Bu haftaki sayımızda, iktisadi, siyasi, güncel kimi önemli gelişmelerin haber ve değerlendirmelerinin yanı sıra, sınıfın ve emekçi kitlelerin, gençliğin bu gelişmeler karşısındaki tepkilerini, mücadelelerini, mücadele çağrılarını bulacaksınız. Özellikle çağrılara kulak vermek, Kızıl Bayrak okurları için ayrıca bir hatırlatma ihtiyacı göstermediğinden eminiz.
Geçtiğimiz haftanın dikkat çekici gelişmelerinden biri cumhuriyet kutlamalarıydı. Ancak bu yıl bu konuda öne çıkan, şaaşalı törenlerden ziyade, Cumhurbaşkanlığı resepsiyonu davetiyeleri oldu. Düzen medyası hafta boyu bu konuyla meşguldü. Daha doğrusu medya aracılığıyla kamu bu konuya kilitlenmeye çalışıldı. Olay her ne kadar devlet cenahında bir bölünmüşlük görüntüsü ortaya çıkarmış olsa da, düzen açısından bilinçli bir tercih gibi görünüyor.
Cumhuriyet kutlamalarının klasiği, cumhuriyetin erdemleri üzerine hamasi nutuklardır. Ancak bu yıl, Irak ve tezkere konuları henüz tavsamadan, Amerikan emperyalizmine kölece bağımlılığın kanıtı resimler capcanlı ortada duruyorken, bağımsızlık nutukları atmaya mecal bulamazlardı. Zaten cumhuriyet devrimlerinden geriye, kala kala bir kılık-kıyafet devrimi kalmıştı. Cumhuriyeti savunmanın tek kıstası bu olduğuna göre, cumhurun başkanı da canla-başla savunmaya geçti. Çok da iyi etti.
Bütün diğer gelişmeler gibi, bu cumhuriyet savunuculuğu da, cumhuriyetin içler acısı durumunu göstermesi açısından kayda değerdir. Artık, cumhuriyet devrimcilerinin işçi ve emekçileri kandırabilecekleri hiçbir şey kalmamıştır ortada. Cumhuriyete ilişkin tek bir meziyet gösteremezler artık kitlelere. Ne özgürlük, ne bağımsızlık, ne halkçılık, ne muasır medeniyetler seviyesi.
Muasır medeniyet denilenlerin Irakta, Afganistanda, Filistinde halklara nasıl kan kusturtuğu ortadayken, halktan aklı başında tek kimse onların seviyesine inmeyi kabul etmeyecektir. Nitekim, egemenlerin can attığı Irakta Amerikan maşalığı işçi ve emekçi halklarımız tarafından kesinlikle reddedilmektedir.
Bugün bir nebze tavsamış gibi görünen Amerikan jandarmalığı sorunu, gerçekte tüm yakıcılığıyla gündemin baş köşesindeki yerini korumayı sürdürüyor. Bir yandan, bozuldu, Amerika istemiyor demagojisi sürdürülürken, diğer yandan NATO üzerinden talepler yağmaya devam etmekte.
Bu ise, anti-emperyalist mücadelenin tavsatmadan sürdürülmesi, güçlendirilmesi görevinin aynı yakıcılıkta devam ettiğini gösteriyor. Önümüzdeki hafta gençliğin YÖKe ve Amerikan jandarmalığına karşı 6 Kasım eylemlerinin yanı sıra, Irakta savaşa hayır platformunun eylemleri de gündemde. Gerçekleştirilecek olan tüm eylemlere katılımı güçlendirmek gerekiyor...