobüs çevik kuvvet ve sivil polis binanın yanına yığıldı. Kamera ile çekim yaparak çevredeki insanları taciz ettiler. Bir arkadaşımıza sözlü saldırıda bulunarak provokasyon ortamı yaratmaya çalıştılar.

Tüm bu girişimlere rağmen etkinliğimiz biraz geç de olsa başladı. Teröre ve provokasyona rağmen yaklaşık 50 kişinin katıldığı etkinlikte 15-16 Haziranlar’ın nasıl yaratıldığı, işçi sınıfının gücü, olayların seyri, direnişin günümüzle bağlantısı, kölelik yasası, özelleştirme saldırısı ve sendikalaşma sorunları işlendi. Panel bitiminde sorulan sorular ve yaratılan ortam, etkinliğin başarılı geçtiğini gösteriyordu.

İşçi Kültür Evi/Sefaköy



Mamak İşçi Kültür Evi etkinliklerinden...

Kölelik yasası ve özelleştirme saldırıları sürerken işçi sınıfının 15-16 Haziran direniş geleneğini bugüne taşıyabilmek amacıyla Mamak İşçi Kültür Evi olarak bir etkinlik düzenledik. Haziran ayı etkinlik programı içerisine 15-16 Haziran Direnişi’ni aldık. 14 Haziran’da ‘Maden’ filminin gösterimini yaptık. Filmden önce gündeme ilişkin kısa bir konuşma yapıldı. Etkinliğimize 30 kişi katıldı. Maden işçilerinin yaşamını, çalışma koşullarını, sendika bürokratlarının ihanetçi çizgisini, sınıfın örgütlü mücadelesini ve devrimcileşme sürecini yalın ve etkileyici bir dille anlatan film izleyenler üzerinde olumlu bir etki yarattı.

Sivas katliamının 10. yılı olması nedeniyle bu yılki 2 Temmuz etkinliklerini de bir ayı kapsayacak şekilde planladık. 15 Haziran’da Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Mamak Sanat Tiyatrosu’nun hazırladığı iki perdelik “Temmuz’un Sıcağında” isimli oyunu sunduk. Etkinliğe yaklaşık 85 kişi katıldı. Öncesinde 1000’e yakın çağrı bildirisi ve afişlerle etkinliğin duyurusunu yaptık. Oyun başlamadan Mamak İşçi Kültür Evi adına katliamın gerçek yüzünü anlatan bir konuşma yapıldı. Ardından şehitlerin anısına saygı duruşunda bulunuldu. Madımak Oteli’nin yakılması için yapılan planları ve devletin olay karşısındaki tutumunu anlatan oyun emekçileri oldukça etkiledi. Etkinlik katliamların hesabını bu yıl daha güçlü bir şekilde sormak için 2 Temmuz’da alana çıkma çağrısı yapılarak bitirildi.

Mamak İşçi Kültür Evi çalışanları



Bizi yakan sermaye devletidir…

Sivaslar’da yakılmak istenen geleceğimizdir!

2 Temmuz 1993’te Pir Sultan Abdal Şenlikleri’ne katılmak için Sivas’a giden 35 aydın ve sanatçımızı insanlık dışı bir katliamda kaybettik. Geride bıraktığımız bu on yıl içerisinde ne yanan canlarımızın acısı ne de kaybettiklerimizin anıları tazeliğinden bir şey kaybetti.

Kardeşler;

Ülkemizde ve dünyada, egemen sınıfların tarihi sayısız vahşet ve katliamlarla doludur. Kimi zaman içinde bulundukları bunalımları aşmak, kimi zaman kitleleri bölüp-parçalamak ve birbirine kırdırmak, kimi zaman ise topluma korku vererek ‘yenilmez’ olduklarını göstermek için açık veya gizli her türden kirli yönteme başvurmuşlardır. Katliamlar bir avuç sömürücü asalağın ‘sorun çözme yöntemi’ olarak defalarca kullanılmıştır. Dün Maraş’ta ve Çorum’da olduğu gibi 2 Temmuz ‘93’te yaşanan Sivas katliamı da sermayenin kanlı defterindeki sayfalardan yalnızca birisidir. Bu kanlı ölüm makinesi aradan geçen zaman içerisinde boş durmamış; Gazi’de, ‘96 1 Mayıs’ında, tüm zindanlarda, köşebaşlarında, sokak ortasında, okulda, işyerlerinde can almaya devam etmiştir.

Katliam sonrası açılan davada sokaktan toplanmış, aralarında tetikçilerin de bulunduğu bazı insanlar yargılandı ve bir kısmı göstermelik cezalara çarptırıldı. Ama bu bütünüyle asıl failleri gizlemeye dönük bir oyundu. Zira, tetiği çektiren asıl sorumlular ellerini kollarını sallayarak yeni katliamlar tezgahladılar.

Evet, Sivas’ta bir avuç dinci, gerici faşist sahneye çıkarıldı. Katliam kararını alanlar, katilleri örgütleyip adım adım hedefe yönlendirenler, Sivas’ta katliama seyirci kalanlar ve alkış tutanlar sonrasında da kirli icraatlarını sürdürdüler. Sivas sonrasında yaşananlar bunun kanıtıdır, o gün gerçekleştirilen kanlı icraatların üstünü örtmek amacıyla verilen demeçler bunun kanıtıdır:

* “Halktan kimseye bir şey olmadı, meseleyi büyütmeyelim” (Dönemin cumhurbaşkanı S. Demirel)

* “Çok şükür otelin dışındaki vatandaşlarımızın burnu bile kanamamıştır”! (Dönemin başbakanı Tansu Çiller)

* “Devlete güvenin” (Dönemin hükümet ortağı SHP)

* “Şimdi şunların ruhuna bir fatiha okuyalım. Gazanız mübarek olsun” (Dönemin Sivas belediye başkanı Karamollaoğlu)

* “Halkla (gerici güruh kastediliyor) güvenlik güçleri karşı karşıya gelmedi” (Dönemin İçişleri bakanı Mehmet Gazioğlu)

İşte bu tüyler ürpertici açıklamalar ve ortaya çıkan gerçekler gösteriyor ki, Sivas olayları, iddia edildiği gibi bir Alevi-Sünni çatışması ve dinci-gerici güruhun kendi başına örgütlediği bir katliam değildi. Asıl hesap sorulması gerekenler 8 saat boyunca katliamı seyreden, seyretmekle kalmayıp bu faşist güruhun sırtını sıvazlayan, olaylar olup bittikten ve 35 canımızı yitirdikten sonra bile büyük bir pişkinlikle suçu yakılanların üzerine atmaya çalışan devletin en tepesindeki yetkili şahıslardır, sermayenin çeteleşen devletidir.

İşçiler, emekçiler, kardeşler!

Bilincimizin bulandırılmasına izin vermeyelim! Göstermelik yargılamalara ve cezalandırmalara kanmayalım! 10 yıl önce Madımak’ta tutuşan ateş hala canımızı yakarken gerçeklerle yüzleşmekten korkmayalım! Dinci-gericiliği bizzat kendi elleri ile örgütleyerek güçlendirenlerden ve günü geldiğinde bu kitleleri birer katliam makinesi gibi kullananlardan demokratik, laik, hakça bir yaşam ve özgür bir gelecek beklemeyelim!

Evet, Sivas katliamının üzerinden tam 10 yıl geçti. O günden bugüne ne değişti, neler yaşandı? Katliamlar mı son buldu? Muhalif, devrimci düşünce ve faaliyetler üzerindeki yasaklar mı kalktı? Hak ve özgürlüklerimiz mi tanındı? Yine kitaplarımız yakılıyor... Düşüncelerimiz, türkülerimiz yasaklanıyor... Yine sesimiz boğulmak isteniyor... Geleceğimiz üzerinde yine koyu bir düzen gericiliği hükmünü sürdürüyor… Yine acımasızca sömürülüyoruz ve devlet tepemizden copunu eksik etmiyor...

Bu kader değildir diyorsak, hesap sorma bilinciyle ve cesaretle zalimlerin üstüne gitmeliyi

z. 2 Temmuz’da katliamların hesabını sormak için mücadele alanlarına!
Yaşasın işçi ve emekçilerin, ezilen halkların birleşik, örgütlü mücadelesi!
Mamak İşçi Kültür Evi

2 Temmuz etkinliğine davet

29 Haziran ‘03 (Pazar) Saat:16:00

Program:

Halk Ozanları
* Kenan Şahbudak
* Hüsnü İyidoğan
* PSAKD Mamak Şubesi Semah Ekibi
* Grup YÖN
* İşçi Kültür Evi Tiyatro topluluğu: ‘Kandan kına yakılır mı?’

Adres : Tıp Fakültesi Cad. No: 255/B Tuzluçayır-Mamak

Miting tarihi: 2 Temmuz 2003

Mitinge gitmek için otobüs kalkış yeri: Mamak İşçi Kültür Evi önü