30 Mart '02
Sayı: 12 (52)


  Kızıl Bayrak'tan
  Yaklaşan 1 Mayıs ve görevlerimiz
  Tüm çalışanlara grevli-toplusözleşmeli sendika hakkı!
  İMF istedi diye onbinlerce işçiyi sokağa atacaklar!
  Hain sendika bürokratlarını sırtımızdan atalım!
  Düzen cephesinden "kriz bitti" tartışmaları
  Gençlikten...
  "Sendikalar ne zaman işçinin tam örgütü olacak?"
  Sermayenin saldırılarına karşı durmak...
  Burjuva toplumu ve burjuva kadın hareketi
  Gülsuyu'nde militan Newroz kutlaması
  Newroz kutlamalarını doğru okumak!
  Roma'dan işçiler geçti!..
  Emperyalist saldırganlığa ve savaşa karşı...
  1 Mayıs'a hazırlanalım!
  "Teslimiyet asla!.."
  Nazım Hikmet ve emekçi kadınlar
  Bir öykü...
  Baskılar bizi yıldıramaz!..
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kızıl Bayrak'tan

Yaklaşan her 1 Mayıs’ın, her gerçek devrimci için artan bir coşku anlamına geldiğine kuşku yok. Zaten bu coşku olmaksızın aynı nedenle artan görev ve sorumlulukları yerine getirebilmek de hiç kolay olmayacaktır.

Çünkü artan görev ve sorumluluklar salt faaliyetin yoğunlaştırılmasını ifade etmiyor. Öyle olsa elbette zorlukların sözünü etmeye bile değmez. Ancak 1 Mayıslar, düzen güçlerine de, en az devrimcilere verdiği coşku kadar, korku salmakta ve onların saldırganlıklarını müthiş artırmaktadır. Bu nedenle artan görev ve sorumluluklar, daha ziyade, daha fazla özveri, daha fazla dayanıklılık ve daha fazla sahiplenmeyi ifade ediyor.

Sermayenin faşist düzeninin 1 Mayıs’a yönelik saldırıları ise salt 1 Mayıs alanlarını kana bulamakla sınırlı olmuyor. Onlar, her 1 Mayıs gününü devlet terörünü artırma vesilesi yapmanın yanı sıra, devrimci harekete yönelik baskı ve terörü artırmanın da gerekçesi haline getiriyorlar. 1 Mayıs çalışmalarını aksatabilmek için ellerinden geleni arkalarına bırakmıyorlar. Gözaltılar, tutuklamalar, büro baskınları, yasaklar, toplatmalar..., sudan gerekçelerle hatta hiç gerekçesiz devreye sokuluyor. Düzenin bu tür saldırılarıyla boşa çıkarılan her görev geri kalanlar tarafından üstlenilmeden, her boşluk doldurulmadan devrimciliğin hakkını vermekten bahsedilemez. Artan görev ve sorumluluk esas olarak bu özveri ve bu sahiplenmeyi anlatıyor.

Düzen cephesinden 1 Mayıs’a yöneltilen saldırıların bir cephesinde devrimci faaliyete yönelik bu ve benzeri saldırılar varken, diğer cephesinde de sınıfa yönelik saldırılar yer alıyor. Mümkünse sokak gösterilerini yasaklıyorlar. Bunun artık mümkün olmadığı zamanlarda ise katılımı azaltmak yahut içini boşaltmak için uğraşıyorlar.

1 Mayısların içini boşaltmada düzen adına en etkin çalışma yürütenler ise hep hain sendika bürokratları oldu. Bu yıl yine bu görevi onların üstlendiği görülüyor. Yaklaşan 1 Mayıs için yapılması gerekenlerin asgarisini bile yapmadıkları gibi, tam tersi bir tutum içindeler. Artan saldırılar karşısında kimisi tam bir suskunluk ve hareketsizlik içindeyken, kimi de salon toplantıları adı altında işçinin artan tepki ve öfkesini yatıştırmanın yolunu arıyor.

Devrimci 1 Mayıs faaliyetinin, devletin saldırı ve tahribatlarının yanı sıra, sendikal cepheden yürütülen bu saldırı ve tahribatları da karşılayabilmesi, boşa çıkarabilmesi gerekiyor. Etkin bir propaganda ve ajitasyon faaliyeti, ve yanısıra yine etkin bir örgütlenme çalışması. Sadece 1 ay kalan 1 Mayıs’ta güçlü ve etkili gösterilerin gerçekleşebilmesinde devrimciler cephesinden yürütülecek çalışmanın gücü ve etkisinin önemli bir payı bulunacaktır.

Fakat 1 Mayıs’ın asıl zeminini, her zamanki gibi işçi sınıfının kapitalist sömürü ve zulme karşı duyduğu öfke ve tepkisinin oluşturduğu, devrimci faaliyetinse bu sağlam zemin üzerinde bir etki yaratabileceği unutulmamalıdır.