yoğun saldırı altında Bugünlerde burjuva liberal çevreler, kimi reformist partiler ve sendikal bürokrasi Türkiyenin ABye katılması durumunda demokratik haklar alanında yaşanan sorunların çözüleceğini vaaz ediyorlar. Bu sayede işçi sınıfının sendikal örgütlenmesi önündeki engellerin de kalkacağını iddia ediyorlar. Demokratik ve sosyal hakların kazanılması için mücadele etmeyen bu çevreler, emperyalistlerin bu hakları bize bahşedeceğini propaganda ederek, işçi sınıfı ve emekçileri aldatarak, temelsiz beklentiler içine girmelerine neden oluyorlar. Tüm dünyada 1980li yıllarda başlayan emekçilerin kazanımlarına dönük saldırılar, 89 çöküşünden sonra ivme kazanmış, 11 Eylül saldırısından sonra ise doruğa ulaşmıştır. Azgınca uygulanan bu saldırılar liberal ve reformist umut tacirlerinin iddialarının bir aldatmacadan başka bir şey olmadığını gösteriyor. AB ülkelerinde işçi sınıfının dişe diş mücadelelerle elde ettiği kazanımlar parça parça gasp ediliyor. Kendi ülkelerindeki işçi ve emekçilerin kazanımlarını gasp eden emperyalist AB ülkelerinden bağımlı ülke işçi ve emekçilerine hak bahşetmelerini beklemek, emekçilerde böyle beklentiler yaratmaya çalışmak tam bir sahtekarlıktır. Küresel kapitalist saldırılara karşı direnen sistem muhalifleri, Avrupalı emperyalistler tarafından polis terörü ile sindirilmeye çalışılıyor. Bu ülkelerde propagandası yapılan kişi hakları, haberleşmenin gizliliği vb. haklar AB tarafından alınan kararlar doğrultusunda parça parça yok ediliyor. Teröre karşı önlem adı altında her çeşit haberleşme (posta, telefon, internet vb.) kontrol edilecek. Özgürlükçü AB ülkelerinde bulunan mültecilere ve kaçak göçmenlere karşı peşpeşe ırkçı yasalar çıkartılıyor. Yabancı düşmanlığı körükleniyor, neo-faşist akımlar el altından desteklenerek bu çerçevede kullanılıyor, vb. İşçi sınıfının en temel demokratik haklarından olan sendikal örgütlenme, grev ve TİS hakkı, esnek üretim yaygınlaştırılarak işlevsiz hale getirilmeye çalışılıyor. Bu kazanımlar dünyanın her tarafında olduğu gibi AB ülkelerinde de tekellerin saldırılarının baş hedefi durumunda. Doğu ve orta Avrupa ülkelerinde sendikacılara baskı uygulanıyor. Sermaye ile işbirliği yaparak ihanet batağına saplanan sendikalar dünya sendikal hareketi içinde büyük bir ağırlığa sahip. Türkiyedeki sendika bürokrasisinin de sınıf hareketinin gelişimi önüne dikilerek sermaye sınıfına yaptığı hizmet biliniyor. Bu ihanete ortak olmayan sendikacıların, öncü işçilerin, demokratik haklarını kullanmak amacıyla direnmeyi seçen işçilerin polis/jandarma terörüne maruz kaldıkları da... Sermaye sınıfı ve devleti gelinen aşamada bütün dünyada benzer yöntemlerle işçi sınıfının kölelik zincirlerini daha da kalınlaştırmak için kesintisiz bir çaba harcıyor. Avrupa ile bütünleşmeye hazırlanan Türkiye ile orta ve doğu Avrupa ülkeleri, işçi sınıfının örgütlülüğüne saldırılan ülkelerin başında geliyor. Yabancı sermayeyi çekmek adına tam bir ucuz işgücü cenneti yaratılmak isteniyor. Bu amaçla asgari ücret en alt düzeyde tutuluyor, kayıt dışı istihdam yayılıyor. Sendika üyesi olmak yasal bir hak olduğu halde pratikte bu hakkı kullanmak olağanüstü bir çaba gerektiriyor. Üretimden gelen gücü kullanarak grev yapmak sermaye basını aracılığıyla bir suçmuş gibi yansıtılarak grevci işçiler tecrit edilmeye çalışılıyor. Grevler yasaklanarak, bu etkili silah işçi sınıfının elinden alınıyor. Son olarak Yunanistanda, liman işçilerinin grevlerini uzatma kararları hükümet tarafından engellendi. Yakında ABye tam üyelik takvimi alacak olan eski Doğu Bloku ülkelerinde işçi sınıfının kazanımları hızla tırpanlanmaktadır. Zira ABye uyum sağlamanın temel koşullarından biri emekçilerin kazanımlarını ortadan kaldırmaktır. Başka türlü sermayeye güvenli bir ortam sağlamanın olanağı yoktur. Bu ülkelerin ekonomileri İMF politikalarıyla çökertilerek emperyalizme bağımlı hale getirilmektedir. Sendikal örgütlülüğe ve sendikacılara yönelen şiddet olaylarında artış gözlenmektedir. Hırvatistanda işçilerin
%70i 3 ayı geçmeyen sözleşmelerle çalıştırılıyor. Bu da sendikalaşmayı
imkansız hale getiriyor. Romanya, Bosna, Litvanya ve Bulgaristanda
emperyalist şirketler sendikal hakların kullanılmasını engelliyor. Polonyada
şirketler ekonomik kriz bahanesiyle sendikalı işçileri doğrudan hedef
alıyorlar. Yugoslavyada yürürlüğe yeni giren bir yasa ile işten
atmalar kolaylaştırıldı. Rusyada da benzer içerikte bir yasa tasarısı
meclisten geçti. İspanyada Ocak ayında çıkan bir yasa ile yabancı
işçiler sürekli ikamet edebileceklerine dair bir belge almadıkları sürece
örgütlenme ve grev hakkından yararlanamıyor. İtalya, İspanya ve Yunanistanda
sosyal güvenlik alanındaki kazanımlara dönük saldırıdan dolayı bu ay
içinde milyonlarca işçi genel greve çıktı, vb... (DİSK basın bürosu
tarafından yapılan yazılı açıklamadan...) İşçi ve emekçilere karşı kapsamlı saldırılar tüm dünyada sürüyor. Bu, emperyalist tekellerin ve yerli işbirlikçilerinin tek kutuplu dünya ortamında karşılarında bir güç olmadığı hesabı üzerinden girişilen bir saldırıdır. Ancak, bu vahşete karşı yükselen mücadele günden güne yayılmakta, doğrudan kapitalizmi hedef alan ve giderek sosyalizmi bir alternatif olarak ileri süren bir niteliğe doğru evrilmektedir. Kazanımlarını koruma ve geliştirme mücadelesi içinde gelişen, deneyimler kazanan işçi sınıfı ve emekçiler, devrimci partilerinin önderliğinde sömürüden sonsuza kadar kurtulmanın yolunu da bulacaklardır. |
|||||