Gazetemizin yayına hazırlandığı saatlerde, Petkim işçileri Ankaraya doğru yola çıkmış bulunuyordu. Ankara yürüyüşleri, Ankara mitingleri, son dönem işçi hareketinin gelip dayandığı ve dağıldığı nokta oluyor. En azından, Zonguldaktan akan madenci selinin önü, Ankara kapılarında sendikal bürokrasi barikatına çarpıp dağıldığından beri bu böyle. Bu yüzden de, büyük yürüyüşün burjuvazi üzerindeki korku etkisi de zamanla törpülenmiş oldu. Hiç olmazsa, bürokratik denetimin varlığından emin oldukları sürece Ankaraya gidişler onları fazla etkilemiyor. Hatta hiç etkilemiyor. Aldıkları kararları, çıkardıkları yasaları değiştirmek şöyle dursun, gözden geçirmeye bile ihtiyaç duymuyorlar.
Petkim yürüyüşünden de, özelleştirme kararını bozmasını beklememek gerekiyor. Ama gene de, hareketin bugünkü kapasitesi gözönüne alındığında, bu kitlesel yürüyüşün sınıf hareket üzerinde başka önemli etkiler yapması beklenebilir. Bu bugünkü koşullarda, esas olarak eylemin nasıl gelişeceğine bağlı olacak.
Bilindiği gibi, Avrupa da bir süredir işçi hareketleriyle dalgalanıyor. Giderek güçlenen bir eylemlilik sürecinde Avrupa işçisi, Türkiyede de yaşanan aynı saldırılara karşı direnişi yükseltiyor. Kitlesel grevler, sokak eylemleri birbirini izliyor. Sınıfın böylesine hareketlendiği bir süreçte, G-8 emperyalistlerinin zirvesi de, oldukça güçlü protestolarla karşılanmış bulunuyor.
Avrupada yükselen sınıf ve kitle hareketin, Türkiyedeki hareket üzerinde de ilerletici etkilerde bulunması beklenmelidir. Petkim yürüyüşünün sonucu ne olursa olsun, işçi sınıfının köleleştirme saldırısına karşı daha uzun vadede, daha etkili ve sonuç alıcı bir mücadele geliştirmesi ve kazanımla sonuçlandırması için koşulların giderek olgunlaştığı görünüyor.