Kızıl Bayrak'tan Gündemimizde yine ağırlıklı olarak sınıfa ve emekçi kitlelere yönelik saldırılar var. Hükümetin yeni niyet mektubuyla bir kez daha teyit etmiş olduğu bu saldırı azmi ve kararlılığı kırılıncaya, saldırıları püskürtme imkan ve etkinliliği geliştirilinceye kadar da gündemimizdeki yerini koruyacak. Söz konusu sermayenin saldırıları olunca, içimizdeki ajanlarının da döne döne teşhir edilmesi zorunlu bir görev haline geliyor. Saldırıların ele alındığı hemen her yazı, emperyalizmin, sermaye sınıfı ve devletinin yanı sıra sendikaların başındaki ihanet şebekelerinden de söz etmek, hedef tahtasına oturtmak durumunda kalıyor. İlgili her yazıda vurgulandığı gibi, gerçekten de, içimizdeki bu ihanet çeteleri olmasa, sermayenin söz konusu saldırıları bu derece kolaylıkla yürütebilmesi mümkün değildir. Öyleyse, saldırıların püskürtülebilmesi için öncelikle mücadelenin önündeki bu ihanet barikatı aşılmak zorundadır. Demek ki, sendikal ihanete karşı mücadele devrimci sınıf çalışmamızın eksenine oturtulmalıdır. Konuya ilişkin perspektif yazılarımız bu gözle incelenmeli, gazetemiz faaliyetimiz için etkili bir araç olarak kullanılabilmelidir. Özellikle, İMFye sunulan mektupla saldırıların giderek daha da yoğunlaştırılacağı teminatının verildiği bugünkü süreçte, sınıfın örgütlenmesi ve mücadelenin yükseltilmesi çabalarının da yoğunlaştırılması ihtiyacı, bu aynı mektupta da deşifre edilmiş bulunan sendikal ihanete karşı mücadeleyi daha da zorunlu kılmaktadır. Emperyalizm uşağı hükümet, saldırıların hayata geçirilmesi konusunda sendikalarla vardığı mutabakatı, İMFnin önüne bir teminat olarak sürmektedir. Sermayeye, sınıf adına ve sınıfın aleyhine verilmiş olan bu vaatleri boşa çıkarmayı boynumuzun borcu bilmeli ve ne pahasına olursa olsun boşa çıkarmalıyız. Sınıfın ve ülkenin geleceği, bugün daha fazla devrimcilerin azim ve kararlılığına bağlıdır. |
|||||